Piyangoya Türkiyeli işçi nasıl bakıyor, Lenin ne diyor?
"Kapitalist üretim ilişkilerinde, sadece piyango özelinde de değil, hayatın genelindeki mümkünlülükler, olasılık, şans hepsi sınıfsaldır diyebiliriz.”
Milli Piyango TV YouTube kanalında yayımlanan 'Milli Piyango 31 Aralık 2020 Çekilişi No. 13 - 4. Bölüm' adlı videodan alınmıştır
Ayhan AYDOĞAN
Ankara
Yılbaşında, ikramiyenin çıktığı çeyrek bilet haricindeki paranın, varlık fonuna devredildiğini hepimiz duymuşuzdur. Bu duruma ek olarak, şans oyunları çekilişlerinin artık yayınlanmaması, şans topu oyununun üst üste aynı 5 rakama çıkıp, 3.5 trilyonda bir ihtimalin gerçekleşmesi gibi somut olaylar üzerinden, OSTİM işçileriyle şans oyunlarına bakışı ve buraya dair ne derece bir umut beslendiğini konuştuk.
OSTİM’de son yıllarda piyango bileti alımının oldukça azaldığını söylenebilir ama görüştüğümüz işçilerin hiçbirinin piyango bileti almadığı başka bir yılbaşı hatırlamıyoruz. Konuştuğumuz ilk işçi AKP’li bir ustabaşı olan Ali Ağabey. Ali Ağabey’in kendine göre bir hırsızlık tasnif sistemi var. Bu sistemi bize şöyle açıklıyor: “Piyango işleri canlı yayınlanmamaya başladı, ben o gün bu gündür bilet almıyorum. Kimse bunu boşuna yapmaz. Kardeş şimdi bundan bir iki yıl önce biliyorsun Man Adası olayları oldu. Benim orada hırsızlık olduğuna dair kafam net. O para zaten devletin yüksek yerlerinde gezen para, o yetkiliye düşmezse bu yetkiliye düşecek. Ben o durumdan sonra da gittim AKP’ye oy verdim. Ama piyango sana bana çıkabilecek para. Burada alavere dalavere olunca, sanki bizim cebimizden çıkmış gibi oluyor, yani adamlar dolaylı olarak değil direk bizden çalıyor, artık kendi aralarında dönen bir durum değil. Benim kızdığım olay bu.” Ali Ağabey’le konuşurken kulak misafiri olan görece genç bir işçi ise işin şans, hırsızlık boyutunu değil nereye yattığıyla ilgili sıkıntısını dile getiriyor. Genç işçiye göre devlet patronlara bir teşvik vereceği zaman işsizlik fonundan veriyor ama bir şey ekleyeceği zaman varlık fonuna ekliyor.
Son seçimler hariç oyunu AKP’ye veren başka bir işçi ise, “Bizimkiler bu piyango işlerini yavaş yavaş bitirdi. Artık kimsenin güveni kalmadı ki gitsin bilet alsın. Neyse ağabey yine iyi tarafından bakmak lazım CHP olsa şimdi millet bilet alacak paraları gidecekti en azından şimdi bilet paraları ceplerinde kaldı. İyi hizmet valla bence” diyerek gülüyor.
Son dönemlerdeki şans oyunlarının şeffaflığı üzerine işçi görüşleri aşağı yukarı bu şekilde ama şöyle bir yanlış anlaşılmaya da mahal vermemek lazım. Piyango sadece şeffaf olmadığında değil şeffaf olduğunda da hırsızlıktır. Kapitalist üretim ilişkilerinde, sadece piyango özelinde de değil, hayatın genelindeki mümkünlülükler, olasılık, şans hepsi sınıfsaldır diyebiliriz. Yazımızı kısa bir alıntıyla bitirelim. Lenin 1903 senesinde ‘Kır Yoksullarına’ makalesinde ‘Piyango nedir’ sorusuna verdiği cevapla durumu oldukça net yanıtlıyor. “Hemen piyangonun ne olduğunu anlatayım. Örneğin benim 50 ruble değerinde bir ineğim var. Bu ineği piyangoyla satmak istiyorum ve o nedenle de herkese 1 ruble değerinde bilet almayı öneriyorum. 1 rubleye bir inek sahibi olma olanağı var! Herkes ineği satın almak istiyor ve rubleler yağmaya başlıyor. 100 ruble toplandığında, piyangoyu çekiyorum: Piyangoyu kazanan, ineği 1 rubleye almış oluyor, diğerleri hava alıyor. İnek insanlara ucuza mı geldi? Hayır, çok pahalıya geldi, çünkü değerinin 2 katı para ödendi, çünkü iki kişi (piyangoyu düzenleyen ve ineği kazanan) hiçbir şey yapmadan kazanç sağladılar, hem de paralarını kaybeden 99 insanın sırtından. Demek ki piyangonun halk için kazançlı olduğunu söyleyenler halkı basitçe aldatmaktadır.”