Kamu Denetçiliği, baro başkanlarının savunma yürüyüşüne müdahaleyi hak ihlali saydı
Kamu Denetçiliği Kurumu, baro başkanlarının savunma yürüyüşüne müdahaleyi “hak ihlali” saydı.
Fotoğraf: MA
Boğaziçi Üniversitesi’ne eski AKP milletvekili aday adayı Melih Bulu'nun rektör olarak atanmasına karşı düzenlenen eylemlerde polisin öğrencilere yönelik sert müdahalesi tartışılırken Kamu Denetçiliği Kurumu, baro başkanlarının savunma yürüyüşüne müdahaleyi “hak ihlali” saydı.
Barışçıl gösterilere ve düşünceyi açıklama eylemlerine polisin müdahale etmemesi için İçişleri Bakanlığına ve Valiliğe tavsiyede bulunulmasına karar verildi.
CHP’Lİ TANAL, BARO BAŞKANLARINA MÜDAHALEYİ ŞİKAYET ETTİ
“Çoklu baro”yu içeren kanun teklifine tepki olarak Savunma Yürüyüşü başlatan baro başkanları, Ankara’nın girişinde polisin sert müdahalesiyle karşılaşmış, yağmur altında bekletilerek kente girişleri engellenmişti.
CHP İstanbul Milletvekili Av. Mahmut Tanal, baro başkanlarının avukatları temsilen 22 Haziran 2020 tarihinde düzenlediği yürüyüşe yönelik olarak gerçekleştirilen kolluk müdahalesinin hukuka aykırılığının tespit edilmesi talebiyle Kamu Denetçiliği Kurumuna (Ombudsmanlık) başvurmuştu.
HAK İHLALİ KARARI VERİLDİ, BAKANLIĞA TAVSİYEDE BULUNULDU
Tanal’ın şikayetini değerlendiren Kamu Başdenetçisi Av. Şeref Malkoç’un başkanlığındaki Ombudsmanlık, baro başkanlarına yönelik gerçekleştirilen kolluk müdahalesinin, “toplantı ve ifadeyi açıklama özgürlüğünün ihlaline yol açtığı” yönünde karar aldı.
Kurum, "söz konusu toplantı ve ifadeyi açıklama özgürlüğünün ihlaline yol açan bu türden kolluk müdahalelerinin yeniden yaşanmaması için gereken tedbirlerin alınması hususunda Ankara Valiliğine, barışçıl ve kamu düzenini aksatmayan toplantı ve düşünceyi açıklama özgürlüklerinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadına uygun şekilde, önünün açılması amacına yönelik yasal, idari ve kurumsal tedbirlerin alınması konusunda İçişleri Bakanlığına tavsiyede bulunulmasına” karar verdi.
POLİS BARIŞÇIL GÖSTERİYE MÜDAHALE ETTİ
Kamu Denetçiliği Kurumunun aldığı tavsiye kararının gerekçesinde, Anayasada, ifade ve ifadeyi açıklama özgürlüğüne paralel şekilde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının da çerçevesi somut bir şekilde belirlendiği belirtilerek, herkesin, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahip olduğunun altı çizildi. Söz konusu hakkın, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’yla da yurttaşlara verildiğine dikkat çekildi.
“Açık bir şiddet veya şiddet çağrısı içermedikçe ve barışçıl niteliklerini korudukları sürece, kamu otoritelerince protesto gösterilerine müdahale edilmemesi” şeklindeki AİHM içtihadının hatırlatıldığı gerekçede, baro başkanlarının Savunma Yürüyüşü’ne yönelik gerçekleşen kolluk müdahalesinin, barışçıl olan ve kamu düzenini hayati oranda aksatmayan bir gösteriye müdahale niteliğinde olduğunun anlaşıldığı belirtildi.
“BARO BAŞKANLARI ÇOK MEŞRU BİR AMAÇ VE KONU ETRAFINDA…”
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun baro başkanlarına “Avukatlık onurunun ve meslek düzeninin korunması” sorumluluğunu yüklendiğinin aktarıldığı gerekçede, savunma makamı temsilcilerinin, kendileri ile ilgili bir yasal değişiklik sürecinde, çok meşru bir amaç ve konu etrafında, temel Anayasal haklarından olan gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını kullanmak istedikleri, bu amaçla 57 baro başkanı olarak Eskişehir – Ankara D-200 devlet yolu üzerinden Ankara çevre yolunun hemen bitişiğinde, sembolik olarak 250 metre topluca bir yürüyüş gerçekleştirmek istedikleri, ancak bu etkinliğin 2911 sayılı Kanuna aykırı olduğu gerekçesi ile kolluk tarafından engellendiği ifade edildi.
Gerekçede şöyle devam edildi:
“Bütün bunlar bir tarafa bırakılsa dahi, sadece 2911 sayılı Kanuna aykırı olduğu gerekçesi ile hem barışçıl olan hem de kamu düzenini aksatmayan barışçıl bir gösteriye müdahale, uluslararası hukuk kuralları ve Anayasanın 90’ıncı maddesi hükmü uyarınca, bir hak ihlalidir. Baro başkanlarının, kendilerini doğrudan ilgilendiren bir yasa değişikliği sürecinde görüşlerini dile getirmek amacı ile gerçekleştirdikleri meşru amaç ve konuya dayalı yürüyüşlerinin ve topluca şehre girmelerinin engellenmesi, bu esnada polis ile gösterici grup arasında yaşanan arbede, gösterici baro başkanlarının toplum tarafından tanınan simalar olması ve maruz kaldıkları müdahaleye ilişkin görüntülerin televizyon kanallarında yayınlanması göz önünde tutulduğunda, polis tarafından bu kişilere yönelik yakalama ve gözaltı şeklinde özgürlüğün kısıtlanması durumu yaşanmamış olsa bile, polisin engelleme amacı ile kullandığı güç sonucunda, başvuruya konu kişilerin maddi ve manevi olarak olumsuz etkilenmeleri ihtimal dâhilindedir.”
TÜRKİYE’DEKİ TEMEL SIKINTI
Kamu Denetçiliği Kurumu kararının gerekçesinde, “toplanma ve ifadeyi açıklama özgürlüklerinin kullanımı” noktasından meseleye bakıldığında, Türkiye’de bu konuda temel sıkıntının, “özgürlüklerin kullanımını, mevzuatın lafzi yorumuna göre kısıtlayıcı şekilde değerlendirip, olur olmaz nedenlerle etkinlikleri kanuna aykırı ilan edip en sert metotlarla müdahalede bulunmak esasına dayanan bir bürokratik anlayışın varlığında yattığı” belirtildi.
VALİLİĞİN SAVUNMASI
Öte yandan Ankara Valiliği, Kamu Denetçiliği Kurumu’na gönderdiği savunma yazısında, “22 Haziran’daki eylem esnasında Emniyet görevlilerince yapılan işlemin yerinde ve mevzuata uygun olduğu, bu nedenle kamu düzenini sağlamak ve var olan suçu önlemenin polisin asli görevlerinden olduğundan, konusu suç teşkil eden bir emrin söz konusu olmadığı” öne sürüldü. (HABER MERKEZİ)