IstanPol: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yargıyı, yürütmeye bağımlı hale getirdi
IstanPol tarafından yayımlanan “Türkiye'de Hukuk Devletinin Tesisi: Bağımsız ve Tarafsız Bir Yargı Erki için Öneriler” başlıklı raporda yargı sorununun hükümet sistemiyle bağlantısına dikkat çekildi.
Recep Tayyip Erdoğan | Fotoğraf: Doğukan Keskinkılıç/AA
Sistem tartışmaları projeleri kapsamında IstanPol, ikinci raporunu yayınladı. “Türkiye'de Hukuk Devletinin Tesisi: Bağımsız ve Tarafsız Bir Yargı Erki için Öneriler” başlıklı raporu Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Demirhan Burak Çelik hazırladı. Raporda, yargı sorununun Cumhuriyetle yaşıt olduğu belirtilerek “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile başkanın denetiminde, denge ve denetimden arınmış bir düzen öngörüldüğüne dikkat çekildi ve “Yargıyı da yürütmeye bağımlı hale getirmeyi amaçlamış; bu yönde kurumsal değişiklikler yapılmış ve bunların sonuçları uygulamaya da yansımıştır. Türkiye’nin mevcut yargı sorunu hükümet sistemi tartışmasından bağımsız düşünülemez” ifadelerine yer verildi.
Akademisyenler, bağımsız araştırmacılar ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerini bir araya getirerek bilimsel bilgi üretiminin sürdürülebilmesine yönelik çalışmalar yapan bir düşünce kuruşu olan İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü (IstanPol) “Yeniden Sistem Tartışmaları” projesi kapsamında yeni bir rapor yayımladı. İlk raporunda yeni bir hükümet sistemi öneren IstanPol, Doç. Dr. Demirhan Burak Çelik tarafından hazırlanan ikinci raporunda Türkiye'deki hukuk sistemini bir bütün olarak ele alarak bağımsız ve tarafsız bir yargı erkinin nasıl tesis edilebileceğine odaklanıyor.
"YARGI SORUNU CUMHURİYET'LE YAŞITTIR"
Edgar Şar ve Uğur Tabak'ın koordinatörlüğünde yapılan “Türkiye'de Hukuk Devletinin Tesisi: Bağımsız ve Tarafsız Bir Yargı Erki için Öneriler" başlıklı raporun giriş kısmında şu ifadeler yer aldı:
“Türkiye’nin yargı sorunu belki Cumhuriyet’le yaşıttır. Bununla birlikte yargı konusundaki tartışmanın kimi zaman alevlendiği ve kimi zaman gündemin geri planına düştüğü dönemler olmuştur. Son yıllarda ise açıklanan onca 'reform paketi'ne, hazırlanan 'strateji belgeleri'ne ve yapılan anayasa ve yasa değişikliklerine karşın Türkiye, yargının yürütmeden bağımsız bir görünüm sergileme sorunu yaşadığı, tarafsızlığının tartışıldığı, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmasının bizzat mahkemelerce bir yana bırakıldığı bir ülke konumuna gelmiştir. Türkiye’de yargının içinde bulunduğu durum gerek ulusal gerekse uluslararası alanda faaliyet yürüten saygın kurumların çeşitli araştırmalarında da ortaya konmuştur. Türkiye’de yapılan araştırmalar yargıya güvenin her geçen gün azalmakta olduğunu göstermektedir. Sözgelimi, Kadir Has Üniversitesi’nce 10 yıldır yürütülmekte olan 'Türkiye Eğilimleri Araştırması'nda 2019’da yargıya güven oranı yüzde 41,9 olarak tespit edilmiştir. Bu oranın son üç yılda hep yüzde 50’nin altında bulunduğu ve istikrarlı olarak düşme eğiliminde olduğu da belirtilmelidir. Buna göre yargıya güvendiğini belirten yurttaşların oranı 2017’de yüzde 49,4, 2018’de ise yüzde 42,4’tür. Benzer biçimde, Sosyal Demokrasi Vakfı’nın (SODEV), 2019 yılında yaptığı 'Yargı Bağımsızlığı ve Yargıya Güven Araştırması'nda da yargıya güven oranının yüzde 38 olduğu görülmektedir. Aynı araştırmaya göre, Türkiye’de yargının tarafsız olduğunu düşünen yurttaşların oranı yüzde 37,7’dir. Araştırma sonuçlarına göre, yurttaşların büyük bir çoğunluğu yargı önünde eşitlik olmadığını da düşünmektedir. Buna göre, makam/mevki sahibi biri ile sıradan bir yurttaşın eşit koşullarda yargılanmayacağı kanısında olanların oranı yüzde 79’dur. Gülener’in 2018’de yaptığı geniş çaplı yargıya güven araştırmasında, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusundaki algı düzeyi de ölçülmüştür. Buna göre, katılımcıların yüzde 41,7’si mahkemelerin bağımsız olmadığını düşünürken, yüzde 27,9’u bağımsız olduğunu düşünmektedir. Kararsızların oranı ise yüzde 28,4’tür. Tarafsızlık algısında da yaklaşık olarak aynı sonuçlar çıkmıştır. Katılımcıların yüzde 41,9’u mahkemelerin tarafsız karar almadığını, yüzde 27,92’si tarafsız olduğunu düşünmektedir. Yüzde 30,2’si ise kararsızdır.”
"EN GERİDEKİ ÜLKELER ARASINDA"
Son yıllarda yargı bağımsızlığına ilişkin uluslararası endeks çalışmalarında da Türkiye’nin endeks puanının istikrarlı biçimde düşük çıktığı ve ülke sıralamalarında en gerideki ülkeler arasında yer aldığı dikkat çekilerek şu değerlendirmelerde bulunuldu:
“Sözgelimi, Dünya Adalet Projesi’nin (World Justice Project), Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde (Rule of Law Index), Türkiye 2020 yılında 128 ülke arasında 107. sırada yer almıştır. Türkiye ile aynı endeks puanına sahip diğer ülkeler ise Angola, İran ve Nijerya’dır. Aynı araştırmada, Türkiye hükümetin hesap verebilirliği açısından 128 ülke arasında 97'nci, yasal ve yönetsel düzenlemelerin adil ve etkili biçimde uygulanması açısından 128 ülke arasında 110'uncu, iktidarın sınırlanması açısından ise 128 ülke arasında 124'üncü sıradadır. Hukukun Üstünlüğü Endeksi çalışmasının son beş yıllık sonuçları, Türkiye’de hiçbir zaman pek parlak durumda olmayan hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı konusundaki gerilemeyi de açıkça ortaya koymaktadır. Buna göre, 2015’te 102 ülke arasında 80'inci sırada yer alan Türkiye, 2016’da 113 ülke arasında 99'uncu, 2017-2018’de 113 ülke arasında 101'inci, 2019’da ise 126 ülke arasında 108'inci olmuştur. Benzer biçimde, Dünya Ekonomik Forumu tarafından 2019 yılında yapılan bir araştırmada da Türkiye, düşük endeks puanına sahip ülkeler arasında yer almış ve yargı bağımsızlığı açısından yapılan değerlendirmede 141 ülke arasında 104'üncü olmuştur.”
"YARGI SORUNU HÜKÜMET SİSTEMİ TARTIŞMASINDAN BAĞIMSIZ DÜŞÜNÜLEMEZ"
Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı konusundaki gerilemede, 16 Nisan 2017 anayasa değişikliğiyle benimsenen hükümet sisteminin payının büyük olduğuna vurgu yapılan raporda şunlar ifade edildi:
“Aslında yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, hükümet sistemlerinden ayrı değerlendirilmesi gereken bir konudur. Bununla birlikte, 2017 anayasa değişikliğiyle benimsenen, özünde başkanlık sisteminin yozlaşmış bir türü olan ve hazırlayanlar tarafından 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi' olarak adlandırılan yeni hükümet sistemi, bütünüyle başkanın denetiminde, denge ve denetimden arınmış bir düzen öngördüğünden, yargıyı da yürütmeye bağımlı hale getirmeyi amaçlamış; bu yönde kurumsal değişiklikler yapılmış ve bunların sonuçları uygulamaya da yansımıştır. Bu nedenle, Türkiye’nin mevcut yargı sorunu hükümet sistemi tartışmasından bağımsız düşünülemez. Öte yandan, hükümet sistemi tartışmasının bu çalışmanın sınırlarını aşacağı ve ayrı bir çalışma konusu olduğu da belirtilmelidir. Bu nedenle burada hükümet sistemi tartışmasına ancak konunun elverdiği ölçüde girilmiştir. Bununla birlikte bu raporun da kapsamında yer aldığı IstanPol’ün 'Yeniden Sistem Tartışmaları' adlı projesinin ilk raporunda bu konuyu çeşitli boyutlarıyla ele aldığı ve geliştirdiği çözüm önerilerini kamuyla paylaştığı da anımsatılmalıdır. Bu çalışmanın amacı, bağımsız ve tarafsız bir yargı erkinin tesisi için öneriler geliştirilmesidir. Bunun için öncelikli olarak sorunların ve engellerin saptanması önemlidir. Çalışmanın amacı doğrultusunda burada, ayrıntılı, soyut ve kuramsal tartışmalara girilmemiş; somut ve doğrudan sorunlara yönelik çözüm önerilerinin geliştirilmesi yolu tercih edilmiştir.”
Raporun tamamına ulaşmak için buraya tıklayın.
(İstanbul/EVRENSEL)