15 Ocak 2021 14:07

"Bireysel" çizgiden "toplumculuğa" Nâzım Hikmet

"Nâzım Hikmet’in henüz çok genç yaşta, ülke meseleleriyle ilgili olduğunu ve şiirlerinde 'ulusal duyguların' da yer yer öne çıktığını görürüz…"

Fotoğraf: Bundesarchiv, Bild 183-14809-0004/Sturm, Horst/CC-BY-SA

Paylaş

Rahmi EMEÇ

Nâzım Hikmet’in ilk şiiri, 3 Temmuz 1913’te yazdığı “Feryâd-ı Vatan” olarak kabul edildiğine göre(1), şairimiz o tarihte henüz 11 yaşındadır. Şiir yolculuğuna “erken” başladığı, hatta, çok zorlu geçecek bir yolculuğun “başlangıcı” olarak da kabul etmek gerekir bu tarihi. “Feryâd-ı Vatan”ın, Osmanlı’nın içinde bulunduğu “olumsuz” ortamın etkisiyle, özellikle “Balkan Savaşı yenilgisi ve düşmanın Çatalca’ya kadar ilerlemesini” konu aldığına bakılırsa, Nâzım Hikmet’in henüz çok genç yaşta, ülke meseleleriyle ilgili olduğunu görürüz. Bu şiirlerde “ulusal duyguların” da yer yer öne çıktığı, özellikle “Yaralı Hayalet” ve “Kırk Haramilerin Esiri” şiirlerinde bunun çok daha belirgin olduğu söylenebilir.

Yaralı Hayalet’te geçen şu dizeler, bu “yargıyı” güçlendiren dizelerdir: “Bir gece bir odada dört arkadaş toplandık/ bir uzak rüya olan geçmiş günleri andık/ Gözlerimiz yaşlıydı, gönüllerimiz mahzun/ Hepimiz memleketten konuştuk uzun uzun”. Yine de, 1913- 1920 yılları arasında kaleme aldığı şiirlerinde, genel olarak “bireysel” konuların egemen olduğunu belirten Asım Bezirci, özellikle “melankolik hava” taşıdığını vurgular.(2)

Nâzım Hikmet, Bahriye Mektebi’nde okuduğu dönemde, annesi Celile Hanım’a “yakınlığı” ile de bilinen Şair Yahya Kemal’in öğrencisidir. Hatta Yahya Kemal’in, bazı şiirleriyle ilgilenip “düzeltmeler yaptığını” Vâlâ Nûrettin belirtmektedir(3). Bu tanışıklık, Nâzım’ın şiirdeki ilerlemesinde önemli bir rastlantı olarak kabul edilebilir. Henüz yolun başındaki bir “şair adayının”, o yıllarda kendisini kabul ettirmiş bir şairle karşılaşması kuşkusuz önemli bir şanstır.

NÂZIM HİKMET’İN YAYIMLANAN İLK ŞİİRİ

Nâzım Hikmet’in yayımlanan ilk şiiri 3 Teşrinievvel 1918 tarihli Yeni Mecmua’da çıkan “Hâlâ Servilerde Ağlıyorlar mı?​” adlı şiiridir. Bu şiir, dergide Mehmet Nâzım imzasıyla yer almıştır. Aynı şiirin, yine aynı adla Ümid dergisinde birkaç sözcük değişmiş şekilde yayımlandığı belirtilmektedir. Yahya Kemal’in “düzeltme yaptığı” bu şiirde de, Asım Bezirci’nin “bireysel” ve “melânkolik hava” saptamalarının doğruluğunu görürüz: “Bir inilti duydum serviliklerde/ Dedim ki: ‘Burada da ağlayan var mı?/ Yoksa tek başına bu kuytu yerde/ Eski bir sevgiyi anan rüzgar mı?​”/- “Hayata inerken siyah örtüler/ Umardım ki artık ölenler güler/ Yoksa hayatında sevmiş ölüler/ Hâlâ servilerde ağlıyorlar mı?​”

N. Hikmet, Bahriye’yi bitirdikten sonra, stajyer güverte subayı olarak Hamidiye Kruvazörü’ne verilmiş, ancak bir gece nöbetinde üşütüp zatülcenp olmuş (1919) ve iyileşemediğinden, çürüğe ayrılmak zorunda kalmıştır. İstanbul’un işgaline üzülen N. Hikmet, Anadolu’ya geçerek, Bolu Lisesinde bir süre öğretmenlik yapmıştır (1921).

N. Hikmet, o dönemi şöyle anlatmaktadır: “…Anadolu’ya geçtim. Millet sıska, nuhtan kalma silahı, açlığı ve bitiyle savaşıyordu Yunan ordularına karşı. Milleti ve savaşını keşfettim. Şaştım, korktum, sevdim ve bütün bunları yazmak gerektiğini sezdim. Şiirle yeni şeylerin, şimdiye kadar söylenmemiş şeylerin ifade edilmesi gerektiğini sezdim. Bu işte önce beni yeni öze göre yeni bir şekil bulmak meselesi ilgilendirdi. İşe kafiyeden başladım. Kafiyeleri mısraların sonunda değil de bir sonda bir başta denedim.”(4)

N. Hikmet’in Anadolu’ya geçişi ve orada olup biteni gözlemlemesi, şiirinde de “köklü değişikliklere” neden olmuştur. Bu arada, Rus Devrimi’yle ilgilenen, Batum’dan Moskova’ya geçen (1922-1924) ve Doğu Üniversitesinde ekonomi ve toplum bilim okuyan N. Hikmet, yurda dönüşünde Aydınlık dergisinde çıkan şiirlerinden dolayı gıyaben mahkumiyet kararı verildiğini öğrenince yeniden Rusya’ya gitmiş, af çıktıktan sonra da yurda dönerek bir süre Hopa cezaevinde tutuklu kalmıştır (1928).  

MARKSİZME BAĞLANMA DÖNEMİ

N. Hikmet’in “Rusya dönemi”, aynı zamanda bir “Dünya görüşü edinme”, daha açık söylenirse, “Marksizme bağlanma” dönemi olmuştur. Kuşkusuz bu durum, onun şiirinde “köklü değişime” yol açmıştır. Batum’da (1922) Mayakovski’nin bir şiirini gören, ancak Rusça bilmediği için anlayamadığı bu şiirin biçimsel yönüyle ilgilenen N.Hikmet, ilk serbest nazımla yazılmış şiiri olan(5) “Açların Gözbebekleri”nin öyküsünü şöyle anlatmaktadır: “…Batum’dan Moskova’ya gelişte açlık mıntıkasından geçtim. Gördüklerim üzerimde çok tesir etti. Fakat böyle bir açlığın dahi inkılâbı yıkamayacağını haykırmak istedim. Moskova’da hece vezniyle ve bu veznin çeşitli hece kombinezonlarıyla açlığa dair bir şiir yazmak istedim, olmadı. O zaman Batum’daki şiirin şekli geldi gözümün önüne. Bunun çok iyi tanıdığım Fransız serbest olamayacağına kanaat getirdim, bunun yepyeni bir şey olduğuna ve şairin böyle dalgalar halinde düşündüğüne hükmettim ve ‘Açların Gözbebekleri’ni yazdım”.(6)

Asım Bezirci’nin “bireysel ve melankolik” diye nitelendirdiği N. Hikmet’in şiiri, artık “toplumcu” bir çizgiye yönelmiştir.

DİPNOT

1- Asım Bezirci: Nâzım Hikmet, s. 13- 14, Amaç Yayınları, 1989
2- A.g.e., s. 85
3- Vâ-Nû (Vâlâ- Nurettin): Bu Dünyadan Nazım Geçti, s.30, Remzi Kitabevi, 1965
4- E. Babayef: “N. Hikmet’in Sanatı”, N. Hikmet: Bütün Şiirleri, C. 1. içinde, s. 11, Sofya, 1967
5- Ahmet Oktay, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı, 1923-1950, s. 1079- Basım: 1993, Kültür Bakanlığı Yayını
6- Babayef: A.g.e., s. 12

ÖNCEKİ HABER

Son 24 saat içinde faili belirsiz 3 saldırı: Hatipoğlu, Özdağ ve Uğuroğlu hedef alndı

SONRAKİ HABER

Pendikli işçiler: Elimize geçen üç kuruş, zamları bile karşılamıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa