17 Ocak 2021 23:29

HSK’de kapı önü direnişe yeniden başlamayı düşünüyoruz

Birleşik Metal-İş Gebze 1 No’lu Şube Başkanı Selçuk Çiftçi ile Systemair HSK’de yaşanan süreci konuştuk.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Hakan POLAT
Gebze

Kocaeli Dilovası’da kurulu bulunan Systemair HSK işçileri, Birleşik Metal-İş Sendikasında örgütlendiler. Patronun örgütlenmeyi öğrenmesinin ardından ücretsiz izin dayatmalarına karşı 18 Ekim 2020’de direnişe geçen işçiler daha sonra direnişe ara vermişti. Systemair HSK’de yaşanan süreci konuştuğumuz Birleşik Metal-İş Gebze 1 No’lu Şube Başkanı Selçuk Çiftçi “HSK’de kapı önü direnişe yeniden başlamayı düşünüyoruz” dedi.

Systemair HSK’de bir direniş yaşandı. Türkiye genelinde de tartışıldı, konuşuldu, dayanışmalar oldu. HSK süreci nasıl başladı? Şimdi durum ne?

Türkiye’nin her işletmesinde olduğu gibi bu fabrikada da, bize birkaç işçi arkadaşımız, çalışma ve ekonomik koşullara ilişkin sıkıntılarıyla ilgili neler yapabiliriz diyerek geldiler. Biz de içerideki durumu öğrenerek klasik örgütlenme çalışmamıza başladık. Bir komite kurduk. Komite üzerinden örgütlenme çalışmasını devam ettirdik ama burada bir ayrıntı var, klasik örgütlenmenin dışında, sendikalaşma deneyimi yaşamış ama başarısız olmuş bir fabrikaydı. Hadımköy’den buraya gelmiş bir fabrika ve o zaman da bir örgütlenme çalışması yaşanmış, bu nedenle hemen hemen bütün üretim kadrosu değiştirilmiş fabrikada. Şimdi burada da taşeronlaşmanın yoğun olduğu, o sistemin hakim olduğunu biliyorduk. Burada ayrıntı şu, bu fabrika örgütlenmeye hazır bir fabrika değildi işin doğrusu. Aslında üye çoğunluğunu alacak duruma gelmiştik ama içerideki taşeronlaşmanın da farkında olduğumuz için, bununla ilgili bir çalışma yapacaktık.

İşçi arkadaşlar bizden bağımsız üyeliği başlattılar. Biz genel merkez yöneticilerimizle birlikte ziyaret yapıyorduk, o sırada sendika merkezinden, “HSK’den yoğun üyelik geliyor ne yapalım” denildi. “Kabul etmeyin, ne olduğunu anlayalım” dedik. Ziyareti yarıda kestik arkadaşlarımızı da şubeye çağırdık. Bu sırada fabrikada boşluklar vardı, müdürler fabrikaya gelmiyordu. Biz de öncü işçi arkadaşlarımızı çağırdık. Öncü işçiler, “Biz çoğunluğu alacağız” dediler. Biz de çoğunluğu almanın yeterli olmayacağını, sendikanın yasal bir yetki alacağını ama içinde riskler barındırdığını anlattık. Aynı gün 100’e yakın üye geldi. O gün bir karar vermemiz gerekti, ya üyelikleri kabul etmeyecek ya da kabul edecektik. Kabul etmezsek, içeride kırılmaların olabileceğini öncü kadrolarımız ifade etti, biz de öyle düşündük. Öncü işçiler, “Bir günde yüze yakın üye yaptık, sistemde üyeliklerini görmek istiyorlar. Kabul etmeyince, ‘Sendika nerede?​’ gibi olumsuzluk yansıyabilir” dedi. Biz de kabul ettik. Haliyle tamamlanmamış bir örgütlenme çalışmasına mecburen dahil olmuş, olduk. Bu bir bahane değil, bilinsin diye söylüyorum. Böyle olan birçok işletme örgütlenmiştir, örgütlenebilir. Ama bence önemli bir detay var. İleriki süreçlerde patrondan çok bizi sıkıntıya sokan, taşeronlar oldu.

YETKİ TESPİTİYLE BİRLİKTE 39 İŞÇİ ÜCRETSİZ İZNE ÇIKARILDI

Çoğunluk tespitimizin geldiği gün itibarıyla bizler fabrika önündeydik. Geldiği günle birlikte 39 işçi arkadaşımızı ücretsiz izne çıkarttı işveren, bu birkaç gün içerisinde 50’ye yakın sayıyı da buldu. Sonra direniş başladı. Kapı önü direnişimizde yasal olarak işçinin hakkını savunurken, işverenin yaptığı her şey yasa dışıysa genelde üretimi durdurma refleksi göstermeye çalışırız. Kaldı ki, burada işçilerle yaptığımız geniş katılımlı toplantılarda enine boyuna hepsini konuştuk, hatta patronun işçi çıkarmak gibi saldırılarının olacağını da biz arkadaşlara anlattık. Kilidi açacak son noktanın da üretimi durdurmak olduğunu, üretimden gelen gücü kullanmak olduğunu da anlattık. İşçiler bize en çok ekonomik açıdan, “Sendika nereye kadar ve nasıl bizim yanımızda olacak?​” sorusunu sordular. Böylesi durumlarda neler yapıldığını biz de üyelerimize anlatıyoruz. Bunun dışına çıkmak elimizde mi, elimizde. Nasıl, dayanışma toplayarak… Sendika tüzüğünde bir şey yazıyordur ama dışına çıkılarak örgütlü olduğumuz işyerlerinden dayanışma toplayacağımızı ifade ettik. İlk günlerde içeride çalışan arkadaşlardan dışardaki arkadaşlara çok az yerde gördüğüm, iyi bir destek vardı. İçerideki arkadaşların bize desteği vardı ilk gün, diğer günlerde yapılması gereken üretimi durdurmaktı. Biz hızlıca yine toplantılar yaptık, üretimin durdurulmasının işvereni rahatsız edeceğini ifade ettik. Zaten işveren de üretimi taşeronlaştırdı. 100 işçiden 50’sini dışarı çıkararak işveren, üretim yapmadı zaten. İşveren ilk günden beri, ücretsiz izin dışında, “Ne olur da ben bunları işten atarım” diye düşündü. Bunu yaptıkları ve söylediklerinden anladık.

‘ALKIŞLAYAN İŞÇİLER DAHİ KAPI ÖNÜNE KONULDU’

Fabrikanın tespit yazısı çıktığında, genel müdürle görüşerek, “Hayırlı, uğurlu olsun çalışanlarınız bizim sendikamızın üyesi oldu. Toplu sözleşme ve birbirimizi tanıma adına sizden bir görüşme bekliyoruz” dediğimiz andan itibaren sendikayı tanımayacaklarını bizzat bana söyledi. Avukatları ile sendikamız avukatları görüştü. Toparlayacak olursak bu fabrikada bizim yapmadığımız sadece üretimi durdurmak vardı, bunu da yapmama nedenimiz, üyelerin tamamı hem kapının önündekiler, hem içeride kalanlar, “Üretimi durdurmayalım, zaten üretim yok” demeleri. İkincisi de işverenin, tutumu anlaşıldı. Örneğin Chen Solar’da örgütlenme çalışması yaptık, işveren 3 işçi arkadaşı çıkardı. Burada ise 50 kişiyi aynı anda çıkardı, yani işveren kendi üretiminden vazgeçmişti. Bizim de şöyle bir düşüncemiz oluştu: “İşveren bizim üretimi durdurmamızı istiyor.” Tüm işçileri tazminatsız atacaktı. Aslında yapmayı planladığı şeyi görerek ekmeğine yağ sürmeyelim gibi hissiyata kapıldık. Konsolosluk önünde açıklama yaptık, sendikamız önünde Ankara’ya yürümek üzere etkinlik düzenledik polis müdahalesi oldu. Fabrika önünde kapı önünde 35 gün direniş oldu, Kocaeli Valiliğinin Kocaeli’ye has yasağıyla hem de arkadaşların motivasyonundaki ciddi düşüşle alakalı biz ara vermek istedik. Şöyle bitireyim, içeride alkış yapan arkadaşlarımız bile kapı önüne kondu, bu arkadaşlar bize, “Biz alkışlıyoruz siz bunun bir suç olmadığını söylediniz ama biz kapının önüne koyulduk” diyerek tepki gösterdi.

‘DİRENİŞE DEVAM ETMEYİ DÜŞÜNÜYORUZ’

Sendika HSK’ye dair önümüzdeki süreci nasıl değerlendirecek, bir programı var mı?

Kapı önü direnişe yeniden başlamayı düşünüyoruz. Bu arada atlamadan ifade edelim, bu fabrikanın önemli bir bölümünü Systemair oluşturuyor, yani İsveç sermayesi. Sendikamızın uluslararası departmanındaki arkadaşımız birkaç defa görüşme yaptı. İlk günlerde sendikal örgütlenmeden rahatsız olmadığını, Systemair fabrikasının Avrupa’daki birçok fabrikasında sendikalı olduklarının bilgisi verildi. Ama burada yetkimizin olmadığını, yetkimiz geldiğinde görüşmeleri yapacağımız söylendi. Tabii yetkiye de itiraz vardı, biliyorsunuz bu ülkede itirazın sonuçlanması, işveren bunu uzatmak isterse 5 yıla kadar uzatıyor. Biz bunu bekleyemezdik, zaten o sırada CEO söylemlerini değiştirerek, “Ücretsiz izin hakkının yasal bir hakkı olduğunu” ifade etti. Bizimle ilişkileri koparttı. Bizim burada üretimle yapabileceklerimiz sınırlı. Kapı önü direnişi bize hep ters döndü, bize zarar verdi. En kötüsü biz ücretsiz iznin haziran ayına kadar uzayacağını düşünüyoruz, Cumhurbaşkanının yetkisi var, bunu kullanır diye düşünüyoruz. Bu uygulamalar bizim için ne kadar hukuksuz da olsa, patronlar için bir sihirli değnek, önemli bir sopa haline geldi. Ücretsiz izin gibi uygulamalara karşı birçok girişimde bulunuldu ama sonuç yok. Bu ülkede biz işçilere göre yasa yok. İşçilere göre düzenlenmiş bir yasa olmadığı için sonuç alamıyoruz.

Kapı önü direnişinin bitme nedeni ne, neden geri başlayacak?

Başlama nedenimiz belli. Ücretsiz izin gibi yasa dışı uygulamalara tepki göstermemiz gerekiyordu. Bu tepkiyi de o işyerinde uygulandığı için orada başlatıyoruz. Bitme nedenini de söylemeye çalıştım. Biz kapı önünde kaldıkça zarar görmeye başladık. Burada yaptığımız son toplantıda, “Ücretsiz izne çıkarılıyoruz, neden engel olmuyorsunuz?​” diye işçi arkadaşlar serzenişte bulundu. Bu sefer biz üretimi durdurmak istedik ama bu sefer yine işçi arkadaşlardan ters döndü. “Biz üretimi durdurmamalıyız, durduramayız” diye bir tepki gelişti. Bir işçi arkadaşımız bile, üretimi durduralım demedi, çok iddialıyım burada, öncü dediğimiz arkadaşlar bile üretimi durdurmamalıyız dedi. Valiliğin yasaklarıyla beraber çok olumsuz yansımalar oldu. Haziran ayına kadar uzayacağını da öngörerek, biraz durumu değerlendirmek, dinlenmek üzere ara verdik.

‘ZORLA TUTAMAYIZ DEDİK, ONAY OLARAK ALGILANDI’

Özellikle bazı işçiler, “Tüzüğümüzde ücretsiz izne çıkan işçilere yardımda bulunamıyoruz” denildiğini iddia ettiler. Gıda yardımı ve iki kez dayanışmada bulunduğunuzu da ifade ettiler. Bu konuda bir eksik yaşandığını düşünüyor musunuz? Daha farklı ne yapılabilirdi?

Genel olarak bir eksiklik olduğunu düşünüyorum, HSK’den bağımsız olarak, ciddi bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Ama HSK’de ben eksikliği kabul etmiyorum. Çünkü tüzüğümüzde olmamasına rağmen, direnişin ilk ayı dolmadan, işçiler geriye dönük yarım veya tam maaşlar yatıyor diye ilk aylar dayanışma yapılmıyor ama biz HSK’de yaptık. Biz olduğumuz bölgede dayanışma örgütledik, daha ay dolmadan biz o dayanışmayı ilettik. Sendikamızdan da gelen erzaklar, fabrikadan alacaklarıyla birlikte ilk ay normal koşulda alacakları ücretin üstünde gelirleri olmuş oldu. Biz bu dayanışmanın devam edeceğini de söyledik. Ama birçok işçi, hiç unutmayacağım, eşiyle ayrılma aşamasında olduğunu, haciz olduğunu, eğer bunu formüle edemezse bizimle uzun vadeli duramayacağını söyledi. Yeni evlenen işçi arkadaş, borç içinde olduğunu, ödeyemezse ciddi sıkıntı yaşayacağını söyledi. “Eşimle yeni barıştım benim bu durumumu duyarsa beni boşar” diyen de oldu. Bizim onlara söylediğimiz, dayanışmanın devam edeceği ama aramızda esas olarak bir para ilişkisinin olmaması gerektiği, çünkü bu bizim aramızda bir iş ilişkisi doğurur. Sendika sizin patronunuz gibi, maaşınızı verip eylem yaptıran bir işletmeye döner kaygısını dile getirdik. Kimisi için bu söylediklerimiz yeterli oldu, kimisi için olmadı. Olmayanlar tazminatlarını aldı ve gitti. Bizimle ilgili olarak bu işçiler, “Sendikanın onayı vardı” gibi laflar ediyorlarmış. Haberimiz vardı ama onayımız yoktu. Kesinlikle böyle bir şey olamaz. Bir işçi arkadaşımız sorunlarından bahsetti. Ben de dayanışmanın olacağını ama sorunun giderilmesinin mümkün olamayacağını ifade ettim. İşçi arkadaşımız da “O zaman ben gidiyorum” dedi, biz de “Zorla tutamayız” dedik, bu ifademiz onaya çevrildi. Bence işçilerin kendi iç tartışmalarıyla ilgili, anlıyorum da tabii onları, işçi arkadaşlar arayıp, “Bizi yarı yolda bıraktın” deyince, benim tahminim “Sendikanın onayı var” dediler.

Özellikle anlattığınız süreçleri de göz önüne alarak, işçilerin de kendi ifadesiyle, sendikal mücadeleye yabancı oldukları anlaşılıyor. İşçilerin önemli bir kısmı daha önce herhangi bir sendikal deneyim yaşamadığını ifade ediyor. Bu anlamda bu örgütlenme süreci boyunca sendikal eğitim süreci nasıl yaşandı?

Eğitim diyemeyiz. Ben kendi adıma konuşacağım. Genel olarak nerede eksikler var, nasıl olmalı konusunu ayrıca tartışabiliriz. Ama durumu özetliyoruz. Pandemisiz bu süreci düşünemeyiz, bu örgütlenme pandeminin olmadığı bir dönemde olsaydı bence çok daha önemli avantajlar elde ederdik. Ücretsiz iznin olmadığını düşünelim, ben bu patronun 50 işçiyi işten çıkaracağını düşünmüyorum. Ama ücretsiz izin olduğu için yasal uygulamaları arkasına aldı ve bu süreçte istediğimiz gibi toplanamadık. Yani insanları toplamak hep zordu ama şimdi daha zor. Hafta sonu yasakların olduğu dönemler geçirdik. Bu fabrikanın örgütlenmesi böylesi bir süreçten geliyor, bu anlamda bir eğitim sürecinden bahsedemeyiz. Ama şunu söyleyeyim, ilk tanıştığımız günle, tanışmamızın son günlerinde işçilerin refleks ve düşüncelerinde çok ilerleme gördüm. Eğitimden ziyade pratik bir deneyim üzerinden gelişti. Biz işçiye güven verdiğimizden itibaren, işçide iradeyi gördüm. Bu fabrikadaki sorun, örgütlenmenin en zor olabileceği fabrikalardan biri. Daha önce sendikalaşma deneyimi yaşamış, üretim sürecini de ona göre dizayn etmiş bir işveren var karşımızda. Üretimi tamamen kendisi durduran az fabrika bilirim, “Ben bu üretimi yapmıyorum” dedi. İşçi kararlı, işçi güveniyor, işçi hareketli, işçi yavaş yavaş bilinçleniyor ne yaptığının farkına varıyor. Ama yapacağı her şey karşı tarafta etki yaratmıyor. Elbette bizim de eksikliğimiz vardı. Aynı çalışmayla başka fabrikada olsa sendikamızın bayrağını dikerdik.

Systemair HSK süreciyle birlikte başka işyerlerinde de örgütlenme çalışmalarınız oldu. Oralarda yaşanan süreci de anlatır mısınız?

2020 yılı pandeminin tüm olumsuz etkilerine, belirsizliğe rağmen sadece tekil mücadelelerle geçmiyor. Bir taraftan torba yasa adı altında kıdem tazminatının gasbedilmesine yönelik adımı püskürtürken, ücretsiz izin adı altında bir saldırı altındayken, fabrikaların büyük bir çoğunluğunun kısa çalışmaya çıktığı dönemlerde işçilerin kaybı olmasın mücadelesi verildi. Bir tarafta da 2020 yılında, Birleşik Metal-İş Gebze 1 No’lu Şubemiz bu dönemde, 5 tane ayrı münferit sözleşme imzaladı. Aynı koşullar, aynı yasaklar ve aynı ülkede ve hukuksuz uygulamaların olduğu bir ortamda. Toplu sözleşmelerimizin hepsinde gerek ekonomik, gerek çalışma koşullarıyla ilgili uzun vadede sınıf hareketinin önünü açacağımız, üretim esnasında sendikal eğitim hakkına varana kadar iyi bir toplu sözleşme imzaladık. Greve çıkmamış olsak da, tüm sözleşmelerimizde grev iradesiyle,-örneğin Weidamann’da sabah greve çıkacağımız bir ortamda akşam yaptığımız bir toplantı sonucunda- bence özellikle metal iş kolunda, işçilere umut olacak bir toplu sözleşme gerçekleştirdik. Bu sendikamıza ve şubemize karşı ciddi bir güven oluşturdu. Bunu teyit etmek sizin için özellikle çok basit, bu sözleşmelerin yapıldığı fabrikalardaki işçilerin öncesi ve sonrasında şube ve sendikaya bakış açısına göz gezdirilirse tüm çıplaklığıyla ortaya çıkacağına inanıyorum. Biz o fabrikalara gittiğimizde aldığımız enerji çok yüksek. O fabrikalar dışındaki fabrikalara da umut olduğunu düşünüyorum. MESS sürecine de bu sözleşmelerin ışık tutacağını düşünüyorum. 2020 yılında Omco fabrikasında yaptığımız sözleşme ile tamamlayıcı sağlık sigortası eş ve çocuklar için de hayata geçirilen bir uygulama oldu. Bunun dışında Chen Solar örgütlenmesi sırasında ücretsiz izin saldırısını yendik ama üretimden gelen gücümüzü kullandık, üretimi durdurduk. İşverenin yetki tespitine itirazını dahi engelleyerek imza aşamasına getirdik. Yine aynı dönemde CT Otomotiv’de 6 ayrı toplu sözleşme görüşmeleri yaptık, Orada da yakın zamanda toplu sözleşmemizi imzalayacağımızı düşünüyoruz. 2020 pandemi Türkiye’sinde iş kolunda örnek gösterilebilecek toplu sözleşmeler ve 4 tane de sendika örgütlenmesi gerçekleştiren bir şube olarak, bence bu dönemin kıyasen parlayan yıldızıyız diye düşünüyorum.

ÖNCEKİ HABER

JES şirketi kuyu sayısını azaltıp yeniden ÇED başvurusu yaptı

SONRAKİ HABER

4 sağlıkçı Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybetti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa