18 Ocak 2021 22:40

Deniz YILMAZ

Gezi 2013’ten sonra direniş kavramı, başka bir anlam ve önem kazandı. Türkiye’nin yakın tarihinde hayli büyük bir yer kaplayan bu kavram ve eylem, 1960’larda ve 1970’lerde günlük hayatın ayrılmaz bir parçasıydı. Bunlardan biri de aynı yıllarda, Karadeniz Ereğli’de yaşananlardı.

Süleyman Demirel’e “Morrison Süleyman” lakabını takan; işçi, işveren ve devlet arasındaki gerilimin önemli bir merkezi olan, balıkçı kasabasıyken bir ağır sanayi ilçesi haline gelen Ereğli’deki işçi örgütlenmesini ve eylemleri anlatan Can Kartoğlu imzalı Her Yer Seri Direniş, bir var oluş ve hümanizm öyküsü aynı zamanda.

EREĞLİ’DEKİ DÖNÜŞÜM

“Ereğli İşçi Hikâyeleri” alt başlığıyla yayımlanan Her Yer Seri Direniş’teki anlatılar, yakın tarihe dair birer belge niteliğinde. Öte yandan her hikaye, edebi tarihten parçalar yansıtıyor; işçi portreleri, sermaye ile çalışan arasındaki uçurumu ve bakış açılarındaki farklılıkları ortaya koyuyor.

Kartoğlu, bu uçurumu ve farkı sonuna kadar yaşayan, “Evde kal” çağrısı yapılan günlerde çalışmak zorunda olan ve ölüm belgesine “bulaşıcı hastalık” yazılan Hasan Oğuz’a ithaf etmiş kitabını. Bu ithaf, geçmiş ve bugün arasında ilişki kurmamızı da sağlıyor.

1960’tan 12 Eylül’e kadar Ereğli’de yaşanan işçi mücadelesinin anlatıldığı kitapta, Ereğli Demir Çelik Fabrikasının yapımını üstlenen ABD’li şirketin çalıştırdığı işçilerle birlikte ilçede artan emekçi nüfusunun yazdığı tarih yer alıyor. Bunun yanı sıra Ereğli’de başlayan dönüşüm de çalışmanın önemli bir odak noktası: “Evler derme çatma tadilatlarla pansiyonlara dönüşür, evvelce ahır olarak kullanılan binalar fahiş paralarla kiraya verilmektedir, otellerde yer kalmamıştır. Kahvelerdeki sandalyeler sabaha kadar kiraya verilmektedir. Binlerce insan parkta, mezarlık içlerinde yatıp kalkmaktadır. Ekmek yetmemektedir. Çeşmeler kurumuştur. Her şey ama her şey karaborsadır. Gelenlerin pek azı ancak rüşvetle işe girebilmekte, şantiyelerde uyduruk barakalarda barınmakta, en fazla otuz gün çalıştırılmakta ve deneme süresini tamamlayıp yasa teminatı altına girmeden işlerine son verilerek tekrar sokaklara terk edilmektedir. İş bulabilenler için çalışma şartları olağanüstü kötü, tehlikeli, ücretler düşüktür. 1960’ların bu ilk yıllarında Ereğli’deki ABD şantiyelerinde yaşananları ifade etmek için ‘sömürü’ kelimesi kifayetsiz kalır.”

YAPI İŞÇİLERİNİN DİRENİŞİ

Kartoğlu’nun anlattığı hikayelerdeki bir başka gerçek, sendikaların boy göstermesiyle Ereğli’nin bir işçi ilçesi haline gelmesi. ABD sermayesine karşı direnç geliştirilmesi, Ereğli’yi bir emek mücadelesi alanına dönüştürüyor. Bu dönemdeki kahramanlar ise hikayelerin başrolünde: Tahir Öztürk, namıdiğer “Fukara Tahir”, ABD’li Sendikacı John Thalmayer, İsmet Demir, Özer Er, Hikmet Kuşhan, Fikri Yıldız, Ali Kara, Uğur Cankoçak ve Necmettin Giritlioğlu…

Kaleme aldığı sunuş yazısıyla kitabın çerçevesini çizen Can Şafak, adı geçen emekçilerin eylemlerinin, hem ilçe hem de Türkiye tarihindeki yerini anımsatıyor: “1960’ların ve 1970’lerin Ereğli’sindeki, Can Kartoğlu’nun hikayelerine de konu olan yaşanmışlıklar, Türkiye’de işçinin ve sendikanın dünyasına bir pencere aralara. Yapı işçileri, Türkiye’de sendika hareketinin aykırı bir hattını temsil etmiştir her zaman. Rafineri, baraj, büyük sanayi kuruluşlarının dev şantiyelerindeki geçici, istikrarsız ve olağanüstü zor çalışma şartları, uzak illerin köylerinden kopup gelen, hayatlarını yarı aç sürdürebilen bu insanları daha ilk anda birleşmeye, birlikte mücadeleye iter. Tıpkı 1960’ların başlarında, Ereğli şantiyelerinde olduğu gibi. Bir anda patlak veren kendiliğinden ve ölümüne direnişlere yatkındır yapı işçileri.”

Her Yer Seri Direniş, Ereğli özelinde bir sözlü tarih çalışması. Kartoğlu’nun anlattığı, anımsattığı ve gün ışığına çıkardığı her hikaye, dönemin acı ve coşkularını; işçi mücadelesi ile varoluş çabasının ayrılmazlığını yansıtıyor.

Her Yer Seri Direniş, Can Kartoğlu, Ayrıntı Yayınları, 128 sayfa

Evrensel'i Takip Et