Danzikyan Dink'i anlattı: Türk-Ermeni halkları arasında diyalog kurulmasını istiyordu
Hrant’la birlikte kuruluşunda yer aldığı Agos gazetesinin başında olan Yetvart Danzikyan ile Hrant’ı, Hrant’sız geçen günleri ve gazeteyi konuştuk. Danzikyan "Halklar için büyük kayıp” dedi.
Fotoğraf: DHA
Meltem AKYOL
İstanbul
19 Ocak 2007. Saat 15.05. Şişli Halaskar Gazi Caddesi’nde Agos gazetesinin önü. Silah sesi geliyor 1, 2, 3… Sonra bir kez daha… Hrant yatıyor boylu boyunca… 14 yıl oldu bugün. Davası sürüyor, sona doğru da gelindi ama adaletten hâlâ çok uzaktayız. Her yıl genel yayın yönetmeni olduğu Agos’un önünde anılan Hrant Dink, bu yıl online olarak anılacak. Dünyanın dört bir yerinden anmaya katılacak yüz binlerce kişi ‘Buradasın Ahparig’ diyecek ve bir kez daha adalet isteyecek.
HRANT’IN YAPMAYA ÇALIŞTIĞINI YAPIYORUZ…
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, 19 Ocak 2007’de tetikçi Ogün Samast tarafından katledildi. Dink, 2004’te yazdığı Sabiha Gökçen yazısı nedeniyle Genelkurmay tarafından hedef alındı, medya da bu değirmene su taşıdı. Dink, bizzat İstanbul Valiliğine çağrılarak dönemin Vali Yardımcısı Ergun Güngör ve 2 MİT görevlisinin olduğu toplantıyla açıkça “uyarıldı”. Hrant bu görüşme için bir yazısında “Bana haddimi bildirmek istediler” diyecekti.
Devam eden süreçte hakkında suç duyurularında bulunuldu, Hrant Dink’in yazdığı başka bir yazı gündeme geldi. Hedefe konuldu, davalar açıldı. O davalarda saldırıyı uğradı, başına cisimler atıldı. Bilirkişinin ‘suç yoktur’ kararına rağmen mahkeme Hrant Dink’i mahkum etti. O dönem gösteri yapanlar açtıkları pankartlarla Hrant’ı açık açık tehdit gösteriyordu: “Bir gece ansızın gelebiliriz.”
Kısacası devlet kurumları, yargı ve medya tarafından hedefe konulan Hrant Dink’in cinayetine giden yollar işte böyle döşendi. Ve bugün Hrant Dink’in öldürülmesinin üzerinden 14 yıl geçti. O günden bu yana çok şey yaşandı, değişti kuşkusuz. Ama Agos’un önünde hafızamıza kazınan o fotoğraf asla değişmedi.
Bugün, Hrant’la birlikte kuruluşunda yer aldığı Agos gazetesinin başında olan Yetvart Danzikyan ile Hrant’ı, Hrant’sız geçen günleri ve gazeteyi konuşuyoruz.
Hrant Dink’le 1995 yılında Agos’un kurulma çalışmaları aşamasında tanıştıklarını anlatıyor Danzikyan: “Haftalık gazete çıkarmak için yola çıkan bir gruptu bu. 1996 yılında gazetenin ilk sayısını çıkardık. Zor bir dönemdi, Ermeniler hedefteydi yine. Gazetenin dili Türkçe-Ermeniceydi, ama büyük bölümü Türkçeydi. Türk toplumuyla bir diyalog kurmaya çalışıyorduk. Hrant’ın düşüncesi de buydu. Türk-Ermeni halkları arasında diyalog kurulmasını istiyordu, Ermenilere yapılan haksızlıkları anlatıyor yüzleşme talep ediyordu. Etkiliydi… Sonra da bilinen süreç işledi işte.”
“Hrant’ın yapmaya çalıştıklarını yapmaya çalışıyoruz” diyor Danzikyan ama ekliyor da: “Tabii onun yaptığı gibi yapamayız ama ona çalışıyoruz.”
HRANT’IN YOKLUĞU TÜRKİYE HALKLARI İÇİN KAYIP
Çok şey oldu, yaşandı bu 14 yılda ancak Hrant’ın yokluğunun yeri hâlâ doldurulamıyor. Bu süreci “Bizim dünyamızda Hrant’sız geçen her gün bir kayıp, onu aramayla geçen bir süreç” diye tanımlıyor Danzikyan. Ama burada dikkat çektiği bir başka nokta da var. Hrant’ın kaybının sadece Agos’un kaybı olmadığını belirterek, “Evet, bizim için Hrant’sız bir dönemi anlatmak zor. Ama Hrant sadece bizim için bir kayıp değil Türkiye için bir kayıp. Türkiye halkları için büyük kayıp aslında” diyor.
ÖNCE ERGENEKON, ŞİMDİ CEMAAT…
Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin dava da devam ediyor. Hatta sona doğru da yaklaşıyoruz. Sona yaklaştık ancak adalete yaklaştık mı? Bu soruya “evet” yanıtını vermek çok güç bugün. Kamu görevlilerinin yargılandığı dava hükümet ile Gülen Cemaati arasındaki savaşın patladığı dönemin arkasından geldi. Bu savaş patlak vermeden önce AKP’ye yakın medya bu cinayetten Ergenekon’u sorumlu tutuyordu, hatta bu medya Rahip Santoro cinayeti ve Malatya katliamı ile birlikte Hrant Dink cinayetinin Ergenekon tarafından AKP’nin devrilmesini hızlandırmak için işlendiğini öne sürüyordu. Ve AKP-Cemaat arasında savaştan sonra aynı medya cinayetin yine AKP’nin devrilmesini hızlandırmak için ama bu kez Fethullah Gülen Cemaati tarafından işlendiğini iddia ediyordu. Yani failler değişti ama iki dosyada da iddiaya göre hedef AKP hükümetiydi.
DOKUNULMAYANLAR, YARGILANMAYANLAR…
“Oysa devletin bütün kanatları iştirak etmiş bu cinayete” diyerek davaya ilişkin değerlendirmesine başlayan Danzikyan, dava sürecindeki eksiklerin bir bölümünü sıralıyor: “Bilhassa kamu görevlilerinin yargılandığı davada Hrant’ın hedef haline getirilmesi dava konusu yapılmadı. 2004-2007 yılları arasında Hrant Dink hakkında davalar açıldı, mahkeme, yargılama konusu yapılan yazı için bilirkişi raporu ‘Suç yoktur’ demesine rağmen ‘Suç vardır’ dedi ve Hrant’ı mahkum etti. Üstüne Yargıtay bunu onadı. Yani Hrant’ın hedef haline gelmesinde yargının bir payı var. Çok yıllar sonra Agos Muhabiri Funda Tosun bu Yargıtay üyeleriyle bunu konuştuğunda, ‘Öyle dememiz gerekiyordu, yoksa yükselemezdik’ yanıtını alacaktı. Yine Hrant’ın İstanbul Valiliğinde vali yardımcısı eşliğinde 2 MİT görevlisinin olduğu görüşmeye dair hiçbir şey öğrenemedik. ‘Bir tehdit toplantısıydı’ diyecekti. Bu MİT görevlilerinin bırakın yargılanmasını tanık olarak dinlenmesi bile yapılmadı. Yapılan eylemler, duruşmalarda Hrant’a yönelen saldırılar, ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’li pankartların açıldığı gösteriler… Bir bütün olarak Hrant’ın hedef haline getirilmesi ve bunu yapan çevreler soruşturulmadı.”
ADALET TALEBİ DEVAM EDECEK…
Davayı “Siyasi gidişata göre iddianameler yazılıyor” diye tanımlayan Danzikyan, “Kimi zaman Ergenekon, kimi zaman Cemaat fail oluyor fakat cinayetin arkasındaki kalın sis perdesi aralanmıyor. Ve geçen 14 yıla rağmen biz hâlâ Hrant Dink’i ‘vur’ diyenin kim olduğunu aydınlatamıyoruz” diyor.
Yetvart Danzikyan; Uğur Mumcu’nun katledildiği dönem İçişleri Bakanı olan Mehmet Ağar’ın Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’ya söylediği “Bir tuğla çekersek duvar yıkılır” sözünü hatırlatıp ekliyor: “Hrant Dink cinayeti sonrası Trabzon’a giden Başbakanlık Teftiş Kurulu Üyesi Yasemin İnan duruşmalardan birinde Trabzon MİT Bölge Başkanlığında kendilerine ‘Size kırıntı verirsek o sizi fırına götürür’ denildiğini anlatmıştı. Aslında geldiğimiz nokta budur, cinayetin ardından sis perdesi hâlâ aralanmadı. Ancak umutsuz da değiliz, Dink’in ideallerine bağlı kalanlar adalet talep etmeye devam edeceğiz.”
"BARIŞTAN YANA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
Geride bıraktığımız dönemde Ermenistan-Azerbaycan arasında bir Karabağ savaşı yaşandı ve on binlerce genç yaşamını yitirdi. Ermeni halkına dönük düşmanlaştırıcı yaklaşım ise devam etti. Böyle bir ortamda gazetecilik yapmanın zor olduğuna dikkat çeken Danzikyan, bu zorluğa rağmen Hrant’in ideallerine bağlı kalmaya çalıştıklarını söylüyor. Danzikyan, “Savaşta her iki taraftan on binlerce genç hayatını kaybetmişken Türkiye’deki kutlamaları anlamak imkansız ve acı acı düşündürdü bizi. Oradaki canlar çok dert edilmedi gibime geliyor. Türk-Ermeni hakları arasında diyaloğun kalıcı olması gerektiğini, güçlenmesi gerektiğini savunuyoruz. Dolayısıyla bizim yapmaya çalıştığımız bu. Bunu Hrant gibi yapamayız o bambaşka bir kişilikti, ama elimizden geldiği kadarıyla Hrant’ın açtığı yoldan yürümeye gayret ediyoruz. Biz barıştan yana olduk. İşte Karabağ savaşı, savaş bittiği zaman her iki halktan da on bine yakın gencin hayatını kaybettiğini gördük. Biz böyle olacağını biliyorduk. Savaş başladığı gün biliyorduk. Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz” diyerek noktalıyor sözlerini.