İTÜ’de endişe uyandıran tarihi bina boşaltma kararını İTÜ’lü öğrencilerle konuştuk
İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Koyuncu'nun Yabancı Diller Yüksekokulu'nun taşınması kararını İTÜ öğrencileriyle değerlendirdik.
İTÜ'nün Maçka'da bulunan tarihi binası | Fotoğraf: Google Street View
Murat DOĞU
2020 yılında İstanbul Teknik Üniversitesine (İTÜ) rektör olarak atanan Prof. Dr. İsmail Koyuncu, geçtiğimiz günlerde yayımladığı yol haritasıyla projelerini sunmuş oldu. Projeler içerisinde bazı ek bina inşaatları ve üniversite-sermaye-kamu ağını güçlendirmeye yönelik adımlar yer alsa da en çok tepkiyi çeken, tarihi Maçka Silahtarhanesi’nde eğitim gören Yabancı Diller Yüksekokulu (YDY) fakültesinin Maslak’a taşınma kararı oldu. Sosyal medya platformlarında ve öğrenci mesajlaşma gruplarında çokça tartışılan bu kararı İTÜ öğrencileriyle konuştuk.
İlk sorumuzu online eğitime geçilmeden hemen önce Maçka’nın tarihi binasında eğitim görmüş ve bundan dolayı da okulun son haline en hakim olabilecek Çevre Mühendisliği 1. sınıf öğrencisi Sıla Keskin, Jeofizik Mühendisliği 1. sınıf öğrencisi Selinay Dilmaç ve Fizik Mühendisliği’nden bir öğrenciye yöneltiyoruz. İlk olarak rektörün açıklamasında bahsettiği üzere İTÜ YDY’nin kapasitesinin yetersiz olduğu tespiti hakkında ne düşünüdüklerini soruyoruz arkadaşlarımıza.
Sıla, kontenjan yetersizliği konusunun bir bakıma doğru olabileceğini fakat dönemin başlarında 30 kişiye varan sınıfların birkaç hafta sonra okul içindeki sınıf değişiklikleriyle 20 kişilere kadar indiğini belirtiyor. Sıla, "İlk girdiğim sınıfta 25 kişi ders alıyorduk. Sonrasında sınıflar karılınca 20 kişilik sınıflara bölündük. YDY’nin taşınmasına gerekçe olarak bunlar söyleniyorsa bu durumun hazırlık bölümünün Ayazağa’ya taşınmasıyla aşılabileceğini düşünmüyorum" diyor.
Sıla, öğrencilerin okula daha rahat oryante edilebilmesi için böyle bir taşınma kararı alınmış olabileceğini söylüyor. Bu konuda İTÜ’nün kulüplerinin imkanları ve hazırlık yıllarında oluşan arkadaşlık ortamları sayesinde bugüne kadar hiç problem oluşturmayan bir yan olduğundan bahsediyor ve taşınma gerekçesi olarak sunulan tezlerin zayıflığından dolayı bunları ancak br bahane olarak nitelendirdiğini ifade ediyor.
Selinay ise konuyu öğrencilerin vazgeçilmezi olan yemekhane üzerinden ele alarak Maçka’daki yemekhanenin öğrencilere zaten ancak yettiği ve taşınma gerçekleşirse Maçka’nın huzurlu ortamınının bozulacağını belirtiyor.
"KAYGILAR HAKLI"
İkinci soruda da öğrencilerin kafalarındaki endişelere dair İsmail Koyuncu'nun açıklamasından sonra tarihi binanın satılması üzerine olan kaygılarını binanın geleceğine dair soru işaretlerini soruyoruz arkadaşlarımıza.
Sıla, böyle bir kaygının oluşmasının çok doğal olduğunu bunun da hem İTÜ’nün başına gelenlerden hem de rektörün yaptığı açıklamanın yeteri kadar açık olmamasından kaynaklandığını düşünüyor.
İki arkadaşımıza göre daha uzun seneler İTÜ’de bulunan Fizik bölümünden bir diğer öğrenciyse Maçka’daki binanın kullanımına devam edileceği açıklanmasına rağmen olarak kullanılacağı açıklanmamasını şüphe uyandırıcı bulduğunu belirtti. “Kullanımı devam edilebilen bir bina niye aynı işlevine devam edememektedir?” sorusunun akıllara geldiğini ve bu durumun öğrencileri yatıştırmayı amaçlayan içi boş bir duyuruyu niteliği taşıdığını ifade etti.
“Öğrencileri derinden ilgilendiren bir konuda öğrencilere danışılmadan, zaten çok önemli bir detayı atlayan yönetim, zaten öğrencilerini önemsemediklerini ve hatta yanıltmayı denediklerini göstermektedir” diye devam eden arkadaşımız “Okul yönetimi, bu tavırlarıyla kimsenin haberi olamadan okulumuzun binasını satabileceğini göstermiş oldu” diyerek sözlerini bitirdi.
Hazırlık binasının olası bir taşınma durumunda Ayazağa Kampüsü’nde de belirli bir hareketlilik ve yoğunluk yaratacağından kaynaklı olarak üçüncü sorumuzu böyle olası bir taşınmada kampüsün nasıl etkileneceğine dair olarak yöneliyoruz arkadaşlarımıza.
Sıla, öğrencilerin buluşma noktalarının Ayazağa ile sınırlı olduğunu ve zaten kampüsün mevcut durumda bile dolup taştığını düşünüyor. Ayrıca kampüs içerisindeki ulaşımın da alınan bu kararla birlikte zorlaşacağını düşündüğünü belirtiyor: Kontenjan konusunda şunu da eklemek isterim, 2. dönem öğrencilerin çoğunluğu ‘irregular’ olduğu için Maçka’dan ayrılıyordu. Bu durumla kontenjan diye bir sorun kalmıyordu ortada. Eğer kontenjan bu kadar önemliyse atılacak ilk adımın Ayazağa’a kampüsü taşımak mı olması gerekiyor? Burada kontenjanın sadece bir bahane olduğunu düşünüyorum
Selinay da aynı şekilde Ayazağa’da durumun zaten facia bir hale geldiğini belirterek başladı sözlerine. Hem tüm bölümlerden öğrencilerin aldığı havuz derslerinde ve lablarda yetersizlik olduğunu hem de başlı başına bir yemekhane sorunu olduğunu da ekleyen Selinay şunları söyledi: Bu sebeple Ayazağa’nın yoğunluğu Maçka ile bile kıyaslanamaz. Kontenjanların artmış olması da Maslak kampüsünü yetersiz hale getiriyor. Yetkililerin Ayazağa Kampüsü’nü iyileştirmek yerine boğmaya çalışması kabul edilebilir değil.
Fizik Mühendisliği öğrencisi arkadaşımız ise YDY’deki eğitimin Ayazağa’ya bir anda taşınacağını düşünmediğini belirtiyor. "Ayazağa’ya taşınması için öncelikle o öğrencilerin okuyacağı alanın yapımı şarttır ve bu yapımında yapılması birkaç seneyi bulacaktır” diyerek sözlerine devam eden arkadaşımız, öğrencilerin okula alımlarının en başta okulun taşıyabileceği öğrenci sayısı kadar olması gerektiğini düşünüdüğünü belirtti. “Eğer kontenjan artırımına gidilecekse önce mekanlar tahsis edilmeliydi. Ayrıca öğretim görevlisi konusu da burada önemli. Kontenjan arttıkça öğretmenlerin ilgileneceği öğrenci sayısı da artacaktır. Eğitimde kalite düşümüne neden olacaktır” diyerek sürece dair gözlemlerini paylaşmaya devam etti.
“YDY öğretiminin tüm koşullar sağlandığında Ayazağa’ya taşınabileceğini ama zaten bir eğitim yeri varken neden ekstradan para harcanmaya yönelik bir yönteme gidilmektedir? Ayazağa’da yapılacak yeni binanın masraflarını zaten olan bir binanın yanına daha makul bir ölçüde yeni bina yaparak azaltabilirlerdi” diyerek görüşlerini noktaladı.
"ÖĞRENCİLER KARAR ALMA SÜRECİNDE OLMALI"
Son olarak üniversite karar alınma süreçlerine dair öğrencileri ilgilendiren bu tarz konularda ve durumlarda neden en son öğrencilerin haberinin olduğuna dair bir soruyla röportajımızı tamamlıyoruz.
Sıla bu durumun sürekli yaşandığını ve öğrencinin kararının önemsenmediğini düşünüyor. “Tüm kararlar küçük bir yerde dönüyor ve biz sonradan öğreniyoruz” diyen Sıla, okulda bilgiye ulaşmanın da çok zor olduğu bir durum olduğunu ekledi. “Aynı konu dahilinde hocamızdan rektörlüğe, öğrenci işlerinden güvenliğe herkes farklı bilgi verebilir. Tüm kararlar direkt olarak bizi etkilerken bizim herhangi bir söz hakkımız yok” diyerek öğrencilerin kararların dışında bırakılma sürecini özetleyerek görüşlerini noktaladı.
Selinay ise okulda alınan kararların bir kişi veya küçük bir grup tarafından alınmasının son derece rahatız edici bir durum olduğunu belirtti. “İTÜ bir kişi veya topluluğa ait değildir. İTÜ öğrenci ve öğretim görevlileriyle bir bütündür. İTÜ ile alakalı alınan kararlarda da bizlerin hesaba katılmaması, yok gibi davranılması İTÜ’ye yakışmayan bir tavırdır” diyerek görüşlerini noktaladı.
Fizik Mühendisliği Bölümü’nde olan arkadaşımız bir okulda öğrencileri ilgilendiren her konuda öğrencilerin okula yönelik bu planları, daha önceden belirlenmiş bir takvimden ve zamanında öğrenme hakları olduğunu düşündüğünü belirterek başladı sözlerine. “Eğer o okul öğrencilerine son anda bilgi veriyorsa o okuldaki yönetim kurulu ne öğrencilerini ne de öğretim görevlerini önemsemiyor demektir" diyerek sözlerine devam eden arkadaşımız, aynı açıklamaların öğretim görevlilerine de zamanında yapılması gerektiğini düşündüğünü söyledi. “En başta yapılması gereken üst bir mevkiden emir şeklinde olmamalıdır. Konu muhatapları da konu hakkında bilgi alışverişi yapabilmelidir. Son anda bilgilendirme yapılarak öğrenciler ve öğrencilerle yüz yüze bırakılan öğretmenler zan altında bırakılmamalıdır ve bu yapılanlar etik değildir” diyerek görüşlerini noktaladı.