Üniversitelerin yeni dönem rotası
İhtiyaç olan yapılar ancak bölümlere, sınıflara dayanacak şekilde kurulursa başarılı olacaktır. Demokratik bir üniversite mücadelesinin başarılı olması, bahsi geçen yapıların kapsayıcılığına bağlıdır.
Kaynak: Max Pixel
Dergimizin çıktığı son sayıdan bu yana gençliğin, hatta toplumun diğer kesimlerinin de gündemi Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin mücadelesi oldu. Kısaca özetlemek gerekirse atanan rektör Melih Bulu, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenleri tarafından kabul görmedi. Atamanın anti-demokratik bir uygulama olarak görülmesi, Boğaziçi mensubu olmayan bir rektörün atanması ve Boğaziçi’nde tek parti rejiminin bir temsilcisi gibi hareket edecek bir rektör olması itirazın esas noktaları idi. Boğaziçi öğrencileri iki talep üstünde yoğunlaştı: Birincisi tüm atanmış rektörler istifa etmeli ve iki, üniversitelerde rektörler tüm bileşenlerin dahil olduğu bir seçimle belirlenmeli. Erdoğan yönetimi çeşitli araçlarla sürece müdahale edip gösterileri marjinalize etmeye çalıştıysa da başarılı olamadı. Diğer üniversitelerden yüzlerce öğrenci; talepleri sahiplendi, bu doğrultuda açıklamalar yaptı, gösteriler düzenledi, Boğaziçi öğrencilerinin taleplerini yineledi.
BOĞAZİÇİ GÖSTERİLERİNİN BİRKAÇ TEMEL SONUCU
Buradan birçok sonuç çıkabilir ama bir iki temel başlık önümüzdeki dönemin rotasını belirleyecek gibi görünüyor. İlk olarak üniversite gençliğinin tek adam tek parti rejimi karşısında birbirini boğdurmamak için çaba sarf ettiğini söyleyebiliriz. Bu durum üniversite gençliği içinde daha önceleri de rastlanan bir durum. Ancak geçtiğimiz yakın dönem ana ağırlıkla yerel düzeyde kalan mücadele deneyimlerini yaşatmıştı bizlere. Mesela ODTÜ öğrencilerinin şenlik protestolarına ve boykot sürecine aydınlardan, sanatçılardan azımsanamayacak kadar destek gelse de diğer üniversitelerden gelen destek eylemleri görece daha zayıftı. Bu ODTÜ öğrencilerinin kazanımlarının daha ODTÜ’ye özel olarak kalmasına sebep oldu. Ancak son Boğaziçi eylemlerinde salgına rağmen olanağın olduğu hemen hemen her yerde dayanışma, destek eylemleri örgütlendi. Bu gösteriler Boğaziçi’nin talep ve direnişinin yalnız kalmamasını sağladı. Boğaziçi gösterilerinden çıkarabilecek bir diğer sonuç ise demokratik üniversite talebinin artık su gibi, ekmek gibi bir ihtiyaç olduğudur. Rektör atamalarının artık üniversiteleri zapt etmeyi amaçladığı ve öğrencilerin kolektif tartışma ve üretim alanlarını doğrudan hedef aldığı daha aşikâr hale geldi. Zaten bilimsel bir müfredat ve öğrenci merkezli bir eğitim anlayışı pandemi ile birlikte acil ihtiyaç haline gelmişti. Bu acil ihtiyaç ise ancak öğrencilerin yönetime dâhil olduğu demokratik bir üniversite ile sağlanacaktır. Belirteceklerimiz arasındaki son sonuç ise bugünün en acil ihtiyacını ortaya koyuyor. Mevcut mücadele yapıları, gösterileri bir noktada ilerletse de mücadeleyi kesin kazanımlara götürecek ve tüm üniversite öğrencilerinin taleplerini ortaya koyacak durumda değildir. Böyle bir bileşenler toplamının olanakları olsa da gösterileri organize edecek noktada değildir. Örneğin Boğaziçi Üniversitesi’nde ATA Enstitüsü öğrencilerinin direniş alanına yürüyüşü şimdilik tekil bir örnek olarak kalmış durumda. Diğer bölümlerin bu yürüyüş ve arkasında gerçekleşen bölüm toplantılarını organize etmesi ve buralara dayanan ağlar kurmaları ihtiyaç görünüyor.
İHTİYAÇ: BÖLÜMLERE, SINIFLARA DAYANAN BİR BİRLİK
Acil bir ihtiyaç olarak tarif ettiğimiz, kapsamı en geniş öğrenci kesimlerini kucaklayan birlikler, yapılar nasıl gelişecek, nasıl oluşacak? Bugünlerde üniversite öğrencileri arasında bu soruya cevap aranıyor ve birden fazla cevap ortaya atılıyor. Dayanışma ağları, topluluk ve kulüpler, öğrenci temsilcilikleri, konseyleri ve kurulları… İsim koyma meselesini bir kenara bırakırsak, ihtiyaç olan yapılar ancak bölümlere, sınıflara dayanacak şekilde kurulursa başarılı olacaktır. Demokratik bir üniversite mücadelesinin başarılı olması, bahsi geçen yapıların kapsayıcılığına bağlıdır. Bu bağlamda öğrenci toplulukları arzu ettikleri şekilde baskıya maruz kalmadan etkinlikler yapmak adına, bölümlerdeki öğrenciler eğitime dair ihtiyaçlarını, kampüse dair arzularını doğrudan talep edebilmek ve üniversitede önceliklerin belirlenmesinde karar verici olmak adına mücadele hattını kurmaya yönelmelidir. Gerektiğinde temsilcilikler ve topluluklar içindeki bürokratik ve anti-demokratik anlayışın karşısında tutum almalıdır. Böyle bir hat demokratik üniversitenin inşası adına zorunludur. Boğaziçi eylemleri ve üzerine tartıştıklarımız sadece önümüzdeki bir iki haftanın değil yeni dönemde üniversite mücadelesinin tartışmaları olacak gibi görünüyor.