Federasyondan faşizme simgeleşen bayrak
Geri eğilimlere sahip bu kesime çekilen ajitasyonun meyvelerini Trump’ın yediğini söyleyebiliriz.
Fotoğraf: AA
Cenk Yılmaz BAYIR
İstanbul Üniversitesi
Amerika Birleşik Devletleri geçtiğimiz haftalarda tarihi bir olayla gündeme oturdu. Bir grup Trump taraftarı, Washington’da Seçiciler Kurulu oylarının sayıldığı ve başkanlık seçimlerinin sonuçlarının resmileştiği Kongre oturumunda Kongre binasını bastı. Tabii bu baskın hemen gerçekleşmedi. Seçimin ardından Trump taraftarları seçimlere hile karıştığı iddiasıyla bir propaganda sürdürmüştü. Baskın gününde ise Trump’ın “Save America”* mitingi, mitingdeki ırkçı söylemler hatta Hitler övgüleri baskına giden süreci pekiştirmiş oldu. Elbette mitingde konsolide olan örgütsüz vatandaşların yanında bilinçli bir şekilde orada bulunan çeşitli yeni faşist örgütlerin mensupları vardı ve baskına onlar önderlik ettiler.
Bu baskınla birlikte ABD’de Avrupa’da olduğu gibi yeni faşizmin yükseldiği üzerine yorumlar yapıldı. Bu yorumlar haklı olmakla birlikte bunların dışında gündeme gelen başka bir mevzu da eylemcilerin karakterleri ve giyimleriydi. Kendisine “QAnon** Şamanı” diyen, uçuk bir komplo teorisine inanan boynuz şapkalı eylemci, baskındaki kişiler arasında dikkatleri üzerine en çok çeken kişi oldu. Baskına katılan diğer kişilerin de giydikleri kıyafetler, tuttukları bayraklar ve pankartlar bizlere bu yeni faşist örgütlenmelerin dayanakları ve yaptıkları hakkında bazı bilgiler sağlamış oldu. Bu durum beraberinde bir sembol okumasını da gerektirdi diyebiliriz.
AMERİKA’NIN EGEMENLERİ
Baskında gözümüze çarpan noktalardan biri eylemcilerin beyaz Amerikalı olmasıydı, bu bir tesadüf değil. Kuzey Amerika’nın sömürgeleştirilmesi sürecinde etkili olan İngiliz egemenliği, ABD’li egemen karakterin yaratılmasında da etkili oldu. Beyaz Anglo-Sakson Protestan (WASP) özelliklere sahip bu “makul Amerikalı” profili, ABD Başkanlığından devletin kritik pozisyonlarına, tekelci burjuvaziden orta sınıfın ağırlıklı profiline kadar yönetimde ve zenginlikte bir baskınlık unsuru taşır. Öyledir ki hala bunun dışında kalan “Siyah, Hispanik, Asyalı” insanların büyük çoğunluğu işçi sınıfının bir parçasıdır, meşhur gettolarla özdeşleşmiştir. Tabii burada deri rengine indirgemekten öte bahsettiğimiz şey tarihsel süreçte “beyaz”lığın, ulusun hakim kesimleriyle özdeşleşen bir değer olduğu ve buradan anlam kazandığıdır. Bu eksende Afro-Amerikan siyah bir burjuva Amerikalı beyaz bir işçiden daha “beyaz” olmaktadır. Black Lives Matter eylemlerini değerlendirirken bu durumu göz önüne almak kitlenin taleplerinin aynı zamanda sınıfsal bir ezilmişliğe karşı olduğunu da bize gösterir. Kongre baskınında yeni faşist örgütlerin mensuplarına yapılmayan müdahale ile BLM eylemlerindeki orantısız polis şiddetini de bu eksende düşünmekte fayda var. Çünkü BLM eylemleri, kapitalist sistemin yarattığı sistematik vahşete karşı gerçekleşen protestolardı.
KONFEDERASYON BAYRAĞI
Gözümüze çarpan bir diğer nokta da Konfederasyon bayrağı. ABD tarihinin dönüm noktalarından biri Amerikan İç Savaşı’dır. İç savaşın nedeni özetle; Kuzeyli sanayi-ticaret burjuvazisinin köleliği kaldırma arzusuyla, Güneyli plantasyon sahibi köle emeğine dayalı üretimi sürdüren sınıfın çıkarlarının uyuşmamasıydı. Güneyde köle nüfusunun büyük bir kısmı Afrika’dan getirilen siyah insanlara dayanıyordu. Haklardan yoksun ve korkunç şartlarda yaşayan bu insanlar için köleliğin kaldırılması demek en azında yaşam hakkına sahip olmak anlamına geliyordu. Onların bu hakka sahip olacak olması Güneyli egemen sınıfın işine elbette gelmedi, Güneyliler Konfederasyon Devletleri olarak birleşip Kuzeyli Amerikan sanayi burjuvazisine karşı savaştılar. Kuzeyin galip gelmesiyle kölelik ilga edildi, siyahlar birçok hak elde etti -çoğunu kullanamadılar- ve konfederasyon tarihe gömüldü. Ancak derler ya gönüllerde yaşıyor, özellikle ABD’nin güney eyaletlerindeki ırkçı, göçmen karşıtı, faşist beyazlar tarafından bu bayrak çok uzun süredir sahiplenilmeye devam ediyor. Bazen araba tamponlarında, bazen evlerin damlarında, bazen ise ellerde örgütler tarafından bu bayrak yaşamaya devam ediyor.
Trump’ın kitlesini oluşturan önemli bir kesim de kırsalda yaşayan beyaz halk. Tarihsel süreçte beyazların ve siyahların arasındaki ayrışmalar, Amerika’nın beyazlara içkin değerlerle kurulması, zenginlerle yoksullar arasındaki uçurumun artması, kritik sorunlarda göçmenlerin hedef tahtasına konulması vb. tüm bu çelişkileri ve çatışmaları bir arada yaşayan beyaz halka yapılan sistematik propaganda onların muhafazakâr, ırkçı, cinsiyetçi, faşist eğilimlerini tetikliyor. Bu geri değerlerle bir sorunu olmayan ve onları kendi çıkarına kullanmakta bir beis görmeyen Trump’ın Cumhuriyetçi Parti’si bu halkı sürekli elinde tutmaya çalışıyor. Aslında bir bakıma geneli yoksul olan bu halkın sınıfsal bir pozisyonda örgütlenmesine ve bir araya gelmesine de engel oluyor. Yani geri eğilimlere sahip bu kesime çekilen ajitasyonun meyvelerini Trump’ın yediğini söyleyebiliriz.
WASP’TAN AMERİKA’YI SEVEN HERKESE
Trump örgütsüz kitlelerin meyvelerini yese de söylediğimiz gibi şüphesiz kongre baskınına yeni faşist örgütler önderlik etti. Geleneğini Konfederasyon’un gerici, muhafazakâr, ırkçı anlayışından alan ve günümüz şartlarıyla bu anlayışı revize eden örgütlerin arasında öne çıkan grup ise Proud Boys. Trumpçı, göçmen karşıtı, ırkçı, cinsiyetçi, faşist bir grup olan Proud Boys klasik WASP tanımının ötesine geçmiş. Florida eyaletinden Afro-Kübalı bir lidere sahip olan Proud Boys Kongre baskınındaki WASP ağırlığını içinde bulunan esmerlere yıkıyor, çünkü anlayışı “Irkı, rengi fark etmeksizin Amerika’yı seven herkesi kapsamak.” Bu anlayış hiçbirimize yabancı değildir elbet, ulus tanımı yaparken ezilen ulusları göz ardı eden anlayışa benziyor. Ancak sonunda hizmet ettiği noktanın rengi, dili farklı olanları kapsamayacak bir yere varacağı elbette çok açık. Absürt komplo teorileriyle bezenmiş cinsiyetçi, ırkçı, muhafazakar, işçi düşmanı yeni faşist anlayışa sahip birçok örgüt ve üyesinin ABD’nin polis teşkilatlarında, eyalet-belediye meclislerinde, Ulusal Muhafızlarında ve ordusunda var olduğu biliniyor. Siyasal Bilgiler Fakültesinde özgürlükler ve demokrasi timsali olarak anlatılan ABD demokrasisinin içinde liberallerin gübresiyle filizlenen yeni faşizmin tohumları dengeleri değiştirecek gibi gözükse de Trump azledilmesi tartışılsa da nihayetinde ABD’nin egemen sınıfları kendi çıkarına uygun bir biçimde daha baskıcı, otoriter ve antidemokratik eğilimlerle yöneteceği gerçeği bizlere pek uzak değildir. Sırtını devlete yaslayan ırkçı örgütlenmelere rağmen Amerikan işçi sınıfının ve ezilen halklarının mücadelesi bizler için hala bir umut oluyor diyebiliriz.
*Amerika’yı Kurtar
** Trump’ın uluslararası, pedofili, şeytani bir derin devlete karşı savaştığına inanılan bir komplo teorisi.