Dün sustuklarımız bugün karşımızda
Şunu çok iyi anladık ki dün sustuğumuz şeyler bugün bizim başımıza gelebiliyor. Dün doğuda atanan kayyumlardan bugün Türkiye’nin en iyi üniversitelerine atanan kayyumlara geldik.
Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerinin, Boğaziçi Üniversitesi ile yaptıkları dayanışma eyleminden | Fotoğraf: Evrensel
Ulaş CİNBAŞ
Yıldız Teknik Üniversitesi
Ya hep beraber ya hiçbirimiz sloganı; Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan Melih Bulu ve sonraki süreçte öğrencilerin kullandığı slogandır. Bizim ve çağımızın en büyük sorunlarından biri olan "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasıncılık" artık fark ettiriyor ki öyle değilmiş. Önceki birçok olaya baktığımızda anlıyoruz ki başkalarının sorunlarına, yaşadıkları haksızlıklara susmak bir sonraki sorunun bizim başımıza geleceğini hatırlatabiliyor.
ATANAN KAYYUMLARIN GETİRDİKLERİ
Öncelikle belediyelere atanan kayyumların aslında o bölgede yaşayan, oraya oy vermiş insanların iradelerini yok saymakla beraber kendilerine yapılan hizmetin belki orada daha önce yaşamamış bir insan atayarak yapılmasını beklemek mantıklı bir olgu mudur? Sivil toplum kuruluşlarına atanan kayyumlar o kurumla ilgili herhangi bir konuya hakim midir? Ya da yıllarca emek vererek gelen akademisyenler tek bir kanun hükmünde kararname ile görevinden alınıp hiç hak etmeyen biri o koltuğa geldiğinde öğrencileri ne kadar o derslerde kendilerini geliştirebilir? Baktığımız zaman TÜBİTAK dahil birçok kurumda yapılan bilimsel çalışmalar çağımıza asla ayak uyduramıyor. Yine aynı şekilde 80 milyonluk ülke dışarıdan üretilecek bir aşıyı ve başka ülkelerden gelecek haberleri bekliyor. Peki neden? Çünkü liyakat yok, demokrasi yok ve insanlar hak etmedikleri yerde oturuyor. Buralarda olan insanlar ise buraya gelme şekillerinden dolayı yani tanıdıklarla veya torpille geldikleri için oraya getiren insanların sözlerinden çıkmamaya, onlar için hizmet etmeye çalışıyorlar. Şimdi en başa dönecek olursak toplumda oluşan güvensizlik duygusu ve gelecek kaygısının en temel nedenlerinden biri günlük hayatta gördükleri haksız yollarla bir yerlere gelmiş insanlar ve onların yaptıklarıdır.
YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ
Şunu çok iyi anladık ki dün sustuğumuz şeyler bugün bizim başımıza gelebiliyor. Dün doğuda atanan kayyumlardan bugün Türkiye’nin en iyi üniversitelerine atanan kayyumlara geldik. Bugün buna da onay vermek yarın da yıllarca çalışarak gideceğimiz belki de topluma en faydalı olacağımız yere hiç hak etmeyen başka birilerinin gitmesine onay vermek olabilir. Artık şunu çok iyi anlıyoruz ki Soma’daki madenciden Güneydoğudaki mevsimlik işçiye, şort giydi diye tekme yiyen kadından türban takıyor diye farklı muamele gören kadına, Kürtçe konuşuyor diye dayak yiyen yaşlı bir amcadan okuduğu üniversiteyi bitirebilmek için gece gündüz garsonluk yapan öğrenciye, fabrikalarda günün 14-15 saati çalışan işçiden kağıt toplayan çocuklara, internet ve bilgisayarı olmadığı için derse bile giremeyen öğrenciden asgari ücretle çocuklarını okutmaya çalışan babaya kadar toplumun ortak sorunları var ve bu sorunlar sadece bir kesimin değil herkesin ortak sorunlarıdır. Bu sorunlara susmak ve yaşadığımız hayatta hiçbir şey olmuyormuş gibi davranmak bize ne anlam ifade ediyor? Tabii ki hiçbir şey. O yüzden bugün şunu söylüyoruz "ya hep beraber ya hiçbirimiz." Kısaca dün yaşadığımız sorunlara kulak tıkamış olsak, hiçbir şey yapmamış olsak bile ya yarınlarımız için hep beraber mücadele edip haklarımızı özgürlüklerimizi geri alacağız ya da yarına hiçbirimiz hiçbir şey olmuyormuş gibi yaşamaya devam edeceğiz, tabi buna da yaşamak denirse...