Edebiyat Konuşmaları
Edebiyat Konuşmalarında bu hafta Ütopyaları ve Distopyaları tartıştık. Tartışma şu şekilde geçti...
Fotoğraf: Pxhere
Mersin Edebiyat Atölyesi
Edebiyat Konuşmalarında bu hafta Ütopyaları ve Distopyaları tartıştık. Tartışma şu şekilde geçti:
Geçmişteki ütopik eserlerde mesela özel mülkiyetin kalkması, herkesin ortaklaşa ürettiği ve tükettiği dünya vardı. Fakat Marx ve Engels bu ütopik düşünceyi yıkmış ve Bilimsel Sosyalizmi önümüze koymuştur.
Cesur Yeni Dünya kitabına baktığımızda sekse kötü gözle bakıyorlar, aşka kötü gözle bakıyorlar hatta bunları yaşayan insanlar edepsiz olarak tanımlanıyor kitapta. Ve insanlar yapay olarak doğuyordu. Cesur Yeni Dünyada hatta baş kahraman çıldırıyor ve, “Ben keyif aramıyorum. Gerçek tehlike istiyorum. Özgürlük istiyorum, günah istiyorum.” diye bir sesleniş yapıyor. Mesela Otomatik Portakal da ki gibi. Orada da kötü olan bir insana zorla iyi olmayı dayatıyorlar işte makinelerle vs. kötü olma şansı vermiyorlar. Acaba sen gerçekte iyi misin yoksa iyi olmak zorunda olduğun için mi iyi olarak kalıyorsun. Kime göre iyi kime göre kötü o tartışılabilir bir kavramdır denildi. Cesur Yeni Dünyada zaten insanlar belli bir amaca göre gönderiliyorlar ve programlanıyorlar. İnsanlar ihtiyaçlarının ne olduklarını bile bilmiyorlar ve programlanmışlar. İyi hani kime göre iyi tartışması yaptık ama asıl önemli olan şey insanların ihtiyaçları nelerdir ona göre bir program, plan olması gerekli diye tartıştık bu kitabı.
Sineklerin Tanrısı kitabında mesela çocuklar adaya düşüyor ve güzel bir İngiliz medeniyeti kuruyorlar. William Golding’ de hayır diyor, eğer çocuklar adaya düşseydi bir medeniyet kurmazdı. Tam tersine kötülüklerin egemen olduğu bir şey kurarlardı.
Mesela kötülükten kasıt, insanların özgürlüklerine müdahale edilmesi, Fahreneit kitabındaki gibi kitapların vs. yakılması. İşte bu en büyük kötülüktür diye konuştuk.
1984 kitabını konuştuk. Bu yıl Orwel yılı olunacak denildi. Çünkü hem pandemi 1984’e çok benziyor, diğer bir sebebi de Orwel’ın telif hakları kalktı bu sebeple her yayınevi basabilecek, istediği zaman istediği yönetmen veya yapımcı Orwel’ın romanlarını filme uyarlayabilecek. 1984 kitabında bir parti var ve o partinin görüşünün dışına çıkamıyorsun, aynı şekilde bir televizyon var ve o televizyondan sürekli seni izliyorlar. Kitapta bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, çocukların babalarını siyasi suçlu şikâyet ettiği bir sistem var. 1984 zaten siyasi distopya diye geçiyor. Burada devlet otoriter ve totaliter bir çizgi de ilerliyor. Orada direkt devlet bir ülkeyle savaşıyor sonra birden başka bir ülkeyle savaşıyor. Orada sisteme inanan insanlar var inanmayanları da zaten devlet sindiriyor sadece inanan insanlar kalıyor. Bu kitap her ne kadar sosyalizm eleştirisi olsa da bugün baktığımızda ülkemizde ve dünyada ki kapitalist sistemi gösteriyor diye tartışıldı. Orada düşünce suçu diye bir şey var ama aslında bugün kapitalist sisteme baktığımızda bu var. Bugün bir gazeteci istediği şeyi yazamıyor yazsa cezaevine girme korkusu var. 1984 kitabı hakkında şöyle bir şey de deniyor, Orwel’ın CIA ajanı olduğu ve bu kitabı da ABD gibi ülkelerde Sovyetlere karşı bir kara propaganda kitabı da olduğu ve Sovyetlerin başka ülkelere yayılımını engellemek için yazıldığı bazı kaynaklarda tartışılıyor ve biliniyor. Aslında hep sosyalizmin bireyi yok ettiği, herkesin toplu bir şekilde yaşadığı bireyin hiçbir özel alanı olmadığı bu gibi distopya kitaplarında bahsedilse de Çernişevski’nin Nasıl Yapmalı kitabını okuduğumuz zaman orada iki evli bireyin bile kendi özel odalarının olduğunu, çalışmalarını orada yaptıklarını, okumalarını orada yaptıklarını ve dinlenmelerini kendi özel alanlarında yaptıklarını ve evin işlerini de ortaklaşa yaptıklarını görürüz.
Mesela bugün distopya kitaplarında en çok 1984 konuşulsa da Jack London’ın Demir Ökçe kitabı neredeyse hiç konuşulmuyor. Mesela Demir Ökçe kitabını okuduğumuz zaman cidden kendimizi buluyoruz. Orada da yoksullar çok yoksul, zenginler de çok zengin ve sisteme karşı muhalif olan herkes eziliyor. Orada da bugünkü gibi tröstler var ve dünyaya bu tekeller hükmediyor. Onun dışındaki herkes ya batıyor ya da o tekele katılıyor. Aslında tam da bugünkü dünyayı anlatıyor.
Kitap Önerisi: Friedrich Engels – Ütopyadan Bilime Sosyalizm, Çernişevski – Nasıl Yapmalı, Jack London – Demir Ökçe