Tüm dünya bir sahne ise, biz bu sahnede aç bırakıldık
Pandeminin başından beri; sahnenin personeliydim işsiz kaldım, tiyatro oyuncusuydum işsiz kaldım, kafede çalışmaya başladım, kafeler kapandı işsiz kaldım.
Fotoğraf: Pixabay
Sennur UNAY
Bursa
Yan yana gelmenin zor olduğu bu günlerde yeni mezun olan Ammar ile ekonomik zorluklar nedeniyle tek tek perdelerini kapatan özel tiyatroların, kirasını ödeyemeyen, çoğu güvencesiz çalışan ve intiharları ile gündeme gelen sahne ve müzik emekçileri hakkında konuşuyoruz.
Ammar, Uludağ Üniversitesi’nde felsefe bölümünden yeni mezun olmuş bir genç. “Maalesef birçok mesleğin günümüzde iş imkanı yok ancak felsefe mezunlarının durumu daha kötü” diyerek zaten iş imkanın olmadığını söylediği felsefe bölümünden bir yol çizmek istememiş. Üniversitedeyken okulun tiyatro topluluğuna katılmış ve mezun olunca da yolunu buradan çizmek istemiş. Son birkaç yıldır özel bir tiyatroda oyunculuk yapıyor ve tiyatronun teknik, organizasyon işleriyle ilgileniyor. Ancak pandemi koşullarıyla kültür ve sanat dünyasının kendi kaderine terk edilmesi birçok sahne emekçisi gibi Ammar için de zor bir süreç olmuş. “Öğrenci, işçi, memur ya da doktor herkes için zor bir süreç. Bizim için de zor geçiyor. Pandeminin başından beri bu on aylık süreçte dört defa işsiz kaldım. Sahnenin personeliydim işsiz kaldım, tiyatro oyuncusuydum işsiz kaldım, drama eğitmeniydim işsiz kaldım bunlardan sonra kafede çalışmaya başladım, kafeler kapandı işsiz kaldım. Komik geliyor artık. Bir kere psikolojik olarak çöküntüye giriyorsun. Mesela ben saydığım üç işi aynı anda yapmaya çalışıyordum. Oyuncuydum, teknik personeldim ve eğitmendim çok yoğun bir tempom vardı. Hepsi birden kesilince, önce tatil başlamış gibi oldu sonra yavaş yavaş bir boşluğa düştüm. Sadece mart-mayıs arasında 30 seans oyunum iptal oldu.”
ÖNCE TİYATRODA, SONRA KAFEDE
Ammar, bu süreçte büyük bir boşluk içerisinde olduğunu ve bu boşluğu çevresindeki arkadaşlarında da gördüğünü söylüyor. “Başlarda ne yapsak evden mi bir şeyler üretsek dedik canlı yayında okumalar ve tiyatro sohbetleri yapmaya başladık ancak devamlılığı olmadı. Bir yerden sonra içinden de gelmiyor insanın herkes aynı motivasyonda olamıyor. Sonra kendine vakit ayırmaya başlıyorsun; film, kitap, oyun kendime yatırım yapıyorum diyorsun ama insanın düzenli bir işinin olması başka bir şey. Ben de kafede çalışmaya başladım bu dönemde ancak kafelerin de kapanmasıyla yine işsiz kaldım.”
Ammar, ekonomik olarak zorlandığını söylerken bir dayanak olarak sigortalı çalıştığı için ek ödenek aldığını ve 1160 TL gibi bir para ile geçinmeye çalıştığından bahsediyor. “Evet yaşıyoruz, ölmedik. Daha kötü durumda olanlar var biliyoruz ama her şeyin bu kadar zamlandığı bir ekonomik durumda yeterli gelmiyor maalesef. Bu süreçte COVID-19 pozitif olduğum için hastaneye gittim, doktor rapor ihtiyacım olduğunu düşünerek vermiş bu rapor yüzünden ödeneğimden 100 TL kesildi. Sanki verdiklerini bir şekilde tırnaklıyorlarmış gibi hissediyor insan. Zaten her şey çok pahalı. Pazara gidiyorsun asgari bir alışveriş yapıyorsun 100 lira veriyorsun.’’
ŞİRKETLERİN BORCU SİLİNİRKEN TİYATROLAR İÇİN YAPILAN BİR ŞEY YOK
Kültür ve Turizm Bakanlığı koronavirüs salgını nedeniyle olumsuz etkilenen tiyatrolara ilişkin destek kampanyasından bahsetmişti. “Peki siz bundan yaralanabildiniz mi?” diye soruyorum.
Ödenek alabilmek için bir projeyle başvurmak gerekiyormuş onlar da projelerini çalışmak için hazırlanmaya başlamışlar. Kendi tiyatrolarına da ödenek çıkmış ancak provalara başladıkları süreçte kendisi ve arkadaşları covid olmuş. “Biz hastalık yüzünden ara vermişken ekipten bir arkadaşımız babasını kaybetti. Hepimiz için zor bir süreç oldu. Provalara devam edemiyoruz henüz.”
“Diğer ülkelerin kültür ve sanata ayırdığı bütçeye bakıyoruz, bizim ülkemizdekine bakıyoruz, olacak şey değil. İhtiyacı karşılayacak miktarda değil bu yardımlar. Bu ödeneklerin bir kısmının da paravan şirketlere gittiği söylentisi var. Doğrusu nedir bilmiyorum ama öyle bir söylenti dolanıyor. Büyük şirketlerin vergi borçları siliniyor ama tiyatrolara aynısı yapılmıyor. İlginç bir süreç gerçekten. Bize ödenek çıktığı için kendimizi çok şanslı hissediyoruz. Çünkü bu ödeneği alabilmek için vergi borcunuzun olmaması lazım. Bugün baktığımızda vergi borcu olmayan bir tiyatro neredeyse yok. Biz yeni bir şirket olduğumuz için biriken bir vergi borcumuz yoktu. Böylece bize ödenek çıktı. Ancak ihtiyacı olan yüzlerce sahne ve ekip var. Görece büyük sahneler çok zor ayakta kalıyor. Özellikle İstanbul’da kapanan bir sürü tiyatro oldu. Bir dönem her hafta bir tiyatronun destek kampanyasını ardından kapanma haberini duyuyorduk. Gerçekten zor bir süreçten geçiyoruz. Zaten alternatif tiyatro yapıyorsan devletin karşısında bir pek bir vasfın yok. Bu durum müzisyenler için daha kötü” diyerek müzisyen olan ev arkadaşından da bahsediyor. Bu dönemde mekanların kapatılmasıyla birlikte işsiz kaldıklarını ve hiçbir gelirlerinin olmadığını söylüyor.
MÜZİSYENLER İÇİN DE DURUM AYNI
“Önce saat kısıtlaması ardından müzik programları yasaklandı. Mekanlar kapanmadan kısa bir süre önce de belli bir saatten sonra kayıttan müzik çalınması bile yasaklandı. Onlar çok daha kötü durumda. Bu süreç içerisinde neredeyse 30 müzisyen geçinemediği için intihar etti.”
Çevresindeki ödenekli tiyatrolarda çalışan arkadaşlarının ne yapacaklarını şaşırmış halde olduklarından da bahsediyor. “Ödenekleri, prodüksiyonları var ama şu an iş yapmalı mıyız yapmamalı mıyız ikileminde kaldılar. Çünkü bir oyuna başlıyorlar bir anda yasak geliyor devam edemiyorlar. Burada kızdığımız tek başına yasaklar değil. Tedbirler alınmalı tabii ki ama bu tutarsızlık yoruyor herkesi. Bazı belediyeler özel tiyatroları destekledi bu süreçte. Programlarında birkaç özel tiyatroya yer verdiler. Ama kısıtlı kalıyor tabii” diyor. Bursa’da belediyelerden böyle bir destek gelip gelmediğini soruyorum.
“Nilüfer Belediyesi, şehirdeki özel tiyatroları desteklemek için bazı dijital projeler yapmaya çabalıyor. Ancak onların da belirli bir bütçesi ve politikası var. Zaten tek başına bir belediye ne kadar etkili olabilir ki? Sonuçta bir hükümet politikası değil. Bu ülkenin gerçek manada bir kültür sanat politikası yok. Bir iş taşeron firmalara iş verir gibi işliyor. Bu süreçte bakanlık ile masaya oturmak için kooperatifler kuruldu, dernekler açıldı. Bakanlıkla görüştüler ama henüz gerekli ve yeterli adımlar atılmıyor.
“UMUTSUZ İNSAN BİR ŞEY ÜRETEMEZ”
Bütün bu kaygıların ortasında geleceğe dair bir umudu olup olmadığını soruyorum. Ammar, umutsuz insanın bir şey üretemeyeceğini söylüyor. “Benim geleceğe dair umudum var. Umutsuz insan esnaflık da yapamaz sanat da. Elbette geleceğe dair umutlarım ve beklentilerim var. Zaman zaman karamsarlığa yenik düşüyorum ancak bir gün bu düzenin değişeceğine inanıyorum. Bunun bir parçası olmak için üretiyoruz ve paylaşıyoruz. Üretiyor ve paylaşıyorduk... O günlere geri döneceğiz bu da umut işte. Bunların dışında ben arkamızdan gelen neslin de bir şeyleri değiştireceğine inanıyorum. Artık kolay kolay kabullenmiyorlar. Aykırı olmaktan ve kabul görmemekten korkmuyorlar” diyor.
Peki sence ne yapmalı diye sorduğumda ise “Maalesef sanata ve sanatçıya beklenen ve olması gereken destek verilmiyor. Sadece oyuncuların değil. Bütün sanat emekçilerinin işi çok zor. Tiyatro özelinde konuşursak; bir tiyatronun kapanması demek sadece oyuncuların işsiz kalması demek değildir. Orada çalışan ışıkçı, dekorcu, gişe personeli, mekanın temizliğinden sorumlu insanlar gibi birçok kişinin işsiz kalması demek. Oradan kira bekleyen dükkan sahibinin gelirsiz kalması demek. Bence ihtiyaç sahibi tiyatrolar tespit edilmeli ki çoğu bu durumda zaten. Sistemli ve tutarlı yardımlar yapılmalı. Vergi borcu olmayan tiyatrolara destek verilmesi şartının da kaldırılması gerekiyor. Başından beri söylediğimiz bu zaten. Vergiler 2020 yılının sonuna kadar düşürüldü ancak yeni yılda ne olacağını henüz bilmiyoruz. Geliri olmayan tiyatrodan vergi, stopaj almak ne demek zaten? Bunlar kısa aciliyeti olan şeyler” diyor.