20 Ocak 2021 11:00

Edebiyatta tenkit yöntemi

Bu hafta edebiyatta tenkit yani eleştiri türünü konuştuk. Öncelikle tenkiti; bir insanı, konuyu, yapıtı doğru yanlış yönlerini bulup yön göstermek için inceleme işi olarak tanımladık.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Mersin

Mersin’de gençler olarak görüntülü sohbetlerde edebiyat konuşmaları etrafında bir araya geldiğimizden önceki Genç Hayat sayısında bahsetmiştik. Ben de devam eden etkinliklerimizde tartıştığımız bazı konuları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu hafta edebiyatta tenkit yani eleştiri türünü konuştuk. Öncelikle tenkiti; bir insanı, konuyu, yapıtı doğru yanlış yönlerini bulup yön göstermek için inceleme işi olarak tanımladık. Eleştirinin de eserin anlatım diline göre ve toplum yapısına göre yapılması gerektiğini ve edebiyata yön veren düşüncelerle yazıldığını konuştuk. Sonra ilk eleştiri eserinin nasıl ve nerede çıktığını konuştuk. İlk eleştiri eseri olan Aristoteles’in Poetika’sı, Eski Yunan’da çıkmıştır. Bu kitapta Aristoteles, Platon’un devlet modelini eleştirir. Platon’a göre sanatçılar yalancı ve soytarıdır, onları düşman olarak görür.  Ona göre sanatçılar insanı heyecana ve coşkuya götürdüğü için bir isyana yol açabilir ve aslında sanatın bu gücünden korkar. Aristoteles ise sanatın devletin içerisinde yaşayabileceğini düşünür fakat insanları coşkuya ve heyecana götürmeyecek ve devletle uyumlu bir şekilde yapılabilirse sanatın devlet içerisinde yer edinebileceğini düşünür. Aristoteles’nun felsefesi bu sebeple skolastik felsefenin temelini oluşturur.

ELEŞTİRİ TÜRÜNÜN KAYNAĞI

Eleştiri türünün neden Antik Yunan’da geliştiğini tartıştığımızda ise şu sonuca varıyoruz: Şu anki dünyanın bile sahip olamayacak bir özgürlük ortamının antik Yunan’da olması ve aynı zamanda halkın da refah içinde yaşaması bunun en büyük etkenlerinden biri, ayrıca akılcılığın ve fikirlerin önemsendiği bir ortam olması birçok yönde sanatın ortaya çıkmasında etkili olduğu gibi eleştiriler konusunda da etkili olmuştur. Yine batıya bakınca eleştirinin duraksadığı bir dönem olarak orta çağı görürüz ve o döneme hâkim olan skolastik felsefeyi görürüz. Skolastik felsefe kısaca okul felsefesidir, Aristoteles ve Platon’un düşüncelerini oluşturur. Skolastik felsefeye göre her şey bulunmuştur ve felsefe bitmiştir. Felsefenin bittiği yerde eleştirinin de bittiğini ve o dönem tamamen Avrupa’yı karanlığa gömen kilisenin görüşleri üzerine kurulmuş bir felsefe görürüz.

Orta çağda skolastik düşüncenin yıkılması da yine eleştiri kavramının verimli kültürünün bir anda 7 sanatı (dilbilim, gökbilim, geometri, mantık, hitabet, müzik, aritmetik) ile beraber gelişmesi ile oluşmuştur.

Doğu kültüründe ise eleştirinin neden gelişmediğini konuştuğumuzda tamamen bir korku imparatorluğu ve hiyerarşik yapının olmasından kaynaklandığını görüyoruz. Türk edebiyatında eleştiri türünün gerçek anlamı ile Tanzimat döneminde geldiğini görüyoruz.

OBLOMOVLUK ÜZERİNE DE TARTIŞTIK

Doğuda eleştiri kültüründen bahsettikten sonra “Oblomov” kitabından bahsediyoruz. Oblomov, sürekli yeni fikirler üretip asla bunları harekete geçirmeyen bir tembeldir ve buna engel olacak hiçbir şeyi yoktur, artık işler daha kötüye gider ve toprak kaybeder ve bu duruma âşık olduğu kadın bile engel olmaz. Oblomovluk da aslında Rus Aristokatlarına bir eleştiridir. Oblomovluk doğu toplumlarında bir motif olarak fazlasıyla vardır; saf, insanların iyiliğini isteyen, sadık ve tembel olan karakterlerdir. Ancak batı dünyasına baktığımız zaman hep disiplinli çalışkanlığı ile övülen burjuvalar vardır. Batı dünyası da kendini bu şekilde dünyaya tanıtmıştır; Don Kişot ve Hamlet’i buna örnek verebiliriz.

“Peki Oblomovluk durumundan nasıl kurtuluruz?​” sorusunu sorunca tartışmayı genişletiyoruz. Öncelikle bu durumun sebebini düşünüyoruz. Bir korku imparatorluğuyla büyüdük. Örneğin bugün öğrencilerin “kayyum rektör istemiyoruz” diye bir direnişi ve demokrasi arayışı var. Ama adamın biri bunlar teröristten başka bir şey değildir diyor. Toplumun bir kesiminin bir kesimi korkutması artık toplumun mekanizması haline gelmiş bir şey. Haliyle böyle şeyler olduğu zaman da edebiyatta böyle miskin karakterler yaratıyoruz. Edebiyat, dizi, film gibi sanatta da bu tür şeyler bize toplumun yansıması olarak geri dönüyor. Bunu değiştirmek için de gerek edebiyat gerek diğer alanlarda mücadele etmemiz gerektiğini düşünüyoruz.

ÖNCEKİ HABER

CHP'li Bulut: Saraylara, müteahhitlere açılan kesenin ağzı EYT’lilere kapalı

SONRAKİ HABER

Dr. Yılmaz Algül: Koronavirüs, Evrim Teorisi’ni canlı yayına bağladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa