20 Ocak 2021 13:53

Türkiye’nin minyatür tablosu

Hayal kurdurtmayan, çok erken yaşlarda yaşayabilmek için sigortasız ve düşük maaşlarla çalışmak zorunda bırakan bir sistemde milyonlarca Cumali ve Selçuk var.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Yıldıray COŞKUN

Elazığ

 

Yücel Sarpdere “Kalkına Kalkınaşiirinin bir bölümünde şunları yazar; “Hızla kalkınıyoruz diye nutuklar atıyordu adam. Sıralıyordu rakamları alt alta. Aldım o kalkınma rakamlarını koydum masaya. Ne ekmeğe sürüldü, ne katık oldu, ne de doğrandı çorbaya. Aç kaldık bu sabah da.”

Cumali Çetin(16) ve Selçuk Günsun(20) dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına gireceğiz, en hızlı büyüyen ülke olacağız diye nutuk atanlara karşı kendi yaşam öykülerinden cevap veriyorlar. Cumali ve Selçuk’la Elazığ’ın en işlek caddesinde tanışıyoruz. Cumali iş çıkış saatlerinde müzik yapıyor bu caddede. Selçuk ise bir işletmenin tanıtım broşürlerini dağıtıyor geç saatlere kadar. Tanışmamız düşündüğüm kadar zor olmuyor. Yanlarına sokulup tanışıyorum ve sohbet etmeye başlıyoruz.

“EKMEK PARAMI ÇIKARTIYORUM”

İlk olarak Selçuk’la sohbet etmeye başlıyoruz. 20 yaşında 6 kişilik bir ailenin en küçüğü. Okulu lise birinci sınıfta bırakmış ve bırakma nedenini şöyle anlatıyor, “Ben insanlarla uğraşmayı sevmiyorum, insanların beni küçük görmesine de tahammül edemem o yüzden en hızlı şekilde meslek edinip ayaklarımın üstünde durmayı seçtim ve bu yüzden okulu bıraktım” diyor. Operatör olmak için 3 sene çıraklık yapmış ardından, 6 ay yağcılık yapıp bir iki operatörlük yapınca operatör olmuş. Selçuk şimdilerde ise bir işletmenin tanıtım broşürlerini dağıtıyor. Neden bu işi yapıyorsun dediğimde, “Pandemiden kaynaklı işler durgundu. Üstüne hava şartları eklenince işlerim bitti. Ben de boş kalmamak için ekmek paramı çıkartıyorum bu işle” diyor. Selçuk günde sekiz buçuk saat çalışarak 50 TL alıyor, çalışırken garip şeylerle karşılaştığını bazen küçümsendiğini bazen de insanların yaptığı işe saygı duyduğunu dile getiriyor. Yaptığı işi sevdiğini söyleyen Selçuk, “Şehrin en işlek caddesi insanları izlemek güzel oluyor. Gerçekten insana tuhaf hissettiriyor, öğretiyor. O açıdan severek yapıyorum bu işi” diyerek gülümsüyor.

“İŞSİZ KALDIĞIM BİR YILDI”

Sohbetimiz devam ederken 2020 yılının kendisi için nasıl geçtiğini soruyorum. Her zamanki gibi tüm sıcaklığıyla yanıtlıyor “İşverenler dışardan gelenleri çalıştırmayı tercih ediyor, genellikle sigortasız çalıştırılıyorlar üstelik bizden daha düşük maaşla çalıştırıyorlar, bu açıdan işsiz kaldığım bir yıldı, benim açımdan kötü geçti. Bence insanların maddiyata düşkün olmaması gerektiğini anlatabilecek ve anlayabilecekleri bir yıldı bir tarafıyla” dedi.

Selçuk’a son olarak nelerden hoşlanırsın, bir hayalin var mı diye soruyorum o da şunları söylüyor; “Ben akşam olup eve gidince sobada bir ateş yakıp demli bir çay içmeyi, Bergen dinlemeyi ve motor süremeyi çok seviyorum. Fırsat buldukça bunları yapmaktan hoşlanırım” diyor ve hayallerinden bahsediyor açıkçası tek hayalim ayaklarımın üstünde durabileceğim bir hayatım olsun istiyorum diyerek sohbetimizi bitiriyoruz.

“DAYAK YEDİĞİM BİLE OLUYOR”

Selçuk’un yanından ayrılıp darbuka sesine doğru yürüyorum. Küçük bir çocuk kaldırıma oturmuş hafif yağan yağmurun altında müzik yapıyor, kendisine yanaşıp tanışıyorum. O da 5 dakikasını bana ayırıyor. Cumali Çetin 16 yaşında evin tek çocuğu. Okulu 7.sınıfta bırakmış okula bırakma sebebini şöyle anlatıyor, “Maddi zorluklar çekiyoruz, babam yok açıkçası, yani yok gibi sahip çıkmıyor anneme ve bana. Ben de evi geçindirebilmek için okumayı bıraktım” diyor. Evi nasıl geçindiriyorsun diyorum, “Sabahtan akşama kadar günlük çalışabileceğim işlere koşuşturuyorum örneğin inşaatta gidiyorum, pazarlara gidip el arabacılık yapıyorum bazen de kâğıt ve plastik topluyorum” diyor. Evi geçindirebiliyor musun diye sorduğumda Cumali tebessüm ederek şu an aç değiliz açıkta da değiliz ama geçinmek zor oluyor sosyal yardım almazsak benim eve götürdüğümle evin dönmesi mümkün değil diyor. Bu soğukta müzik yapmak zor olmuyor mu deyince, “Elbette zor oluyor kimi insan gelip helal olsun diyor kimi gelip boş işlerle uğraşıyorsun diyor bazen sarhoşlara denk geliyorum dayak yediğim bile oluyor özellikle zabıtalardan çok çekiyorum” diye karşılık veriyor.

“DARBUKA ALMAK İÇİN MİNİBÜSE BİNMEDİM”

Cumali’ye enseyi kabartmayalım biraz da hayallerini konuşalım diye söylüyorum oda net ve olgun bir tavırla, “Hayal kuramıyorum açıkçası. Çünkü çok zorluk çekiyoruz ve bundan kaynaklı olarak da hayal kurmamayı tercih ediyorum. Henüz bir cep telefonum yok mesela darbukamı kendim plastik toplayarak aldım. Darbukamı alabilmek için minibüse binmeden yürüyerek eve gittim” diyor. “Müzik yaparak kazandığım ilk para ile koşa koşa markete gidip evimize gıda aldım” diyor ve cevabını az çok bildiğim bir soruyu sorduğum için utandırıyor beni.

Cumali’ye nelerden hoşlanırsın diye sormak mecburiyetinde hissediyorum kendimi ve nelerden hoşlandığını soruyorum o da Koray Avcı’yı çok sevdiğini özellikle “Kendine İyi Bak” parçasını çok sevdiğini ifade ediyor.

Cumali’nin yanından ayrılmadan kendisine 2020 yılının nasıl geçtiğini ve kendisini okuyacaklara ne demek istediğini soruyorum, “Bu sene anneannem öldü. Annemin kronik rahatsızlığı vardı. Pandemiden kaynaklı cenazesine bile katılamadık” diyor ve 2020 yılını kendi açısından böyle özetliyor ve kendisini okuyacak arkadaşlarına şunu söylüyor “Okumadığımdan kaynaklı çok pişmanım, gerçekten okusunlar ama aynı zamanda hayallerinin peşinden konuşsunlar. Hayat zor o açıdan anlamaya çalışsınlar hayatı” diyor

ZALİMLERİN ELİNDEN GÜÇLERİNİ ALMA VAKTİ

Son olarak Cumali ve Selçuk’tan sonra ben de bir iki şey söylemek isterim. Ortada çok net iki tablo var, birinci tabloda hayal kurdurtmayan, çok erken yaşlarda yaşayabilmek için sigortasız ve düşük maaşlarla çalışmak zorunda bırakan bir sistemde milyonlarca Cumali ve Selçuk var. Diğer tabloda ise halkın üstünde kurdukları sömürü üzerinden muazzam bir zenginlik yaratanların şatafatlı hayatları, bencillikleri, hızla kalkınıyoruz, en büyük on ekonomi arasına gireceğiz nutukları var. Bu iki tabloyu görmek ve okumak zor olmamalı. İşsizliğin arttığı ve yoksulluğun derinleştiği bu günlerde yan yana gelmek, sorunlarımıza ortak olup çözümler aramak dünden daha önemli bir halde. Cumaliler ve Selçuklar yan yana gelirse eğer zalimlerin elinden güçlerini alma vakti işte o zaman gelmiştir diyebiliriz.

ÖNCEKİ HABER

85 yaş üstündekiler için aşılama yarın başlıyor

SONRAKİ HABER

Yasağın kapsamadığı hayatlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa