Kombiyi açmak yerine iki kat giyinmek
Doğal gaz faturaları, fiyatları artan meyve sebzeler, kışlık ev kıyafetleri... Ev içerisinde yaşam kabaca böyle sürerken evin dışı masrafları daha da arttırır.
Fotoğraf: Pxhere.com
Fırat TURGUT
Havaların soğumaya başlamasıyla birlikte insanlarda başlayan kaygının, kar taneleri yere düştüğü zaman daha da artması hiç de boşa değil. Dikkat çekmek istediğimiz nokta kişinin fiziksel olarak kışla “uyumu” yani bir Mersinlinin Erzurum’un soğuğuyla imtihanı değil, üzerinde durmak istediğimiz konu kışla ekonomik mücadele...
Masallardan atasözlerine kadar nerede sözü geçerse geçsin, kış mevsiminin olumlu anılmaması sebepsiz değil elbette. Ezop’un Ağustos Böceği ile Karınca isimli fablında her ne kadar ağustos böceğine haksızlık yapılarak yazın en sıcak ayında serin sularda olması gereken karıncanın it gibi çalıştığı gözümüze sokulsa da, mesaj kış mevsimi üzerinden verilir. Gerçi yaz boyu ter içinde kalan karıncanın kışın tek aktivesi de evinde yemek yemektir. Aslında buradan iş-ev döngüsü sonucu çıkarılıp tatil hakkına kadar gidilebilir ve ağustos böceğinin hak arayan kişiliği de incelenebilir ama neyse... Konumuz kış...
Esasen mesele kış mevsimini emekçilerin kimi kaygılarla karşılaması, kışı nasıl geçirdikleri... Kömür odun bir yana doğal gaza her geçen gün zam üstüne zam gelmesiyle, giyim markalarının ‘ev giyim’ kategorisinde yer alan, dışarıda salaş sayılabilecek ama ev içinde rahat olan kış giysilerinin modellerini artırması bir tesadüf değil elbette. Yeni modeller bir pazarlama tekniğidir tabii ve bu pazarlama tekniği “üşümeme” üzerine kuruludur. Zincirler birbirine bağlandığında üşümemenin bir masrafının olduğu ve bu masraflar kıyaslandığında “zorunlu olarak” tercih edilenin kombinin derecesini yükseltmek yerine iki kat giyinmek olduğu aşikardır. Yoksa kim ister evde kıyafetlerin yükünden kurtularak yaşamak varken ayı yavrusunu andıran şekilde yaşamayı... (Tabii başta belirttiğimizin tam tersi olarak bir Erzurumlu Mersin’in kışında evde şortla dolaşabilir ama bu ayrıntı bizim konumuz değil)
ZORUNLU TERCİH
Doğal gaz faturaları, fiyatları artan meyve sebzeler, kışlık ev kıyafetleri... Ev içerisinde yaşam kabaca böyle sürerken evin dışı masrafları daha da arttırır. Soğuktan korunmak için alınması gereken en dandik mont bir emekçinin iki üç günlük yevmiyesi tutarındadır. Giymek zorunda olduğu bot keza öyle. Ve emekçilerin yıllar geçse de dayanıklılığından hiçbir şey kaybetmeyecek giysilere verecek parası yoktur. Üstelik ev içi giyimdeki “üşümeme” üzerine kurulu pazarlama tekniği burada da geçerlidir. Her yönüyle değerlendirildiğinde ortaya çıkan sonuç her yıl olmasa bile birkaç yılda bir montu, ayakkabıyı yeniden aldırarak emekçiyi tüketim sürekliliğine mahkum etmektir. Eş, çocuklar ve kimi zaman ebeveynler de hesaba katılırsa (masraflı olsa da) yine “zorla tercih edilenin” ucuz ve kalitesiz olması kaçınılmazdır.
ELLER ÜŞÜYENE KADAR
Emekçi çocukları ise kış aylarını ebeveynlerinin kaygılarından/dertlerinden kısmen habersiz olarak geçirse de aslında onların da yaşamları bu sorunlar üzerine kuruludur. Mesela su geçirmeyen eldivene sahip olan çocukların sayısı daha azdır. Çoğu çocuk daha ucuz olan, ipten örülmüş eldivenleri kullanır. İki eldiveni bulunan çocuk şanslıdır. Emekçi mahallelerinde kartopu oynamak ya da kardan adam yapmak, sırılsıklam olmuş eldivenlerin işlevini kaybetmesi nedeniyle ellerin buz kesilip kıpkırmızı olmasına kadardır. Buz tutup kızaran yerler sadece eller değildir tabii. Mahallelerdeki rampaların tepesine çıkıp bir poşet üzerine kıç üstü oturarak metrelerce kaymanın da bir bedeli vardır...
Uzun lafın kısası, en iyimser şekilde senede bir defa gelen o beyaz örtü, bugüne kadar masallarda ve atasözlerinde geçtiği gibi kötü anılmayı hiç hak etmiyor (tıpkı ağustos böceği gibi). Ama bunun için kötü anmanın nedenlerini ortadan kaldırmak gerekiyor. En başta çocukların hayatından başlayarak.