İngiltere'de halkını ölüme terk eden politikalar
İngiltere'de Başbakan Boris Johnson ve bakanlar, yeni varyantın daha ölümcül olduğunu ve hastanelerin hastalarla dolduğunu ve daha fazla ölümlerin olabileceğini söyledi.
Fotoğraf: Pixabay
Arif Bektaş
Londra
Koronavirüs salgınının en etkili olan ülkelerden biri de Birleşik Krallık. Bugüne kadar yaklaşık 100 bin kişi hayatını kaybetti. Başbakan Boris Johnson ve bakanlar, “Yüksek sayıda ölümler devam edecek” demekten sakınca görmüyorlar. Önceki gün kameraların karşısına çıkan Johnson, yeni varyantın daha ölümcül olduğunu ve hastanelerin hastalarla dolduğunu ve daha fazla ölümlerin olabileceğini söyledi.
Bilim insanlarını, sağlık emekçilerini, doktorları, eğitimcileri, sendikaları ve halkın kaygılarını dinlemeyen, sadece sermaye gruplarının çıkarlarını kollayan politikaları ile patronların parasını halkın sağlığından önce tuttu.
“ÖLEN ÖLSÜN” POLİTİKASI
Hükümetin bilim başdanışmanı Patrick Vallace, hastanelerde yatan yaklaşık 40 bin Covid-19 hastasının önemli bir bölümünün hayatını kaybedeceğini söyledi.
Şu anda Birleşik Krallık hastanelerinde 4 bin 76 kişi solunum cihazına bağlı. Haftalarca hastanelerde tedavi gören binlerce hasta var. Yoğun bakım üniteleri tamamen doldu. Yoğun bakıma alınması gereken yeni hastalar ise, ancak birilerinin ölmesini bekliyor. Aksi taktirde boş yatak yok.
Doktorlar, hemşireler ve diğer sağlık emekçileri, açıklamalar yaparak, gözlerinin önünde patır patır insanların öldüğünü ve daha etkili önlemlerin alınmasını istiyor. Bir çok sağlık emekçisi, bu kadar kısa sürede bu kadar insanın ölmesi karşısında psikolojilerinin bozulduğunu söylüyor. Gazetecilere konuşan sağlıkçıların büyük bir bölümünün bir kaç saniye sonra ağlamaktan konuşamaz duruma gelmesi dikkat çekiyor.
Hükümet, sıkı önlemler aldığını söylese de, market ve eczaneler dışında bir çok işyeri hala açık. Kiliseler, camiiler, fabrikalar, bankalar, inşaat malzemesi satan yerler dahil bir çok dükkan ve işyerinin açık olması virüsün yayılmasına neden olduğu tahmin ediliyor.
Yeni varyantın hızlı yayılıyor ve daha ölümcül olması karşısında alınan önlemler, geçtiğimiz Mart ayında alınan önlemlerden daha gevşek. Bu da, başından itibaren, “kitle bağışıklığı” politikası güden Johnson iktidarının aslında bu politika doğrultusunda hareket ettiğini gösteriyor. Yani, “Ölen ölsün kalan sağlar bizimdir” politikası pratik hayatta kendisini gösteriyor.
SAYILAR GERÇEĞİ GÖZLER ÖNÜNE SERİYOR
Dünyanın en büyük ekonomilerinde virüs daha etkili oldu. Worldometer’n sayılarına göre, bugüne kadar dünyada yaklaşık 100 minyon vaka tespit edildi. İlk beş sıralardaki ABD, Hindistan, Brezilya, Rusya ve Birleşik Krallık’taki toplam vaka sayısı geri kalan tüm ülkeler kadar. Ölümlerde de yine bu ülkelerde ölen insan sayısı ile geri kalan ülkelerdeki ölüm sayısı hemen hemen denk.
Türkiye gibi, bir çok ülkeden, Dünya Sağlık Örgütü’ne doğru bilgiler verilmeme itimalini de hesaba katmamız durumunda bile, ekonomisi güçlü olan ülkelerde daha fazla insanın ölmesi dikkat çekiyor.
“Çarklar dönecek” çağrısı, aslında “Patronlar kazanmaya devam edecek, siz de ölürseniz ne yapalım?” anlamına geliyor. Nitekim öyle oldu. Ekonomisi güçlü olan ülkelerde, partonlar kazanmaya devam etti ve halklar da ölüme terk edildi.
Vaka ve ölüm sayısı en yüksek olan 5-6 ülkenin tamamı G20 olarak bilinen ülkeler arasında. Bu ülkelerde insan hayatının para karşısında ne kadar değersiz olduğu gözler önüne serildi. Dünyanın en büyük bu kapitalist ülkelerinde yaşayan en zenginler, bugüne kadar yapmadıkları karı yaptılar. Halbuki, insan hayatı ve sağlığı için sadece bir tane zenginin bu yıl elde ettiği kar ile, aşının kullanıma açılmasının ardından hızlıca tüm dünyaya aşı çoktan üretilip dağıtılabilirdi.
BİRLEŞİK KRALLIK İYİ BİR ÖRNEK
Halk sağlığının kapitalistler tarafından hiçe sayıldığının en somut örneği Birleşik Krallık’tır. Bugüne kadar 605 milyar sterlinlik salgın paketinin 550 milyarı doğrudan büyük patronlara gitti. Bir miktarı kredi olsa da önemli bir miktarı da hibe olarak verildi. Küçük esnaf ve işçilere ve de işsiz kalanlara da toplam 55 milyar ayrıldı. Yani üç beş zengine 550 milyar, milyonlara 55 milyar sterlin verildi.
1948 yılında kurulan ve tamamen ücretsiz olan Ulusal Sağlık Servisi (NHS), 1980’lerin başına kadar dünyanın en önemli ve başarılı sağlık hizmetlerinden biriydi. O da, Sovyetler Birliği’nin sağlık alanındaki başarıları ve Birleşik Krallık halklarının benzer taleplerle sokaklara inmesi ile elde edilmişti. Fakat, Thatcher iktidarları ile birlikte, halkın bu hizmeti giderek yok edilmeye çalışıldı ve özelleştirmenin yolu açılmaya çalışıldı.
Şimdiki iktidar da aynı partinin ve aynı anlayışının devamıdır. Johnson, tebrik için yeni ABD başkanı Biden’ı aradığında, daha önce Trump ile masaya yatırdığı ticari anlaşmaların aynen devam etmesi gerektiğini söyledi. Bu anlaşmanın içinde NHS’i satmak da vardı.
Birleşik Krallık’ta bugüne kadar 3 milyon 600 binden fazla vaka tespit edildi, 97 bin 329 kişi hayatını kaybetti. Son bir haftada ortalama her gün 1248 kişi yaşamını yitiriyor. Yine son bir haftada ortalama vaka sayısı 37 bin ve hastanede yatanların sayısı ise 40 bine yaklaştı. Bu hastaların önemli bir bölümü yoğun bakımda.
İLK DALGADAN DAHA ETKİLİ
Birinci dalganın ilkbahar aylarında etkili olmasından sonra, yaz aylarında virüsün etkisi epey kırılmıştı. Günlük vaka sayıları bir kaç yüze ve ölüm sayıları da tek haneli rakamlara kadar inmişti. İlk dalganın en çok vaka tespit edilen günü 10 nisan 2020 ve sayı 7 bin 860 idi. İkinci dalgada ise en yüksek vaka tespit edilen gün, 68 bin 53 ile 8 Ocak günüydü.
Ölümlerde ise, ilk dalgada bir günde en çok insan 1166 kişi 21 Nisan 2020’de hayatını kaybetti. İkinci dalgada 20 Ocak günü 1820 kişi yaşamını yitirdi. İlk dalgada en fazla solumun cihazına bağlanan hasta sayısı 3 bin 301 iken şimdi bu sayı 4 bin 76.
İKİNCİ DOZ TARTIŞMASI
Birleşik Krallık Sağlık Bakanlığı, ilk onay verdiği Pfizer-BioNTech aşısının kullanıma başlandığı 8 Aralık’ta ikinci dozun iki ya da en geç üç hafta içinde yapılması gerektiğine karar vermişti. Fakat daha sonra bu kararını değiştirdi ve 12 hafta sonra ikinci dozun vurulacağını açıkladı.
Şimdiye kadar yapılan 5 milyon 861 bin 351 aşının tamamı birinci doz. Dünya Sağlık Örgütü dahil, bir çok sağlık otoritesi, bu aşının ikinci dozunun en geç 42 günde vurulması gerektiğini savunuyor.
Britanya Tabip Odası (BMA) da bir açıklama yaparak, aşının ikinci dozunun geciktirilmesinin riskler barındırdığını ve en geç 6 hafta içinde vurulması gerektiğini söyledi. BMA Başkanı Dr Chaand Nagpaul, hükümetin bilim insanlarını dinlemesi gerektiğini ve dünyanın bir çok sağlık otoritelerinin, aşının ikinci dozunun gecikmesi durumunda etkili olmayacağı uyarısını dikkate alması gerektiğini söyledi. Nagpaul, “Bizim tespitlerimize göre en geç 42 gün içinde ikinci doz vurulmalıdır” dedi.