Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi, Hayvanları Koruma Kanunu’nun değişmesini istiyor
Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi, Hayvanları Koruma Kanunu’nun, yaşam hakkı savunucularının talepleri ve çalışmaları doğrultusunda değişmesi gerektiğini söyledi.
Ekran görüntüsü: Zoom
Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi, Hayvan Hakları Yasası ile ilgili endişelerini, taleplerini dile getirmek için ZOOM üzerinden online basın toplantısı düzenledi. Açıklamada, Hayvanları Koruma Kanunu’nun, yaşam hakkı savunucularının talepleri ve çalışmaları doğrultusunda değişmesi gerektiğini vurgulandı, “Ancak yasanın Meclis gündemine yıllardır inatla getirilmemesi bir yana, nasıl getirileceği yönünde çok ciddi endişelerimiz bulunuyor” denildi.
“YAŞAMDAN YANA SAF TUTUN”
Online basın açıklamasında ilk sözü geçtiğimiz yıllarda hayatını kaybeden yaşam hakkı savunucusu Burak Özgüner’in annesi Eray Özgüner aldı. Anne Özgüner, Burak’ın 8 yaşında hayvan hakları mücadelesine başladığını hatırlatarak, “8 yaşında bir çocuk cumhurbaşkanına, başbakana mektuplar yazdı, dernekler irtibata geçti. Ömrünü bu mücadeleye adadı. Mecliste milletvekillerin kapılarında bekledi. Anlattı, anlattı. Bütün vekiller dinledi, çünkü doğruydu anlattıkları. İlk kez TBMM’de kanun teklifi üzerinden uzlaşıldı. Hayvanların çektiği acıları görmezden gelen kanunları neden değiştirmiyorsunuz? 14 yıldır bu kadar zor mu? Cumhurbaşkanı, tüm siyasi partilere sesleniyoruz yaşamdan yana saf tutmanızı bekliyoruz. Hayvanlar için adaletli bir kanun çıkaralım, hayvanların açısı son bulsun” dedi.
“ENDİŞELİYİZ”
Özgüner’in ardından Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi adına ortak açıklamayı Dört Ayaklı Şehir’den Başak Deniz Özdoğan okudu. Özdoğan, Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi’nin 9 Kasım 2019’da hayatını kaybeden yaşam hakkı savunucusu Burak Özgüner’in annesi Eray Özgüner’in çağrısıyla kurulduğunu aktardı. Özdoğan, 2004 yılında yürürlüğe giren ve önümüzdeki haftalarda yeniden TBMM’nin gündemine gelmesi beklenen 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun, yaşam hakkı savunucularının talepleri ve çalışmaları doğrultusunda değişmesi gerektiğini vurguladı. Yürürlükteki şekliyle hayvanların haklarını korumaktan uzak olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesi ile ilgili çalışmalar 2012 yılında başladı ve o dönemden beri bu talep, birçok defa kamuoyunun gündemine geldiğini aktaran Özdoğan, ”Siyasetçiler ise, bu değişiklik taleplerine ya seçimlerden önce, ya da toplum vicdanını yaralayan şiddet vakalarının ardından eğildi ve yasanın Meclis’e geleceğine dair yetersiz açıklamalarda bulundular. Ancak yasanın Meclis gündemine yıllardır inatla getirilmemesi bir yana, nasıl getirileceği yönünde çok ciddi endişelerimiz bulunuyor” dedi.
“KANUN TASLAĞI MECLİSE ASLA GELMEDİ”
Hayvan hakkı savunucularının talebi ve ısrarı üzerine Şubat 2019’da kurulan Meclis Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu, Ekim 2019’da, meclisteki 5 partinin de ortaklaştığı tavsiye raporunu yayınladığına dikkat çeken Özdoğan, ”Yasanın, eksiklikleri olmasına rağmen, hayvanların yaşam hakkının tanındığı ve korunduğu pek çok madde içeren bu rapora paralel bir şekilde hazırlanacağı defalarca dile getirildi ancak kanun taslağı meclise asla gelmedi. Basına yansıyan son açıklamalar, Kanun’un 26 Ocak 2021 Salı günü açılacak olan Meclis’in gündemine geleceğini işaret ediyor” ifadelerini kullandı.
“YAŞAM HAKKI SİYASET ÜSTÜ BİR HAKTIR”
Özdoğan son olarak şunları söyledi: “Hayvanlar bizler gibi acıyı, mutluluğu, hüznü hissedebilen; doğuştan gelen haklara sahip olan bireylerdir. Bu yüzden, kendi haklarını savunamayan hayvanların sesi olmaya, taleplerimizin yasalaşması için ısrarcı olmaya devam edeceğiz. Tüm siyasi parti temsilcilerini, zulümden değil, yaşamdan yana olmaya davet ediyoruz ve hatırlatıyoruz: Yaşam hakkı siyasetler üstü bir haktır. Bizler, tüm ayrımcılık biçimleriyle olduğu gibi, hayvanlara uygulanan ayrımcılıkla da mücadele edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Biliyoruz ki ayrımcılık ayrımcılığı, hak mücadelesi ise adaleti ve eşitliği besler. Haklar birbirinden ayrılamaz ve gerçek barış yeryüzünün ve içinde yaşayan bütün canlıların özgürleşmesi ile sağlanabilir.”
TALEPLER
Özdoğan taleplerini şu şekilde sıraladı:
- Hayvanlar, Kanun önünde mal ya da eşya olarak değil, “doğuştan gelen haklara sahip ve duyguları olan hissedebilen bireylerdir” olarak tanımlanmalıdır. Yaşam hakları derhal anayasal güvence altına alınmalıdır.
- TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu raporunda da tavsiye edildiği üzere, mevcut yasadaki “sahipli – sahipsiz hayvan” ayrımı kaldırılmalıdır. Ayrıca mal statüsüne ve mülkiyet ilişkilerine işaret eden “sahipli” hayvan ve genellikle sokak hayvanlarını nitelemek için kullanılan “sahipsiz hayvan” ifadelerinin kaldırılmalıdır. Hayvanların toplum içinde yaşayan, kamusal alanı paylaşan, vatandaşlar olarak korunan, beslenen, bakım gören, hakları da korunması gereken varlıklar olduğu tarihsel gerçeğiyle uyumlu ifadeler kullanılmalıdır.
- Hayvana yönelik gerçekleşen öldürme, zalimce davranış, işkence, cinsel şiddet, hayvan dövüştürme, bir hayvan neslini yok etme fiillerine, ertelemesiz ve indirimsiz hapis cezası yaptırımı getirilmeli, ceza alt sınırı 3 yıl olarak belirlenmelidir. Hayvana şiddet içeren fiiler için ceza miktarı belirlenirken Türk Ceza Kanunu’nun 62. maddesi kapsamında takdiri indirim yapılmamalıdır.
- Hayvana şiddet içeren fiiller, Tarım ve Orman Bakanlığı ile belediye görevlileri ve hayvana bakmakla yükümlü olan kişiler tarafından gerçekleştirilirse, bu durum “nitelikli hal” kabul edilerek ağırlaştırılmış ceza uygulanmalıdır.
- Hayvanlara yönelik hak ihlâllerinin soruşturulması konusunda cumhuriyet savcıları re’sen yetkili kılınmalıdır. Böylece hayvana yönelik şiddet fiilleri için soruşturma açılması, herhangi bir kişinin ya da kurumun şikayeti şartına bağlanmamalıdır; vatandaşın şikayet hakkı ellerinden alınmamalıdır.
- Bakımevlerinde rehabilitasyon süresini tamamlayan ve yuvalandırılamayan hayvanlar alındıkları noktaya bırakılmalıdır. Mevcut 5199 Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. maddesi aynen korunmalıdır. Bu maddenin değiştirilmesi hayvanların ormanlara, dağ başlarına, bilinmeze gönderilmesi, halihazırda gözden ve insandan uzak yerlere atılmaların resmi hale getirilmesi demektir.
- Sorumluluğunu aldığı hayvanı terk eden kişiye en az 10.000 TL idari para cezası uygulanmalı, bu kişilere bir daha bir hayvanın sorumluluğunu alma izin verilmemelidir.
- Evcil ve egzotik hayvan üretimi, ticareti ve satışı yasaklanarak suç kapsamına alınmalı ve failler 4 aydan 3 yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılmalıdır.
- “Yasaklı ırk” ve “tehlikeli ırk” tanımları, listeleri kaldırılmalıdır. Halihazırda barınaklarda müebbet hapse mahkum edilen ve ziyaretçilere kapalı olan bölmelerde tutulan bu köpekler rehabilite edilmeli ve aile yanına yuvalandırılmalıdır.
- Nesli tükenen türleri, endemik türleri ve “av hayvanı” olarak tanımlanan pek çok yaban hayvanını zevk, hobi ve spor adı altında katletmeyi hedefleyen avcılık ve av turizmi tamamen yasaklanmalıdır. Çünkü av cinayettir; yasalarla meşrulaştırılamaz.
- Hayvanlar için müebbet hapis ve işkence merkezi anlamına gelen hayvanat bahçeleri ve yunus parkları kapatılmalı ve yasaklanmalı, TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu raporunda da tavsiye edildiği üzere yenilerinin açılmasına izin verilmemelidir. Yeni hayvan alımlarının önüne geçmek amacıyla hayvan ithalatına da yasak getirilmelidir.
- Hayvanlı kara sirklerinin ve hayvan gösterilerinin hiçbir çeşidinin kurulmasına ya da ülkeye girişine izin verilmemelidir.
- Hayvan dövüşleri, güreşleri ve yarışları istisnasız bir şekilde yasaklanmalı, faillere ağır yaptırımlar getirilmelidir.
- Hayvan deneyleri yasaklanmalı, hayvan kullanılmayan bilimsel metotlara hızla geçilmelidir.
- Atlı faytonlar ve at arabaları, İstanbul’da olduğu gibi Türkiye’nin diğer illerinde de yasaklanmalı; hayvanların yük taşımak amacıyla kullanılmasına son verilmelidir.
- TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu raporunda da tavsiye edildiği gibi hayvanlardan kürk elde etmek, yurtdışından ülkeye işlenmiş ya da işlenmemiş halde kürklerin girişini sağlamak, kürk elde etmek için hayvan yetiştirmek/üretmek kesinlikle yasaklanmalıdır.
- Çiftlik hayvanları diye tanımlanan ancak hissedebilen bireyler olan hayvanların öldürüldüğü ve sömürüldüğü tesislere 7/24 kamera zorunluluğu getirilmelidir. Bu hayvanların, kesim merkezlerinde yaşadıkları zulüm gözler önüne serilmelidir. 21. Yy için utanç kaynağı olan canlı hayvan ticareti yasaklanmalıdır.
- Her sene yüzlerce kuşu öldüren, patlama riski nedeniyle insan hayatı için büyük tehlike arz eden, gürültü ve çevre kirliliğine sebep olan, insan ve hayvan sağlığına zarar veren havai fişekler yasaklanmalıdır. (İstanbul/EVRENSEL)