Hrant Dink davasında son 3 sanık 1 Şubat’ta savunma yapacak
Hrant Dink cinayetine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı davada sona gelindi. 1 Şubat'taki duruşmada sanıklar Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek ve Muharrem Demirkale savunma yapacak.
Fotoğraf: Evrensel
Meltem AKYOL
İstanbul
Hrant Dink cinayetine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı davada sona gelindi. 1 Şubat Pazartesi günü görülecek duruşmada dönemin İstihbarat C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, eski Trabzon Emniyet Müdürü ve İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve İstanbul Jandarma İstihbarat görevlisi Muharrem Demirkale savunma yapacak.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin jandarma ve eski emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 6'sı tutuklu 13'ü firari 76 sanığın yargılanmasına devam edildi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın 126. duruşmasında dönemin samsun Jandarma Görevlisi Yüksel Avan ve İstanbul Jandarma İstihbarat Görevlisi Yavuz Karakaya ile gazeteci Ercan Gün esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulundu.
AVUKAT 10 SAAT ÖNCE ATANMIŞ
Duruşmada ilk olarak daha önce savunmaları alınmayan dönemin Trabzon polisi Mehmet Uçar ile Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdür Yardımcısı Osman Gülbel’in avukatlarının mütalaaya karşı beyanları alındı. Uçar’ın vekili, Mehmet Uçar hakkında Eskişehir’de devam eden bir yargılama olduğunu ve bunun sonucunun beklenmesini talep etti.
Daha sonra söz alan Gülbel’in avukatı ise bazı bilgileri karıştırınca, davaya 10 saat önce atandığını belirtti. Avukat ardından, “Müvekkilin kendisine gelen istihbarat raporlarını gerekli yerlere ilettiği beyanlarıyla sabittir. Üzerine atılı suçların tümünden beraatını talep ediyorum” dedi.
AVUKATI OLMADAN SAVUNMASI ALINDI
Ardından sanık savunmalarına geçildi. Dönemin Samsun Jandarma görevlisi Yüksel Avan avukatının öğleden sonra geleceğini, bu nedenle öğleden sonra savunma yapmak istediğini söyledi. Mahkeme başkanı salonda savunma yapmak isteyen sanık olup olmadığını sordu. Kimse söz almayınca Avan’ın savunmasını avukatı olmadan almaya başladı.
TALİMAT GÜÇLÜOĞLU’NDAN: "JANDARMA KOMUTANLIĞINDA FOTOĞRAF İSTİYORLAR, ÇEKTİRİN" DEDİ
Samsun Emniyetinde tetikçi Ogün Samast ile fotoğraf çektiren jandarma personelinden olan Yüksel Avan, fotoğrafı dönemin Samsun İl Jandarma Komutanlığı Asayiş Şube Müdürü Atilla Güçlüoğlu’nun talimatı ile çektirdiğini söyledi.
Avan, “Ogün Samast’ın yakalandığı akşam Atilla Güçlüoğlu’nun emriyle önce terminale gittim. Orada savcı beyin talimatı ile Samast’ın parmak izini aldım, fotoğrafını çektim, üzerinden çıkan silahını, bayrağı aldım poşete koydum. Oradan Samsun Emniyetine geçtik. Atilla Güçlüoğlu ‘Jandarma Genel Komutanlığı bizden fotoğraf istiyorlar, siz de Ogün Samast ile fotoğraf çektirin’ dedi. Ben sivil olduğum için uygun olmadığımı söyledim, Atilla Güçlüoğlu jandarma yeleği getirttiğini söyledi. Ben onun talimatı ile giydim ve fotoğrafı çektirdim” dedi.
Görüntüleri basına sızdırmakla da suçlanan Avan, “Biz bu fotoğrafları çektik, çektiğimiz görüntülerin, kasetlerin tamamını çıkarma şansımız yok. Fotoğraf makinemiz dijital değildir. Filmi tab ettirip bastırdıktan sonra video kaydıyla birlikte alay komutanımıza teslim ettik. Bizim elimizde başka video ve fotoğraf kalmamıştır. Ben basına o günle ilgili fotoğraf, video veya bilgi sızdırmadım” dedi.
Avan, diğer sanıklarla benzer şekilde, “Ben herhangi bir terör örgütü üyesi değilim. Terörle mücadelede yıllarca bu ülkeye hizmet ettim” diyerek beraatını talep etti.
KARAKAYA’NIN SÖZÜ KESİLDİ, SAVUNMASI YARIDA BIRAKILDI
Avan’ın ardından cinayetin işlendiği dönemde İstanbul İl Jandarma Komutanlığında İstihbarat Şube Müdürlüğü Aşırı Sağ Faaliyetler Unsur Komutanı olarak görev yapan Yavuz Karakaya savunma yaptı.
Sanıklarla kontak kurarak cinayetin planlanmasında ortak hareket ettiği belirtilen Karakaya, 19 Ocak 2007’de Dink’in öldürülmesine nezaret eden jandarma görevlilerinden biri olmakla suçlanıyor.
Hrant Dink'in cinayetinin olduğu yer ve çevresinde bulunan güvenlik kamera görüntülerinde İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü hizmetlerine tahsisli 2 araçtan birinde bulunan personellerden biri olduğu belirlenen Karakaya’nın telefon sinyal bilgilerinden de cinayetten önce ve sonra olay yerinde olduğu tespit edildi.
Savunmasına, “Bu 90’lı yılları andıran kirli cinayette günah keçisi ilan edilerek bu hale getirilmekten utanç duyuyorum” diyerek başlayan Karakaya, yargılama sürecinde lehine olan delillerin görmezden gelindiğini savundu.
“Hukuk ihlali yapılarak hazırlanan bu mütalaayı reddediyorum” diyen Yavuz Karakaya, Özden Örnek’in Darbe Günlükleri kitabından alıntı yaparak kendisine kumpas kurulduğunu iddia etti.
15 Temmuz darbe girişimi davasında yargılanan Karakaya, orada süren yargılamanın Dink davası için de hakkında ağır bir gölge oluşturduğunu savundu.
Karakaya bu davaya ilişki konuşmaya devam edince mahkeme başkanı Akın Gürlek tarafından sözü kesildi, Gürlek, Karakaya’yı bu davaya ilişkin savunma yapması yönünde uyardı.
Savunmasına devam eden Karakaya, “Eylemlerin sanki asli failiymişim gibi davranılıyor. Bu davada yargılandığım için öbür dava da aleyhime işliyor. Ailem psikolojik tedavi görüyor. Bir astsubay olarak emir komuta zincirinin en alt kısmıyım. Darbecilik önyargısıyla suçlanıyorum” dedi.
Karakaya, Trabzon jandarmadan gelenlerle müşterek hareket ettiği suçlamasını reddederken, telefonunun Hrant Dink’in evinin bulunduğu Bakırköy'de sinyal vermesinin normal olduğunu savundu.
Karakaya, “Burada bulunan eski jandarma binası çeşitli haber elemanları ile buluşmak veya o civarda saha görevi için araç park etmek gibi sıradan durumlarda da kullanılır. Buraya gidip gelmişimdir” dedi.
Mahkeme başkanı Gürlek’in sık sık savunmasını tamamlaması yönünde uyardığı Karakaya, hakkındaki "ankersörlü ardışık arama" suçlamasına ilişkin ise şunları söyledi:
“Bana isnat edilen ve örgüt üyeliğine kanıt gösterilen ankesörlü telefon aramaları, Yargıtay kriterlerinde tarif edilen türde değildir. Kimin aradığı da belli değil. Ankesörlü telefon iddiaları tıpkı HTS kayıtları gibi hukuki bir analize tabi tutulmamıştır” dedi.
Mahkeme başkanı tekrar sözünü kesti, bunun üzerine Karakaya, “Benim neredeyse idamımı istiyorsunuz, bırakın konuşayım” dedi.
Mahkeme başkanı ise Karakaya’nın avukatına söz verdi. Avukat, Karakaya’nın savunmasına devam etmesine talep etti, ancak mahkeme başkanı kabul etmedi.
Karakaya’nın savunması yarıda kesildi, avukatına söz verildi.
"CİNAYETİN KARANLIK NOKTALARINA YÖNELMEMİZ GEREKİYOR"
Karakaya’nın avukatı, “Hukuki aykırı deliller var ve müvekkilimin savunması bunun üzerine kurulu. Müvekkilimin savunması tamamlayamamış olmasının utancıyla başlıyorum söze” diyerek konuşmaya başladı.
Karakaya’nın avukatı, “Bu dosyanın karanlık yerlerine odaklanmamız gerekiyor, aydınlatılmak istenen yerlerine yönelmemiz gerekiyor ki bu cinayetin karanlık noktaları ortaya çıksın” dedi.
Avukatın savunması sırasında mahkeme başkanı Gürlek savunmasını toparlamasını yönünde uyarıda bulundu. Karakaya’nın avukatı bunun üzerine “Israrla bu davada bir an önce karar verilip dosya kapatılmak isteniyor. Bunu anlayabilmiş değilim” diyerek Karakaya’nın beraatını talep etti.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde gazeteci Ercan Gün, mütalaaya karşı savunma yaptı.
GAZETECİ GÜN, BERAATİNİ İSTEDİ
Sözlerine “Ben suç işlemedim, haber yaptığım için suçlanıyorum. Haber yapmaktan başka hiçbir eylemim yoktur, buna rağmen ‘anayasal düzeni yıkmak’ istediğim iddia ediliyor. Bana yönelik tek suçlama imza attığım bir haber” diyerek başlayan Ercan Gün, eğitimine ve meslek hayatına ilişkin bilgiler paylaştı.
Samast’ın bayraklı fotoğrafının 22 Ocak 2007’de Vatan gazetesinde yayımlandığını belirten Gün, “Bu haberle jandarmayı yıprattığım iddia ediliyor. Oysa haberin ‘Jandarmadan ilk fotoğraflar’ diye yayımlanmasının nedeni Samast’ın jandarma tarafından yakalanmasıdır. Burada editöryal bir hatamız vardır” dedi.
Doğan Şentürk’ün talebiyle Samsun’a gittiğini söyleyen Gün, “Ayın 31’inde Samsun’a gittik, uçak ve konaklama bedelini çalıştığım kurum karşıladı. Samsun’da 1 gece kaldıktan sonra anonsları çektik, anonslar jandarma önünde bile yapılmadı” diye konuştu.
Nedim Şener’in cinayet silahının jandarma tarafından temizlendiği, eksik mermilerin tamamlandığı iddialarını hatırlatan Gün, “Bir haberdeki editöryal hata jandarmayı yıpratmak oluyorsa, bu nedir” dedi.
Söz konusu haberin izletildiği duruşmada Gün, “Gördüğünüz gibi haberin hiçbir yerinde Ergenekon ya da ulusalcılık bir şey yer almamaktadır. Bu haberden dolayı zarar görmüş bir kimse var mıdır? Bu haberle 2007 yılında TGC’nin yılın gazetecisi ödülünü aldım” dedi.
Gün, beraatını talep etti.
Gün’ün ardından avukatlar beyanda bulundu. Avukat Köksal Bayraktar, “Bizim müvekkilimizin Amerika seyahati yoktur, bazı siyasiler gibi birinin ellerini öpmek için sıraya girmemiştir. Bir Başbakan Yardımcısı gibi bir Meclis Başkanı gibi Türkçe Olimpiyatları'na gitmemiştir. Afrika’daki okullara gitmek için sıraya girmemiştir” dedi.
DAVA 1 ŞUBAT’TA DEVAM EDECEK
Avukat beyanlarının ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, bir sonraki duruşma için 1 Şubat’a gün verdi.
1 Şubat’taki duruşmada dönemin istihbarat C Şube müdürü Ali Fuat Yılmazer, ski Trabzon Emniyet Müdürü ve İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve İstanbul Jandarma İstihbarat Görevlisi Muharrem Demirkale ile Yüksel Avan’ın avukatı savunma yapacak.