Diyarbakır’ın yoksul mahallesi Ben û Sen’de yıkım: Buradaki insanlar nereye gidecek?
Diyarbakır Ben û Sen Mahallesi’nde yaşayan yoksul yurttaşlar: Buradaki insanlar nereye gidecekler? Ev alacak para verilmezse buradan çıkıp yine gecekondu mu alacağız?
Fotoğraf: Fırat Topal/ Evrensel
Fırat TOPAL
Diyarbakır
Diyarbakır’da UNESCO listesinde yer alan surların diplerindeki evler yıkılıyor. 40 ile 100 bin TL arasında fiyat biçilen Ben û Sen Mahallesi’nde yaşayan yoksul yurttaşlar, bu parayla ev alamayacaklarını belirterek, soruyor: “Buradaki insanlar nereye gidecekler? Ev alacak para verilmezse buradan çıkıp yine gecekondu mu alacağız?”
Diyarbakır merkez Sur ilçesinde bulunan ve UNESCO tarafından 2015 yılında Dünya Kültür Mirası Listesine alınan Diyarbakır Surlarının restorasyonu için başlatılan çalışma devam ediyor. Çalışma kapsamında surları ön plana çıkarmak için diplerinde bulunan evler yıkılıyor.
Buralarda bulunan evler ’90’lı yıllarda köy boşaltmalarla yaşanan göçte inşa edilmiş bugün daha çok yoksulların oturduğu bir yerleşim yeri halinde. Adını Ben û Sen Burcu’ndan alan mahalle çarpık bir şekilde büyümüş.
GÜNLÜK 20-30 TL İLE GEÇİNİYORLAR
Mahalleye iniyorum, Sur diplerindeki evlerin büyük bir kısmı yıkılmış durumda. Kimisi ise eşyalarını taşıyor, kimisi yıkılan evinin hurdalarını toplayıp ekmek parasına dönüştürmenin derdinde. Mahallede bir telaş var. İnsanlar yıkılmış ev sahiplerine ne kadar ücret verildiğine dair kendi aralarında konuşuyor. Kimisine 40, kimine 100 bin TL verildiği anlatılıyor. Yıllardır iyi kötü yaşadığı tek göz odada, günlük 20-30 TL ile geçinen insanlar. Bu, bir ev alabilecek mi? Sorusunu getiriyor akıllara. Mahallede dolaşmaya devam ederken sokak arasında sohbet eden iki kadına denk geliyorum. Selam verip evlerinin durumuna dair konuşmak istediğimi söylüyorum. Belediyeden geldiğimi sanıyorlar ilkin, gazeteci olduğumu söyleyince sohbet ediyoruz.
BURADAN ÇIKIP YİNE GECEKONDU MU ALACAĞIZ?
Ayşe Karabeng, 5 çocuk annesi. Pandemiden dolayı evinde çalışan yok. Evine henüz bir fiyat biçilmemiş ama komşularına verilen paradan kaynaklı tedirgin. Verilen parayla ev alınmayacaklarını söyleyen Karabeng, buradan çıkarılanlara en azından ev alacakları bir paranın verilmesi gerektiğini belirtiyor. Başka türlü buradan çıkmayı kabul etmeyeceğini söyleyen Karabeng, “Burası yıkılırsa Şehitlik, Bağlar da yıkılacak, nereye gideceğiz?” diyor. Anlaşılan Karabeng’in aklından daha rahat geçinebileceğini düşündüğü yoksulların yaşadığı bir semt geçiyor. Karabeng, “Biz de Diclekent’te yaşamak isteriz ama orada yaşayacak gücümüz mü var?” diye soruyor.
Şehriban, 4 çocuk annesi ve biri engelli. Bakımı için kredi çekmiş. Ekonomik olarak ciddi sıkıntılar içinde olduğunu söylüyor. Sadece eşi çalışıyor ve asgari ücretten başka gelirleri yok.
Şehriban, “Evimde eşyam yok, bize ev alacak para verilmezse buradan çıkıp yine gecekondu mu alacağız?” diye soruyor.
BURANIN KADERİ SERSEFİL OLMAK MI?
Oradan ayrılıp mahallede dolanmaya devam ediyorum. Sırtını boşaltılan evlerden birine yaslayan bir genç görüyorum. Selam verdikten sonra gazeteci olduğumu belirtip sohbet etmeye başlıyorum. Mehmet (24), kendi evlerine 50 bin TL fiyat biçildiğini söylüyor. Bu parayla evden çıkamayacaklarını söylediklerini belirtiyor. Mehmet, “Biz bu parayla ne yapalım? Tapusu yok diye sokakta mı kalalım? Sur’da milletin başına ne getirdiler aynısını burada da yapacaklar” diyor. 50 bin TL ile ancak kiraya girebileceklerini dile getiren Mehmet, komşusuna 70 bin TL para verdiklerini o paraya günlerce alabileceği ev aradığını fakat bulamayıp yine yoksul mahallelerden biri Şehitlik Mahallesi’nde kiraya yerleştiğini belirtiyor. Mehmet, konuşmasına şöyle devam ediyor: “Buradaki insanlar ne yapacak nereye gidecekler? Buradaki insanlar harabelerin içinden odun toplayıp satıyorlar. Kimse görmüyor mu ? 3-5 kuruşla yine bu millete hadi gidin diyecekler. 2 kuruş fazla versinler bari o insan ev alabilsin. Milleti sokakta aç bırakıyorlar. Buranın kaderi sokakta sersefil olmak.”
Mehmet’in ardından dolanmaya devam ediyorum. Bu sürede çok insanla konuşuyorum. İsim vermiyorlar, kimisi henüz parasının bir kısmını almamış, alabileceğinden de emin değil. Kimisi kendisine verilecek olan paradan olmamak için konuşmuyor. Ama telaşlılar, tedirginler… Tarihi surların gün yüzüne çıkarılması, korunması gerekli elbette, peki bu insanların barınma hakkı ne olacak?
MİMARLAR ODASI: VERİLEN PARAYLA DEĞİL EV ODA BİLE SATIN ALINAMAZ
Mahallede devam eden yıkıma ilişkin Evrensel’e konuşan Mimarlar Odası Diyarbakır Şube Başkanı Ferit Kahraman, köyden kente yaşanan mecburi ve zorunlu göçlerle çarpık izinsiz bir yapılaşmanın olduğunu ifade etti. Yıkımın amacının Surların dokusunu korumak açısından elbette gerekli olduğunu belirten Kahraman, yıkımın ilk günlerinde teknik açıdan ciddi sorunlar teşkil ettiğini belirterek, “Yıkımın çoğu yerde iş makineleriyle değil elle yapılması lazım. İlk başlarda ağır iş makineleriyle yıkıma başladılar. Biz de bir tespitte bulunduk, ikinci, üçüncü sur duvarı kalıntıları var. Çünkü bu evler bunların üzerine inşa edilmiş, hatta bazıları asıl taşları kullanılarak inşa edilmiş. Bu tahripleri engellemeye yönelik uyarılarda bulunduk. Belediye çalışmalara dair hassas olacağı görüşünü bildirdi” dedi.
Etap etap ilerleyen yıkımda çoğu evin tapusuz olmasından kaynaklı, mahallede yaşayan insanların kendilerine verilen ücrete razı gelmek zorunda kaldıklarını belirten Kahraman, Surların korunması gerektiğini fakat insanların barınma hakkının da gözetilmesi gerektiğini söyledi. Kahraman, “Bu insanların hakkı nerede hangi şartlar altında olacak? Bununla ilgili yetkili kurumların bununla ilgili çözüm modeli de söz konusu değil. Şu an yapılan mevcut yapının inşaat alanını ölçüyorlar. Bunun amortisman bedeli ile ilgili bir değerlendirme yapıyorlar. Dolayısıyla yapının yaşı büyük oldukça verilen bedel de düşüyor. Ne kadar yeniyse o kadar iyi bir bedel ücreti ödeniyor. Ailelere verilen paralar çok düşük meblağlar değil ama bu parayla değil bir ev bir oda satın alınabilecek miktarda değil” dedi.
TEKRAR KADERİNE TERK ETME DURUMU SÖZ KONUSU
Ben û Sen Mahallesi’nden ayrılmak zorunda kalan ailelerin yine yoksul ve kentsel dönüşüm projeleri içerisinde yer alan mahallelere yerleşmek zorunda kalacaklarını belirten Kahraman, “Ben û Sen Mahallesi’ndeki insanlar bu defa kendi imkanlarının yetebileceği yerlere taşınıyorlar, bu da Bağlar ilçesi oluyor. Çünkü gücünün yettiği konum Bağlar’ın eski yerleşim bölgesi. Orada da kentsel dönüşüm söz konusu ve bu başladığında insanlar bu defa nereye taşınacak? Bu soruya yanıt bulunmadan böyle bir yıkım gerçekleştirilmiş olması ciddi bir sorun. Bu insanlar Sur’da da olduğu gibi kentin dışına itiliyor. Kentle, toplumla olan bağını koparıyorsun. Burada tekrar kaderine terk etme durumu söz konusu. İş, ulaşım, günlük ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir satın alma ihtiyacından da mahrum bırakıyorsun. Ekonomik durumları zaten yok, işin çok yönlü boyutu var. Bu nedenle kentsel dönüşüm yapılırken sadece salt mekan değişimi olarak bakmamak lazım” dedi.
Kahraman, bu tür durumlara karşı yetkili kurumların kentteki sivil toplum örgütleri ve odalarıyla bir araya gelinmesini isteyerek, dönüşümün ekonomik, sosyolojik boyutlarını ele alarak çözümler üretmesi gerektiğini belirtti. Kahraman bu konuda yaşanacak mağduriyetin en aza indirgenmesi doğrultusunda çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi.