Yeni nesil rapte yol ayrımı
Ilgın Çeribaş, Rap müzikteki yol ayrımını yazdı: Hip-hop kültürünün egemen kültüre alternatif olma potansiyelini yaşatan, ana akım rap içeriklerine mesafeli rapçiler hâlâ var.
Görsel: Pexels
Ilgın ÇERİBAŞ
Türkçe sözlü rap müzikle tanışalı yaklaşık 30 yıl kadar oluyor, ancak rap müziğin bugünkü gibi müzik endüstrisinin vazgeçilmez bir parçası haline gelmesi, dinlenme listelerinin ilk sıralarına tırmanışı son birkaç yılın kazanımı. Rap müziğin kazandığı bu ivme ne yalnızca yerel bir sıçrama ne de daha öncesinde küresel ölçekte deneyimlenmiş bir yükseliş. Türkçe rap hayatımıza girdiğinden bu yana, müzik üretimi alanında bu işten dişe dokunur miktarlarda para elde eden, müzik piyasasının nemalandığı, adını duymaya alıştığımız birkaç rapçi dışında (Ceza, Sagopa Kajmer gibi) bu kültürün lirikal anlatımında emek veren oluşumların toptan bir yükselişe geçmesi epey yeni bir gelişme olarak karşımızda duruyor. Meseleyi yalnız Türkiye’ye özgü bir durummuş gibi ele almak yazıyı noksan bırakacaktır. Çünkü bu yükselişin emareleri dünya çapında rap müziğin, müzik piyasasının merkezine yerleşmesiyle hissedilmişti.
RAP’İN İÇİNDE DOĞDUĞU ZEİTGEİST
Rap müziğin doğası gereği protest bir kimlik taşıdığı, toplumda kimi kesimlerinin sisteme yönelik eleştirisini, isyanını, öfkesini içeren bir yapısı olduğu hip-hop kültürünün tarihine kısa bir göz atıldığında ilk fark edilecek niteliklerden biridir. Gerek içinden çıktığı Bronx gettoları için gerekse bizi yakından ilgilendiren Almanya’daki Türk diasporası için rap müzik ve hip-hop kültürünün tüm diğer bileşenleri söz hakkı olmayan kimselere bir ifade alanı açtı. Rap’in içinde doğduğu zeitgeist, bu müzik türünün toplumsal misyonunu oluşturan görünümleri içinde taşır. Olanı aktarmakla yükümlü olan rap müzikle belki bugün gençler arasında Twitter kullanımının yaygınlaşmasını ilişkilendirebiliriz: Söz söyleme hakkından pratik anlamda mahrum bırakılan bir kesimin kendisi için ifade alanı arayışı. Öte yandan uzunca bir süredir içinde bulunulan ekonomik kriz hali, bunun yarattığı hoşnutsuzlukla artan iktidara yönelik eleştiri söylemi istenci de, gerçeklikle bağını koparmamış bir kültür ve bu kültürün uzantısı olan rap müziğe olan talebi arttırıyor. Özellikle her dört gençten birinin işsiz olduğu, geleceksizliğin gençlerin karşısına karabasan gibi dikildiği bir dönemde gençlerin öfkesini taşıyan bir müzik türüne ihtiyacın artması şaşırtıcı değildir.
Rap müziğin başlarda daha yoksul, sosyal adaletsizlik kıskancındaki gençlerde karşılık bulurken bugün giderek daha genele yayılan bir kitlede karşılık bulmasının bir diğer sebebi ise kişiye dönüştürmek, değiştirmek için alan tanıması, edilgen değil etken olduğunu hatırlatması. Diğer müzik türleri kadar yapay olmayan, ulaşılabilir imajlar yaratan rap kültürü gençlere “Değiştirebilirim, yapabilirim” i vurguluyor. Bunu yaratan koşullar ise rap müziğin diğer türlerden daha kolay icra edilebilmesi. Evlerde, bodrum katlarında mütevazı bütçelerle kurulabilen stüdyolar, aynı müzik türünü icra eden kimselerin yardımıyla çekilen klipler vs. gençler için rap müziğin yapılabilirliğini arttıran diğer faktörlerden. Bununla birlikte herhangi bir prodüksiyona ihtiyaç kalmadan müziği dolaşıma sokabilmek teknolojik gelişmenin rap müziğe yaptığı katkıların arasında yer alıyor. Müzik yapma yoluyla var olan koşullarını iyileştirme, ekonomik anlamda olanaklarını arttırmaya dair istenç ise, görece yeni MC’lerin temel motivasyonu diye düşünüyorum.
TRAP, YAPISI GEREĞİ KOLAY TÜKETİLMEYE ELVERİŞLİ
Göz ardı edilmemesi gereken esas mesele burada bugün “uçuşa” geçen hip-hop kültürünün lirikal anlatımı olan rap müziğin yanı sıra -ki daha baskın olarak da- trap’in yükselişi, hem dünyada hem de Türkiye’de. Trap, yapısı gereği kolay tüketilmeye ve elverişli bir ticari müzik olmaya daha müsait. Okunuşu itibariyle İngilizcede “tuzak” anlamına gelen trap ağırlıklı olarak tekno ve trance türlerinden beslenir, lirikal anlamda parçaya eşlik edebilmek old school rap müziğe nazaran çok daha kolaydır. Bugün listelerde ilk sıralardan inmeyen rap-trap parçaları ise ne yazık ki içerik anlamında rapin protest geleneğinden beslenmiyor, besleniyorsa da hakim üretim içinde çok kısıtlı bir yerde kalıyor. Bugün baktığımızda kültür endüstrisini beslemek, rapin daha asli bir görevi olarak karşımıza çıkıyor. Öte yandan baktığımızda popüler kültürden etkilenmemiş veya mevcut kapitalist üretimin şekillendirmediği bir kültür uzantısı bulmayı beklemek ütopik bir yaklaşım olacaktır. Bahsettiğimiz durumun yerel ve global ölçekteki tezahürlerini dünyanın en popüler müzik dinleme mecralarından birinin verilerine kısaca göz atarak fark edebiliriz. Spotify raporunda dünya genelinde liste başlarını Bad Bunny, Drake, Juice WRLD gibi rapçiler çekerken Spotify’ın 2020 Türkiye özetine göre en çok dinlenen tür olarak karşımıza rap müzik çıkıyor. Öte yandan en çok dinlenen sanatçı Ezhel (Takibinde ilk beşi paylaşan Murda, Sagopa Kajmer, Patron gibi rapçiler geliyor). En çok dinlenen albüm ise Murda ve Ezhel’in iş birliğiyle sunulan Made In Turkey albümü oluyor (Yine devamında Gazapizm’den Hiza, Ufo361 den Lights Out ve Murda’dan Doğa gibi işler geliyor). Veriler gerek liste başı çeken rapçiler gerekse en çok dinlenen albümlerin trap ağırlığından olduğu göz önüne alarak değerlendirildiğinde ana akım rapin buradan beslendiğine yönelik değerlendirmeler haksız sayılmayacaktır.
MÜZİK ENDÜSTRİSİ POPÜLER OLANA SIKICA TUTUNDU
Hakim olan rap-trap anlayışı madde kullanımı, pahalı alkollü meşrubatlar ve “Pastadan pay kapmaya” yönelik sloganlarla bezenmiş bir içerik sunuyor. Saian’ın “hip-hop artık para görenin ağzında salya” değerlendirmesinin tekabül ettiği bir rap üretim süreci şüphesiz ki var ama bütünen rapin protest kimliğinden sıyrıldığını söylemek de hatalı olacaktır. Yükselişe geçen hip-hop kültürünü benimseyen kimselerin, sokak stiliyle, davranış örüntüleriyle buraya ilişkin bir eğilimi olduğunu söylerken grubun tamamını böyle değerlendirmiyoruz. Kaldı ki “yeni nesil rap anlayışı” doğrultusunda konumlanan rapçiler de kısıtlı da olsa başta kendi mahallerine ilişkin sorunlar ve buradan yükselerek ülke gündemine dair eleştirilerini yer yer dile getiriyorlar.
Vurgulanmak istenen şu ki, müzik endüstrisi popüler olana (Burada popüler hakim olan, yaygın olarak tüketilen, beğenilen anlamıyla kullanılmıştır) sıkıca tutundu ve onun anlamını yeniden inşa etmeye çalıştı; ısmarlama, daha hızlı tüketilen ve arkadan gelene yer açan bir rap müzik üretim süreci. Medya sektörüne hakim olan sermaye gruplarının kendi tercih ve isteklerini hip-hop kültürünün bir parçası halinde sunmak istemeleri pek de şaşırtıcı olmasa gerek.
Tüm bu gelişmelere karşın, hip-hop kültürünün egemen kültüre alternatif olma potansiyelini yaşatan, ana akım rap içeriklerine mesafeli, direnişi vurgulayan sanat formları üretimini sürdüren rapçiler hâlâ varlar ve rap müziğin ortaya çıkışı itibariyle kazandığı protesto amacı güden karakteristik yapısını korumaya devam ediyorlar.