İktisatçı Dr. Serdar Acun: Gençler esneklik ve güvencesizlik çemberine sıkıştı

TÜİK verilere göre, 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 24.9, istihdam oranı ise yüzde 30.6 oldu. İktisatçı Dr. Serdar Acun ile genç işsizliğini konuştuk.

31 Ocak 2021 23:40
Son Güncellenme Tarihi: 01 Şubat 2021 20:01
Paylaş

Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ
Antep

TÜİK'in açıkladığı genç işsizlik verilerini konuştuğumuz İktisatçı Dr. Serdar Acun, süreci tam anlayabilmek için istihdam rakamları, iş gücüne katılım oranı ve iş gücüne dahil olmayan nüfusun da analiz edilmesi gerektiğini söyledi. Acun, “rakamlar Türkiye emek piyasasında gençlerin esneklik ve güvencesizlik çemberine sıkıştığını gösteriyor. Gençler iş bulmakta zorluk çekmekte bulsalar bile esnek, kayıt dışı ve düşük ücretlerde çalışıyor” dedi.

TÜİK verilere göre, 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 24.9, istihdam oranı ise yüzde 30.6 oldu. İktisatçı Dr. Serdar Acun ile genç işsizliğini konuştuk.

‘SADECE İŞSİZLİK ORANINA BAKARSAK YANILIRIZ’

TÜİK’in açıkladığı verilere göre, 15-24 yaş nüfusta işsizlik oranı 24.9. İstihdam oranı da 2.2 gerileyerek 30,6 oldu. Uzun yıllardır, genç işsizlik oranının toplam işsizlik oranının üstünde seyrettiği bir süreç yaşanıyor. Bu tabloya dair değerlendirmeniz nelerdir?

Genç işsizliği Türkiye’de ve Dünyada genellikle normal işsizlik oranın üstünde olageldi. Ancak 2008 krizinden beri aradaki fark giderek açılmaya başladı. Hatta 2010’lu yılların ilk yarısında Avrupa’yı saran borç krizi döneminde Portekiz, İspanya ve Yunanistan gibi ülkelerde bazı aylarda yüzde 50’lere yükseldi. Türkiye’de de özellikle son 20 yıldır genç işsizliği yüzde 20-25 oranlarında gerçekleşti. Pandemiyle beraber işsizlik hem dünyada hem de Türkiye’de net bir şeklide gözle görülür hal aldı. Ancak TÜİK’in açıkladığı rakamlar ise yaşanan durumu yansıtmak yerine işsizlik oranlarında azalma olduğunu iddia ediyor. Sizin de söylediğiniz gibi Ekim 2020 döneminde genç işsizliği 2019 Ekim dönemine göre yüzde 0,4 oranında azaldı. Pandemi sürecinde sadece işsizlik oranlarından işsizliğe bakarsak çok fazla yanılgıya düşeriz. Süreci tam anlayabilmemiz için istihdam rakamları, iş gücüne katılım oranı ve iş gücüne dahil olmayan nüfusu da analiz etmeliyiz. Örneğin Ekim 2020 döneminde hem işsizlik hem istihdam hem de iş gücüne katılım oranında azalma meydana geldi. Yani istihdam edilen sayısı azaldı ve çok sayıda kişi iş gücü piyasasından çekildi. Bu durumun arkasına baktığımızda ise iş aramayan ancak iş verildiğinde çalışmaya hazır olan sayısına bakmak önemli hale geliyor. Örneğin Ekim 2019 ile Ekim 2020’yi karşılaştıralım. Ekim 2019’da iş aramayıp çalışmaya hazır olanların sayısı 515 bin iken Ekim 2020’de bu grupta olan kişi sayısı 548 bin kişi artarak 1 milyon 63 bin kişiye yükseliyor. Yani geçen yıldan bu yıla 548 bin genç iş bulma ümidini yitirmiş ancak çalışmak istiyor. İşsizlik rakamlarına bu grubu eklediğimizde ülkedeki genç işsizliğin durumunu yaklaşık olarak görebiliriz.

EĞİTİM VE İŞSİZLİK…

Türkiye’nin yaşadığı gerek krizler ve dünyadaki ekonomik krizler önemli yapısal sorunlara sebep oldu. Genç işsizliğin rekor oranlara varan durumunu ve bunun ülke geneline bu denli yayılmasının sebepleri nelerdir?

Gençlerin yetişkinlere göre daha az deneyime sahip olması, daha güvencesiz çalışması gibi etkenler yaşanan en küçük olumsuzlukta ilk vazgeçilecek çalışan olarak gençleri öne çıkarıyor.

Eğitim sistemimizde yaşanan değişimler de genç işsizliğini etkileyen önemli diğer bir etken olarak çalışmada öne çıkmaktadır. Özellikle son yıllarda artan eğitimli genç nüfusa emek piyasasında yaratılan yeni işlerin daha çok niteliksiz, esnek ve verilen eğitimle uyumsuz olmasından dolayı gerekli karşılığı verememekte bu durum da genç işsizler içinde üniversiteli genç işsizlerin oranının artış göstermesine neden oldu. Son yıllarda hükümet tarafından açıklanan desteklerin daha çok inşaat sektörüne yönelik olması ve bu sektörde yaratılan işlerin artan eğitimle uyumsuz olması da sorunun politika yapıcılardan kaynaklı bir kısmını ifade etmekte. Diğer yandan artan eğitim seviyesi gençlerin beklentilerinde değişime neden olmakta özellikle üniversite mezunları, okudukları bölüme göre iş bulmak istemekte. Bu durum da boş iş pozisyonlarıyla nitelik ve beklentiler arasında uyumsuzluğa neden olmakta. Genişleme dönemlerinde bu durum, genç işsizlerde memnun olmadığı için işi bırakma eğilimini güçlendirmekte. Ancak, daralma sürecinde yaşanan açık iş pozisyonu darlığı ise bu eğilimi azaltmakta.

Bir diğeri de özellikle 2001 kriziyle beraber Türkiye’de tarımın çözülmesi sonucu kentlere yönelen göç ve göçle artan emek arzına karşılık yeterince emek talebinin olmayışı da diğer bir neden.

Ayrıca son yıllarda kadınların iş gücüne katılma eğilimde yaşanan artışa paralel genç kadınlarda da iş gücüne katılım arttı. Ancak Türkiye emek piyasasında toplumsal yapının bir yansıması olarak kadına yönelik geleneksel algı maalesef genç kadın işsizliğini artırmış bu durumda genç işsizliğinin yukarı yönlü hareketine neden oldu. Örneğin genç kadın işsizliği Ekim 2019’dan Ekim 2020’ye yüzde 0,9 puan arttı. Ancak genç erkek işsizliğindeki azalma işsizlik oranını azalttı.

2000'li yıllardan itibaren üniversite sayıları arttı. Üniversitelerde verilen eğitimin niteliği tartışılır durumda. Bir de Türkiye emek piyasası buna cevap veremiyor. Emek piyasasının istihdam sağlayamaması ve verilen eğitimin işsizliğe etkisi acısından neler söyleyebilirsiniz?

Üniversite mezunlarının Türkiye emek piyasasındaki konumları son yirmi yıl içinde önemli değişiklikler yaşadı. Özellikle artan üniversite sayısı ile birlikte üniversite mezunu emek arzında da önemli ölçüde arttı. Bu grubun hem istihdam edilenler içinde hem işsizler içerisinde hem de iş gücüne dahil olmayıp çalışmaya hazır olanlar içinde payları yıllar içinde arttığı gözlenmekte.

Türkiye emek piyasasına baktığımızda yüksek nitelikli işler denilen doktor, mühendis, teknisyen, yönetici, öğretmen, gibi mesleklerde istihdam edilenler 2019 yılında toplam istihdamın yüzde 22.7’sini temsil ediyor. Düşük vasıflı işler ise 2019 yılında toplam istihdamın yüzde 48.6 denk düşüyor. Bu oranlar son on yılda çok küçük dalgalanmalar yaşadı. Hepimizin kabul edebileceği üzere düşük vasıflı işlerin bu kadar egemen olduğu bir emek piyasasında üniversite mezunu ihtiyacı da sınırlı olacak ve üniversiteli işsizliği artacaktır. İşsiz kalmamak için doğal olarak üniversite mezunları düşük vasıflı işlerde çalışmak isteyecek. Son on yıla baktığımızda üniversite mezunlarının düşük vasıflı işlerde çalışma oranı da yüzde 10.8’den yüzde 17.8 yükseldi. Gençlerde maalesef hem deneyimsizlikleri hem de emek piyasasının yapısı nedeniyle vasıflarının dışındaki işlerde daha fazla çalışmak zorunda kalıyor.

Üniversiteli işsizlerin yaş gruplarına göre dağılımına göre 2000 yılında 15-24 yaş grubu oransal olarak en fazla paya sahip. 2000 yılında her iki üniversite mezunu işsizin biri 25 yaş altı iken bu yaş grubunun payı yıllar itibariyle azaldı. Bu azalmanın nedenlerinden bir tanesi genç mezunların daha deneyimli olanlara göre düşük ücretlerle çalıştırılması. 2000 yılında 142 bin üniversite mezunu işsizin 73 bini 25 yaş altı, 55 bini 25-34 yaş grubu ve 13 bini ise 35 yaş ve üstü. 2019 yılında ise 25 yaş altı üniversite mezunu işsiz sayısı 353 bin, 25-34 yaş aralığı ise 533 bin ve 35 yaş üstü ise 237 bin kişi. 25 yaş üstü mezunların sayısındaki dramatik artışın bir nedeni Türkiye emek piyasasının artan üniversite mezunu sayısına cevap verememesi.

Üniversite mezunları içinde 15-24 yaş aralığının payı azalsa bile bu yaş grubundaki işsizliğin eğitim durumuna göre dağılımına baktığımızda ise üniversite mezunlarının payı artıyor. Bu durumu 15-24 yaş arası gençler bir yandan düşük ücretlere iş bulabilmekte diğer yandan ise daha esnek, güvencesiz işlerde ilk vazgeçilecek konumda olmaları nedeniyle sürekli işsizlikle yüz yüze kalmaları ile açıklanabilmekte.

Verilere bakıldığında Türkiye emek piyasası ile üniversite eğitiminin arasındaki uyumsuzluğun etkisi net şekilde hissediliyor. Bir yandan artan üniversite mezunu emek arzı diğer yandan artan işsizlik, üniversiteli işsizlerin iş beklentilerinde de değişime neden oluyor. 2000’li yılların başında hâkim olan profesyonel mesleklerde çalışmada 20 yıl içinde önemli değişiklikler olmuş ve daha az nitelik gerektiren işler giderek artan şekilde üniversite mezunları tarafından zorunlu tercih edilmeye başlandı. Özellikle merkez üniversitelerle taşra üniversitelerde verilen eğitimler arasındaki nitelik farkı taşra üniversitesinden mezun olanları daha az vasıf gerektiren işleri aramaya yöneltti. Türkiye’de üniversite eğitimi ile emek piyasasının ihtiyaçlarının belli bir oranda uyumlu olmasında gerekli adımlar atılamazsa üniversite mezunu işsizliği çözülmesi güç bir sorun olarak devam edecek, etkileri giderek artacak.

GENÇLER İSTİHDAM DIŞINA İTİLİYOR

Özellikle son yıllarda istihdam edilen genç sayısında önemli azalmalar söz konusu. İstihdam konusundaki bu değişikliğe ilişkin görüşleriniz nelerdir?

Özellikle son bir yıldır istihdam edilen genç sayısında önemli azalmalar meydana geliyor. 2019 yılının Ekim ayıyla 2020 yılının ekim ayı arasında genç istihdamında 216 binlik bir azalma meydana gelmiş. Bu azalmaya rağmen gençler içinde esnek ve güvencesiz çalışmada artışlar meydana geldi. Son bir yılda isteği dışında 40 saatten az çalışan ancak 40 saat veya üstü (yani normal iş) bulduğunda bulduğu işte çalışmak isteyen yani zamana bağlı eksik istihdamda olan gençlerin hem sayısında hem de istihdam içindeki oranında artış meydana geldi. İstihdam edilen genç sayısı azalırken, bir yılda zaman bağlı eksik istihdamda olan kişi sayısı ise yaklaşık 100 bin arttı. Çalışan gençler hem iş bulmakta zorlanmakta bulsa bile esnek çalışmaya mecbur bırakıldı.

Başka bir durum ise kayıt dışı çalışma. Türkiye genelinde son bir yılda yaşanan salgın nedeniyle en güvencesiz olan kayıt dışında çalışanlar işlerini kayıtlı çalışanlara göre çok daha fazla kaybetti. Genel istihdam içinde kayıtsız olanların işten daha rahat çıkarılmasından kaynaklı kayıt dışı istihdamın oranı azaldı. Ancak genç nüfusun kayıt dışı çalışma oranında herhangi bir değişim meydana gelmedi. Bu gençler işten çıkarılmıyor anlamına gelmesin, tam tersi çalışanda daha güvencesiz durumda kayıt dışında çalışmak zorunda kalıyor.  Örneğin 2019 Ekim’den 2020 Ekim’e genel kayıt dışılık yüzde 34.9’dan yüzde 31’e gerilemişken gençlerde ise kayıt dışılık neredeyse hiç değişmeyerek yüzde 42 oranında gerçekleşti. Bu rakamlar Türkiye emek piyasasında gençlerin esneklik ve güvencesizlik çemberine sıkıştığını gösteriyor. Gençler iş bulmakta zorluk çekmekte bulsalar bile esnek, kayıt dışı ve düşük ücretlerde çalışıyor.

Genç işsizler arasında daha önce herhangi bir işte çalışan ancak iş bittiği için çıkarılan sayısında bir artış var. Bu durumu nasıl değerlendirmek gerek? Esnekleşmenin emek piyasasına girmesinin bunda etkisi nedir?

Burada da yukarıda belirttiğim esnekleşmenin diğer bir sonucu. Geçici işlerin giderek emek piyasasında egemen hale gelmesi gençleri de yoğun bir şekilde etkiledi. Özellikle son birkaç yıldır gençler iş bulmada yaşadıkları sıkıntı sonucu geçici işlerde çalışıyor. Aslında burada gençlerin yapabilecekleri bir şey yok. Artık o kadar sıkıntı çekmektedirler ki günü kurtarmak için böyle işleri de istemeseler de kabul etmek durumunda kalıyorlar. Aslında bu işlerin birçoğu yukarıda verilerle de desteklemeye çalıştığım üzere vasıflarının çok altında işler. 

‘TOPLUMSAL ROL KADINLARDA İŞSİZLİĞİ ARTIRIYOR’

Genç kadınlardaki işsizlik oranları da geçmiş senelere kıyasla çok yüksek seviyede. Özellikle eğitim seviyesi arttıkça işsizlik oranlarının arttığını görüyoruz. Bunun sebepleri nelerdir?

Kadınlarda eğitim seviyesinde yaşanan artış iş gücüne katılım oranını pozitif yönlü etkiliyor. Eğitim seviyesi artıkça kadınlar daha fazla emek piyasasına çıkıyor. Ancak Türkiye emek piyasasının bu artışı yeterince karşılayamaması kadınlarda nitelikli işsizliği artırıyor. Ancak kadınların istihdam edilmesini sadece eğitim ile açıklamak Türkiye emek piyasasını anlamamızı zorlaştırıyor. Türkiye’de kadına biçilmeye çalışılan toplumsal rol kadınların emek piyasasında erkeklere göre daha zor iş bulmasına neden oluyor. Kadınlara biçilen rol nedeniyle ev ve aile işlerini beraber yürütecekleri işler aramakta bu ise güvencesiz ve esnek çalışmalarına neden oluyor. Bu cendereyi kırmaya çalışan eğitimli kadın işgücü ise ayrımcılığa maruz bırakılmakta ve erkeklere göre daha zor iş bulabiliyor. Son yıllarda üniversite mezunu kadınların ev ve ailevi nedenleri göstererek iş gücü dışında kalması bu algının bir sonucu. Toplumsal algılayışta kadının pozisyonuna ilişkin köklü bir değişim olmadığı sürece kadınların emek piyasasında tuttuğu yer açısından eğitimin etkilerinin sınırlı kalma olasılığı yüksek.

ÖNCEKİ HABER

Resmi rakamlara göre bile Türkiye'deki işçilerin sadece yüzde 14'ü sendikalı

SONRAKİ HABER

Ordu'da savcının arabasına hatalı parkla ilgili not bırakan kişi gözaltına alındı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa