01 Şubat 2021 22:42

Kahvaltıya buyurun

Yücel Sayman ve Hacer Sayman'ın hazırladığı "Günaydın Yaşam" adlı kitap, bize bir kahvaltı koreografisi ile şöyle sesleniyor: Kendinizi bırakmayın, bırakırsanız da aşka bırakın.

Görsel: Günaydın Yaşam kitabının kapağı

Paylaş

Fatih POLAT

Çoğu zaman evden, kimi zaman da yüz yüze çalıştığımız korona günlerinde çalan telefonun ardından gelen ses heyecan vericiydi. Yücel Ağabey’di arayan. Kendisine ‘ağabey’ diye seslenilmesini tercih etmediğini köşesinde de yazan, ama benim aksini henüz başaramadığım Yücel Sayman. Yeni çıkan kitabını göndermek için adres istiyordu. Yücel Sayman, tanımış olmaktan büyük keyif aldığım, insanın kendisini özgürce gerçekleştirme çabasını, sadece uzman olduğu hukuk alanı bakımından değil, bir yaşama felsefesi olarak benimseyen biridir. Aslında hem arkadaşım, hem de ağabeyim olan Yücel Sayman’ın, kanser olduğunu öğrendikten sonraki duruşu da, onu seven bizlerin endişelerini hafifletmeyi de amaçlayan müthiş bir eylem biçimi olarak görünüyor bana.

'AYNI SERVİS TABAKLARINDA İKİ KEZ KAHVALTI EDİLMEZ'

Onlarca kahvaltı masası fotoğrafı ile onları destekleyen yazıların yer aldığı ‘Hacer-Yücel Sayman’ imzalı ortak çalışmanın girişinden bir bölüm şöyle: “Sabahları masayı düzenleyip kahvaltıyı sunmak Yücel’in işidir. Yücel bu işi severek yapar, çoğu kez o günün hoş geçmesini sağlayacak tılsım niyetine icat ettiği bir oyunun parçası haline getirir. Mart ayı öncesiydi, toplumsal yaşamdaki ilişkileri düzenleyen hukukun hareketle etkileşimi var mıdır, yok mudur diye kendine soruyor, evin içinde dönüyor, dolaşıyor, düşünüyordu. Beyninin bir bölümünden Heraklit ona, ‘Aynı nehirde iki kere yıkanılmaz’ diye sesleniyordu. Yücel, tuttu, bu sesi, ‘Aynı servis tabaklarında da iki kez kahvaltı edilmez’ diye yanıtladı ve yanıtını, yine kendince tılsım addettiği bir oyuna çevirdi: Artık her sabah kahvaltısını daha öncekilerden farklı servis tabaklarında sunacaktı. Oyunun ilk kahvaltısını hazırladı, fotoğrafını çekti, yakın dostlara gönderdi.”

Ardından dostlarının yorumları gelmiş. Sonra yeni kahvaltı masaları ve onların fotoğrafları. Bazı sabahlar fotoğrafların gelmesi gecikince o dostlardan, “Fotoğraf gelmedi, bir terslik mi var? Kahvaltı hâlâ hazır değil mi? Neden gecikildi, merak ettim.” diye mesajlar gelmiş.

Kahvaltı hem ilk lokmanın yenildiği, hem de güne merhaba denildiği andır. ‘Nasıl başlarsanız öyle gider’ denilir ya, kahvaltılar o nedenle de yabana atılamaz. Bir kahvaltının neleri içerdiği kadar, eldeki malzeme ile ona katılan anlam da önemlidir.

Kanser tedavisi ile koronavirüsten korunma çabasının iç içe geçtiği günlerde, her yeni güne içinde türlü mesajlar dolu bir kahvaltı ile uyanmak…

‘SABAH KAHVALTISI GELENEĞİNE ŞÖLENİ KATTIM’

Bu eylemi bir de Yücel Sayman’ın kendisinden dinleyelim: “Heraklit fiziksel/doğal olanı söylemiş; ben onun söylediğini kültürel/toplumsala aktardım. Sabah kahvaltısı geleneğine şöleni kattım (İsteyen buna mutluluk da diyebilir), sabah kahvaltısının lezzeti şölen olsun istedim, şölenle hareket arasında bağ kurdum, hareketi her sabah kahvaltıyı farklı servis tabaklarında sunmakta buldum.

Her sabah mutfağın bir köşesinde farklı servis tabakları aradım; aradım ve buldum! Porselen, cam, ahşap, emaye, kağıt, alüminyum folyo, yabancı gazete servis tabakları…”

Yücel Sayman, kanser olduğunu öğrendikten sonraki süreci anlatırken de şöyle diyor: “Kanserli hücre (KanseroHücre) bedenimde yani özel alanımda, Korona 19 Virüs (KoronaVirüs) sokakta yani kamusal alanda, direniş günleri başlıyordu.”

Prof. Dr. Sabahattin Aydın da, kitaptaki ön sözünde hayranlığını gizleyemediği şu ifadeleri kullanmış: “Her biri birbirinden farklı, adeta sanatsal faaliyet halini alan yüz beş; özgün kahvaltı, aynı zamanda mücadele sürecinin seyrini anlatıyor. Sadece kahvaltı koreografilerini seyrederek bu süreçte değişen ruh durumunun serencamına tanıklık edebilirsiniz.

Hem terapistlerin, hem de terapi görenlerin bu serencamdan çıkaracakları dersler var.”

Kitabın sayfa tasarımını yapan ve kahvaltı fotoğraflarını gördükten sonra Hacer ve Yücel Sayman’ı bu kitap için cesaretlendiren Gülnur Özdağlar da özel bir alkışı hak ediyor.

Tüm bu kahvaltı seremonisi şu cümle ile başlıyor. “Sabaha keyifle başlamak isteyen, aynı servis tabaklarında iki kez kahvaltı etmez.”‘

'KORONA GÜNLERİNDE AŞK'

Bir kahvaltı masasında çeşitli sebzeler kullanılarak oluşturulmuş ‘Hacer sen bir ışıksın’ yazısı dikkati çekiyor.

Hacer-Yücel Sayman imzasını taşıyan ‘Korona günlerinde AŞK’ adlı bir yerleştirmede ise, bir parmakta zeytinden yapılmış bir yüzük ile el ele tutuşmuş eldivenli iki el dikkati çekiyor. O ellerin olduğu ve içinde sebzelerle dolu bir vazonun bulunduğu kahvaltı masası ‘Hoşçakalalım’ diyerek sizi karşılıyor.

KAHVALTININ RİTMİ

Bazen klasik çay tabakları, bazen çeşitli porselen kaselerden oluşturulmuş, bir gün gümüş, bir başka gün bakır tepside sunulmuş kahvaltılar… Baro başkanlığı albümünde yer alan fotoğrafların üzerinde sunulan bir kahvaltı, ‘Biokahvaltı’, ‘Müstehcen’ Kahvaltı, Bilimsel Kahvaltı… DVD’ler ve küllükler ile sunulan kahvaltılar…

Her kahvaltı sayfası nesnelerin dizilişi ve seçilişi ile ahenkli bir bütünlük oluştururken, adeta bir dans ritmi ile birbirini tamamlıyor. Masadaki hiçbir nesne öylesine oraya fırlatılmamış. Ortaya her biri Edip Cansever’i kıskandıracak denli davetkar, ama bir yandan da, ‘Dokunsak mı, izlesek mi?​’ diye düşündüren kahvaltı masaları çıkmış.

Hacer ve Yücel Sayman, bu kitap okurla buluştuktan sonra koronavirüse yakalandılar. Onu da atlatmayı başardılar.

Medipol Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan kitabı D&R’larda ve bazı kitapçılarda bulabilir, ayrıca kitapyurdu ile idefix’ten sipariş verip edinebilirsiniz.

Evet, kendinize bir güzellik yapın ve size bu kitap ile ‘Kendinizi bırakmayın, bırakırsanız da aşka bırakın’ diyen Hacer ve Yücel Sayman çifti ile kahvaltıya buyurun!

ÖNCEKİ HABER

Derince'den bir işçi kadın yazdı: Yoksulluğumuz birleştiriyor bizi

SONRAKİ HABER

"Devlet mültecilerle aramızdaki uçurumları kaldırmalı"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa