Kaynak filmi ve ölüme dair tartışma
Mersin Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema bölümü öğrencileri olarak kurduğumuz sinema atölyesinde Darren Aronofsky’nin Kaynak filmini inceledik.
Mersin Sinema Atölyesi
Pandeminin eğitim ve sosyal hayatı felç ettiği bu dönemde ancak evlerimizden elimizde olan internet imkanı ile birlikte kültür ve sanat adına bir şeyler yapıp özlediğimiz sinema salonlarını, söyleşileri ve sohbetleri bir nebze de olsa sanal sınıflar halinde gerçekleştirmeye çalışıyoruz.
KAYNAK FİLMİNİN KONUSU
Kaynak üç farklı zamanda biriminde, bir adamın sevdiği kadını kurtarmak için başından geçen bin yıllık serüveni konu almaktadır. 15. yüzyılda İspanya’da yaşayan Tomas ölümsüzlük verdiği sanılan efsanevi bir çeşmenin arayışına çıkar. Günümüzde, Tommy Creo isimli bir bilim insanı, kanser olan eşi İzzy’yi kurtarabilmek için umutsuzca bir tedavi yöntemi keşfetmeye çalışmaktadır. 25. yüzyılda, Xibola da olan Tom ise içsel gezintisi sırasında kendisini çok uzun sürelerdir rahatsız eden olayların arkasındaki gerçekleri keşfeder. Bu üç adamın hikayesi tek ve ortak bir gerçeğe uzanmaktadır…
Yönetmen üç ayrı dönemde geçen filmde ölüm, ölüm sonrası ve ölümsüzlük arayışı üzerinden giderek izleyicinin aklında soru işaretleri bırakıp izleyicilerin kesin bir sonuç değil de başka anlamlar çıkarılmasını istemiştir. Filmin giriş sekansında klasik Adem ile Havva’nın elma hikayesi ve cennetten kovulma hikayesinin anlatımı ile başlayan film, bunun ve aynı zamanda cennetteki hayat ağacı figürünün üzerine inşa ediliyor.
ADEM İLE HAVVA’NIN HİKAYESİ
Karen Armstrong “Tanrının Tarihi” isimli kitabından yola çıkarak Adem ile Havva’nın hikayesinin bildiğimiz gibi olmadığını ve aslında yasak meyvenin Havva olduğunu tartıştık. Lilith kimdir, Lilith şeytanın kendisi mi kıskanç bir kadın mı yoksa ilk filmin ismi?
Kitaptan yola çıkarak Lilith ’in, Adem’le aynı zamanda yaratıldığı için Adem ile eşit haklara sahip olduğundan ötürü başkaldırdığı da görüyoruz. Tevrat’ta geçen olayda ise Lilith, Adem’i kandırarak cennetten kaçmıştır. Ancak sonrasında Tanrı Adem’in kaburga kemiğinden Havva’yı yaratmıştır. Kimi efsanelere göre ise kovulmasına sebep olmuştur, deniliyor.
Filmin bir diğer konusu ise Hayat Ağacı’ydı. Hayat Ağacı film de geçen hikayeye göre sonsuzluğu ve ölümsüzlüğü simgeleyen bir ağaçtır. Filmin Orta Çağ’da geçen dönemde Maya Uygarlığında keşişlerin yerini aradığını ve şövalyelerin de onun peşinde olduğunu görüyoruz. Bu insanoğlunun sonsuz güç ve ölümsüzlük peşinde olduğunu gösteriyor, coğrafi keşiflerin de bir bakıma bu düşüncelerde olduğunu görebiliyoruz aslında.
Bilinç olduğunu, ölüm esnasında bilincin ölümüyle insan ölümünde gerçekleştiğini biliyoruz. Ancak filmin götürdüğü bir sonuç gibi gerçekten başka bir evren veya zamanda yaşam var mı? Ayrıca Netflix dizisi olan “Ölümden Sonra Yaşam Var Mı?” dizisi de yine aynı soruyu sorduğunda, orada olan hikayelerden de yola çıkarak kuantum fiziğiyle ölüm ve ruhun gittiği yer çok başka bir boyut olabilir.
“Ya da reenkarnasyon mümkün mü? ruhlar başka bedenlere göç eder mi” diye bir konu açıldı. Semavi dinlere göre olan ahiret inancı, yani ölümden sonraki sonsuz yaşam, sonsuz cennet ve sonsuz cehennem mümkün müdür? Bunların üzerine tartıştık ve bunlar genel olarak kültürümüzün düşünce yapısının bize getirdiği birtakım düşünceler olup cevaplarını yine bu çerçevede verdiğimiz şeyler oldu.
Ruhun metafizik bir kavram olduğunu ancak akılları karıştıran tartışmaya ve düşünmeye açan bir kavram olduğunu bilerek yeni ufuklar ve düşünceler üzerinde yoğunlaştık.
Ölümsüzlük mümkün mü? Teoride evet. Kanser hücreleri yok olmaz uygun ortam bulduğunda anında çoğalmaya başlar tabi kötü bir şekilde insan vücudunu ele geçirerek. Kanserin etkisini tersine çevirebilselerdi ne olurdu. Yani iyi hücreleri ele geçirip vücudu iflas ettirmek yerine kötü hücreleri ele geçirip iyi hücreleri dönüşselerdi. Hastalıklar kötü diye bilinen kanser ile tedavi edilebilecek ve hastalıkların önü kapanmış olacaktır.
FİLM MATERYALİZİM VE İDEALİZMİN ÇARPIŞMASI MI?
Yönetmen hakkında biraz araştırma yapınca yönetmenin başka filmlerinde cin üzerinden gittiğini görebiliyoruz. Kaynak filminden sonraki filmi Nuh Peygamber olması bunun etkilerinden biri. Yönetmen daha çok içsel dünyasına ve dinlere yönelerek dinlerin ön planda olduğunu bize göstermiştir ve bazı sahnelerinde görüyoruz ki dinin üstün olduğunu gösterme çabası gayet açıktır.
Özellikle filmin günümüzde geçen sahnelerini baktığımız zaman, bilim insanı olan Tomi’nin kanser olan eşi Lizzie’yi kurtarmak için girdiği amansız mücadelede sonlara doğru bir kerede değiştiğini görebiliyoruz ve bu sadece bir repliğin olması da aşırı şaşırtıcı bir noktaydı. Ayrıca bilim insanlarının bir tipik karaktere sığdırılması yani her zaman kendi işiyle uğraş veren ve etrafındaki şeyleri görmeyen, anı yaşamayan biri olarak gösterilmesi eşinin ölümünden sonraki pişmanlığı ile beraber bize veriyor.
Burada da yönetmen bize bu tarz insanların işinden başka bir şey düşünmemesinden ötürü kaybettiğini, kaybettiğin şeyin değerini çok sonradan anladığını anlatmak istiyor. Kaybetme sebebi ise elindeki işi yani hastalığa çözüm bulmak için verdiği mücadele diyebiliriz.
ÖLÜM PROPAGANDASI NE İÇİN NEDEN YAPILIR?
Filmin Orta Çağ’da geçen kısmına baktığımız zaman İspanyol şövalyelerin Maya Uygarlığının Latin Amerika’yı işgal ettiklerini ve orada bir Gençlik Pınarı aradıklarını çok net bir şekilde görüyoruz. Ayrıca o dönem dünyaya hakim olan kilisenin bakış açısı ve papanın bir ayin sırasında sırtını kamçılaması; bu dünyadaki yaşantının bir hiç olduğunu, gideceğimiz yerin ölümden sonraki hayat olduğunu sembolize ediyor. Orta Çağ kilisesindeki o papazlara ve filmin geneline baktığımız zaman ölüm sonrası yaşam için görülen mücadele bu hayattaki yaşantının boş olduğunu asıl gerçek hayatım ölümden sonraki yaşam olduğunu gösteriyor.
Bu da yönetiminin hem kendi fikri olmasından dolayı hem de inanışları olan toplumların düşüncesi olduğundan dolayı bu tarz bir ölümden sonra bize Ne oldu düşüncesini verilen cevap olarak karşımızda olan bir filmdir.
Evrensel'i Takip Et