03 Şubat 2021 00:00

Z kuşağı Kürtler ne diyor?

"Türkiye'de Genç Kürt Olmak" başlığı altında sunulan "Benzerlikler, Farklar, Değişimler" raporunu araştırmanın yürütücüleriyle konuştuk.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Berkay Yeğin

Van

 

Geçtiğimiz ay "Türkiye'de Genç Kürt Olmak" başlığı altında sunulan "Benzerlikler, Farklar, Değişimler" raporu, kurdish-studies.org web adresinden yayımlandı. Kürt Çalışmaları Merkezi, Yaşama Dair Vakıf ve Rawest Araştırma ile birlikte hazırlanan rapor, Kürtlerin Z kuşağına dair önemli veriler sunuyor. Araştırmanın yürütücülerinden Raha Ruhavioğlu'yla, Kürt gençliğinin özgün olan rollerini; yaşam biçimi, beklenti ve isteklerini kapsayan araştırma bulgularını Kürt meselesi bağlamında konuştuk.

Rapor kapsamında Kürt gençlerin yaşam biçimlerinin Türkiye ortalamasının oldukça altında izlediğini görüyoruz. Bunu söylerken işsizlik verilerinden, istihdamdaki rollerinden araştırmanın ortaya çıkardığı verilere de ithaf etmek mümkün. Kürt gençleri meseleden ne düzeyde etkileniyor?

KÜRT MESELESİNDE ÇÖZÜMÜ TARTIŞMAK GEREKLİ.

Kürt gençlerinin Türkiye gençlerinin geri kalanına nazaran şartlarının daha kötü olması bir hakikat. Bunun sebepleri ise Kürt meselesinden azade değil elbette. Çünkü bu gençler, sorunlarını tanımlarken en etkili olanın ekonomi ve işsizlik olduğunu söylüyorlar ancak bunun siyasetten azade olmadığını bilerek söylüyorlar. Bu meselenin kendileri açısından politik bir tarafı da var. Nedir o Türkiye'de Kürt olarak yaşadıkları için ayrımcılığa uğruyorlar, daha az istihdam buluyorlar ya da Kürt şehirlerinin ekonomik kalkınmada geri bırakılmış şehirler olması neticesinde bu gençler, başka yerlerde iş aramaya mecbur kalıyor.  İstanbul, İzmir Adana vs. iş arıyorlar. Orada iki şey oluyor; birincisi vasıfsız işlerde çalışıyorlar, ikincisi ayrımcılıkla daha bireysel düzeyde tanışıp aidiyet bağları zayıfladığı için hayat memnuniyetleri azalıyor.

Dolayısıyla Kürt meselesi dediğimiz şey siyasi bir sorunu çözmek değil sadece, eğitimden bölgesel kalkınmaya kadar genişletebileceğimiz bir skalada bazı politikaları hayata geçirmeyi gerektiren bir şey. Bu gençlerin problemleri, Kürt meselesinden azade olmadığı için örneğin Kürt meselesinin çözümü bahsinde Türkiye'deki ayrımcılık meselesinin tartışılmadan bu konun konuşulması gerçekçi olmaz. Öbür taraftan Ağrı mesela, doğum hızı en yüksek ilk 10 il arasında ama nüfusu sürekli azalıyor. Batıya sürekli göç veriyor. Batıya, ekonomik sebeple zorunlu göçleri durdurmanın yolu, bölgeyi bölgede kalkındırmaktan ibarettir. Bunları da içerecek makro düzeyde, Kürt meselesinde çözümü tartışmak gerekli.

Bu çözümün kapsamı nedir? 

Tabii çözüm süreci söz konusu olduğunda bazı başlıklar kendiliğinden iyileşiyor. DTSO'ya sorsanız bölgedeki en iyi dönemlerini çözüm sürecinde yaşamışlardır çünkü buradan Suriye'ye Irak'a ihracat yapabiliyorlardı. Çatışmanın ekonomiye getirdiği ekstra maliyet yoktu, girdiler bu kadar yüksek değildi ama iş çatışma halinde olduğunda bütün bunlar daha külfetli hale geliyor.

Dolayısıyla sivil bir çözüm bahsi açıldığında bazı şeyler çözülecektir ama Türkiye'deki ayrımcılık meselesi ve Kürt gençlerin bölgedeki istihdamı daha özel bir politika gerektiriyor.

Çözümün siyasi boyutta olmadığına dair vurgu yaptınız. Son 10 yıllık skalada bölgede kapitalist gelişim açısından gelişmeler yaşandı. En azından bölge illerde tekstilin yoğunlaşmasının da getirdiği değişimleri görmek mümkün.

Bölgede bir pazar ve bu pazarın hareketliliği var. Fakat bu şu anlama gelmiyor. Düşük ücretli de olsa iş bulma olanakları fazla değil. İki sebeple söylüyorum bunu; birincisi, düşük ücretle ve özlük hakları zayıf bir istihdam var bu Türkiye genelinde böyle. İkincisi ise Diyarbakır, Van, Urfa gibi yerlerde sendikasız, asgari ücrete bir iş bulmak bile çok zor. İş gücüne olan talep o kadar az ama işgücünün arzı o kadar çok fazla.

Kürt gençlerinin yaklaşık %35i çalışıyor ama bu 35'in 25'i vasıfsız işlerde istihdam içerisinde. Garsonluk, inşaat işçiliği vs. Bunlar ekonomik dalgalanmadan ilk etkilenen sektörler oluyor. Pandemi sürecinde halen kapalı bu alanlar. Batıda çalışan Kürt gençleri ya memleketlerine dönmek zorunda kaldı, ya da orada işsiz kaldı.

TALEP VE ARZU YÜKSEK AMA BUNUN BU DÖNEM ÇÖZÜLECEĞİNE DAİR BEKLENTİ ÇOK DÜŞÜK

DTSO başkanı yeni çözüm sürecine dair açıklama yapmıştı. Kürt sermaye çevrelerinin buraya dair beklentileri var. Gençlik bunun neresinde duruyor?

Yeni bir çözüm sürecinin ortaya çıkmasında iki başlık var: birincisi, çözüm sürecine olan ihtiyaç ikincisi ise, bunun olanaklarının olmaması. Kürt gençlerinin ezici bir çoğunluğu bunun, 2014-2015 deki gibi sivil bir yöntemle çözülmesi gerektiğini düşünüyor. Öbür taraftan bunun şartları müsait mi diye sorduğunuzda beklenti daha zayıf. Gençlerin yarısı bugünkü çatışma halinin sonlanacağına inanmıyor. HDP'li gençlerin 3de 2si umutsuz bu konuda. Talep ve arzu yüksek ama bunun bu dönem çözüleceğine dair beklenti çok düşük. Bu bir şeyi gösteriyor: Türkiye'de siyasal iklim, Kürt gençleri tarafından takip edilip iyi anlaşılıyor.

Benim kanaatim de bölgede tekrardan başlayacak bir çözüm sürecinin şartları bulunmadığı yönünde. İktidar ilişkileri normalleştirmemek için AHİM kararına yani Selahaddin Demirtaş'ın bırakılmasına dahi uymuyor.

BİZ DİLİ UNUTTURURSAK KÜRTLÜK DE GİDER

Raporda bir ‘değişimden’ bahsetmiştiniz. Değişim nedir, Kürt sorunu bağlamında neler söyleyebilirsininiz?

Kürtlüğe ilişkin kolektif taleplerle sosyo-ekonomik statüye dair pek bir ayrım yok. Nedir bunlar anadilin tanınması ayrımcılığın ortadan kalkması gibi taleplerde tam mutabakat var. Öbür taraftan gençler değişiyorlar, sadece sosyo-ekonomik olarak değil sosyolojik olarak da değişiyorlar. Şehir savaşlarına şahit oldular. Şehir çatışmalarının ortaya çıkardığı tahribatı gördüler OHAL’den beri devletin baskı aygıtının dengeleri yeniden kurmasından dolayı gençler başka bir çerçeveden değerlendirmeye başladı.

2015-11 arasında şiddetin daha görünür olmasından bugün ise de görünürlüğünün azalmasından dolayı gençlerde radikalleşme eğilimi giderek azaldı ancak bu şu anlama gelmiyor, politik talepleri zayıflamadı gençlerin önceki kuşağa göre Kürtçeyi daha az kullanıyorlar hatta daha fazla asimile olmuş durumdalar ama anne ve babalarına göre anadil talepleri daha yüksek. ‘Biz dili unutturursak Kürtlük de gider’ yöntemi tamamen bir yanılgıdır.

Gençler HDP ye ilişkin sürecin HDP’nin suçu olmadığını biliyor. Sivilliğin ön planda olmasını istiyor. Demirtaş’ın imajı kötüleşmedi bilakis 'marka değeri' arttı ve Kürtlerin temsil aktörü hâlâ Demirtaş diyebiliriz.

Bu hikâye bize bir şey gösteriyor, kamuoyu; legalitesi daha baskın, genç, dinamik, sahada daha görünür, popüler aktörler olmasını istiyor.

Raporda gettolaşma vurgusu var bu mekansallıktan öte ilişkisel bir boyutta sizce bu entegrasyon sorunu mu?

Kürt gençlerin, Türkiyeli gençlerle olan problemleri ayrımcılık temeli taşıyor. Ne demek bu: Kürt gençleri, İstanbul, İzmir gibi yerlerde ayrımcılığa maruz kalıyorlar ve o ortamdan uzaklaşmak istiyorlar. Onlara alan açan geniş bir Kürt habitatı var. Bu metropollerde sadece Kürtlerle iletişim kurarak bütün ihtiyaçlarınızı karşılayabileceğiniz bir hayat kurabilirsiniz artık. Böyle olunca ayrışma kolaylaşıyor yani batıda bir Kürt habitat olmasaydı belki ayrımcılığa maruz kalan gençler, bu kadar kolay kestirip atmayabilirdi. Buradaki temel problem ayrımcılık. Bu mesele Kürtlerin entegrasyonunu olumsuz etkiliyor. Kürtler, İzmir'de bir mahalle olmasına rağmen oraya ait değilmiş gibi yaşabiliyorlar. Görüştüğümüz gençlerin birçoğunun özellikle çocukken oraya gitmiş ya da orada doğmuş olan gençlerin yani ikinci kuşak diyeceğimiz göçmenler kendilerini İzmirli olarak tanımlıyorlar ama Mardinli Vanlı falan olduğunu da biliyorlar. Gençlerin çoğu, özellikle kadınlar şöyle diyor: “Bir ayrımcılık yaşadığım zaman önce uyarıyorum daha sonra tüm ilişkimi kesiyorum" daha sonra ne yapıyorsun diye sorduğumuzda ise: "Sadece Kürtlerle iletişim kuruyorum" cevabı geliyor.  Entegrasyon sürecinde ayrımcılık önemli bir kalem olarak karşımızda duruyor.

EKMEĞİMİZ ALINDI’ ALGISININ OLUŞMASI

Suriyelilere dönük toleransın düşük olmasını neye bağlayabilirsiniz?

Mülteciler bir şehre gelince o şehrin en alt tabakasında tutunmak zorundalar. O en alt tabakada başka bir mağdur grup olan Kürtler yaşıyor. Kürtler zaten düşük ücretlerle, kayıt dışı ve vasıfsız işlerde istismar ediliyorken; onlardan daha fazla istismar edilebilecek başka bir nüfusun gelmesi, Kürtlerin bunlar yüzünden işsiz kaldık, ekmeğimiz alındı algısının oluşmasına götürüyor. Haliyle biriken tepki asıl sorumlu olan sermayeye değil başka mağdur bir gruba yönelmiş oluyor.

Batıda bahsettiğimiz saldırılarda etnik sebepli değil ekonomik sebepli olduğunu söylemek mümkün. Gündelik hayatta birbirleriyle ilişki kuran Kürtler ve Suriyeliler beraber yaşamayı öğreniyorlar ancak bu bir diğerinin ekonomik hayatını olumsuz etkilememesi koşuluyla. Zenofobiyi arttıran sebeplerden biri şu: Mesela siz bugün çalıştığınız bir inşaatta yarın bir mültecinin çalıştığını gördüğünüzde maalesef aklınıza ilk olarak müteahhidi suçlamak gelmiyor. Daha kolay olan tepkiyi daha hızlı gösteriyorsunuz yani sizin yerinize istihdam edilmiş aslında istismar edilmiş mülteciye tepkili oluyorsunuz.

'TÜRK SEVGİLİM OLMASIN’

Kürt gençliği içerisindeki kadınlar ayrımcılığı nasıl deneyimliyor?

Genç kadınların ayrımcılık deneyimleri, kadınlık ve Kürtlük olarak baş başa gidiyor. Böyle bir durumda kadınlar zaten kadın olmalarından ötürü tedirginler. Bütün bu gerilimin yanında iş yerinde çalışan Kürt olmaktan kaynaklı uğradığı ayrımcılık diğer kadınlardan daha fazla ayrımcılık yaşamasına sebep oluyor. Bu nedenle 'Türk sevgilim olmasın' diyenler arasında kadınlar daha fazla yer alıyor.

ÖNCEKİ HABER

ABB ve Schneider’da TİS imzalandı

SONRAKİ HABER

Uzaktan eğitim ve İstanbul’da bir öğretmen

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa