Gençlerin coğrafyaları farklı, talepleri ortak
Dünyanın dört bir yanında gençlik kitleleri, hükümetlerinin üstlerine yüklemek istedikleri geleceksizliğe, güvencesizliğe ve krizlere boyun eğmeyerek sokakları dolduruyor.
Fotoğraf: Yassine Gaidi/AA
TUNUS
“Arap Baharı” diye bilinen ve Ortadoğu’da başlayan toplumsal eylemlerin sonuçları, emperyalistlerin müdahaleleri sonucunda halklar lehine olmamıştı. Öyle ki bu sürece “Halkların elinden çalınan devrimler” olarak adlandırabiliriz. Tunus ise burada diğer ülkelerden farklı bir yerde duruyordu, çünkü Tunus halkı demokratik kazanımlar elde edebilmiş ve Tunus, kısmen de olsa bir demokratikleşme süreci yaşamıştı. 2010-2011 kışında diktatör bin Ali rejimini deviren bu halk devriminin 10. yılında Tunus sokakları, yoksulluk ve işsizliğe karşı öfkeli olan binlerce göstericinin direnişine tanık oluyor. Özellikle emekçi semtlerinde katılımın yoğun olduğu protestolar, sokağa çıkma yasaklarına karşın devam ediyor. Protestocuların daha çok 15-25 yaş arası gençlerden oluşması devrimin 10. yılında yeni kurulan hükumetin gençlere geleceksizlikten başka bir şey vadetmediğini gösteriyor. Kriz derinleşirken gençler ve emekçilerin sistemden kopuşları artıyor.
Tunuslu emekçiler devrimin geldiği noktaya dair hayal kırıklıklarını ve tepkilerini göstermek için devrimin yıldönümünü bekliyordu. Ancak hükümet, pandemiyi bahane ederek devrimin yıl dönümünde 4 günlük genel karantina ilan etti. Diktatörün ülkeden kaçışını kutlamak ve taleplerini haykırmak isteyen Tunuslu gençler bu tutumu provokasyon olarak gördüler. Yasaklara rağmen sokaklara çıkan gençler attıkları sloganlarla 10 yıldır ihanete uğradıklarını belirttiler. Sokaklara çıkan gençlere iktidarın yanıtı ise sert oldu ve kitle örgütlerinin verilerine göre bini aşkın gösterici göz altına alındı. İktidarın ve gerici partilerin ise gençlerin talepleri karşısındaki tutumu bize de yabancı olmayan bir tutum: Göstericileri yoksulluktan nemalanmakla suçlamak ve sorunlara çözüm getirmek yerine gençlere “Gösterilerde mülklere zarar vermeyin” çağrıları yapmak. Özellikle İslamcı partiler halkı şiddet olaylarına karşı tek saf olmaya davet ederek sokaklara dökülen binlerce genci de marjinalleştirmeye çalışmaktalar.
Eylemleri değerlendiren Tunus Emekçileri Partisi ise yaptığı açıklamada “Devrimi yeniden kazanmak için devrimi gerçekleştiren grupların kitlesel ve bilinçli bir mücadele dışında başka bir seçeneği yoktur” diyerek mücadelenin izlemesi gereken yolu gösterirken ilerici güçlere de birleşik bir mücadele çağrısı yapıyor.
FRANSA
Öğrenci gençliğin talepleri için sokaklara çıktığını görmeye alıştığımız Fransa’da gençler bu kez eğitime bütçe talebiyle sokaklardaydı. Fransız gençliğinin doldurduğu sokaklar aynı hafta içinde ek zam talebiyle greve giden eğitim emekçilerini de ağırlarken, eylemlerin hedefinde aynı isim, Fransa Yüksek Öğrenim ve Araştırma Bakanı Frederique Vidal vardı. Öğrenci gençlik yeterli önlemlerin alınarak üniversitelerin açılmasını, burslara zam yapılmasını ve öğrencilere yeterli derecede yurt ayrılmasını talep ederken, hükumetin bu talepleri gerçekleştirmek için 1,5 milyon avroluk bütçe desteği sağlamasını istiyor. Eğitim emekçileriyse hükümetin verdiği sözleri tutmasını ve ücretlerine zam yapılmasını istiyorlar. Bu bir günlük greve öğrenciler de destek verdi ve bu, yakın geçmişte de Fransa’da çokça örneğini gördüğümüz öğrencilerle işçi-emekçilerin kendi talepleri için ortak eylem pratiklerine bir yenisini daha ekledi. Fransa halkı bir kez daha sorun ve talepleri ortak olan emekçilerin birleşik eyleminin önemini göstermiş oldu.
YUNANİSTAN
Öğrencilerin ve işçilerin birlikte hareket etme eğiliminin tarihsel olarak güçlü olduğu ülkelerden biri de komşumuz Yunanistan. Tarihinde Politeknik Direnişi gibi bir gelenek olan Yunanistanlı üniversite öğrencileri, Türkiyeli üniversitelilerin de yakın dönemde bizzat tanık oldukları bir süreçle karşı karşıyalar: İktidardaki sağcı Yeni Demokrasi Partisi’nin açıkladığı eğitim reform taslağına göre, kampüslerde özel polis gücü oluşturulacak. Üniversitelerin özerk ve demokratik yapılarına büyük darbe vuracak olan bu düzenlemeye karşı sokağa çıkan binlerce Yunan genç, polisin sert müdahalelerine rağmen kampüslerinin polis denetimine sokulmak istenmesini ve tasarının getireceği diğer öğrenci düşmanı uygulamaları protesto etti. Sendikaların da destek verdiği gösterilerde gençler aynı zamanda gerekli önlemlerin bir an önce alınarak yüz yüze eğitime geçiş için adım atılmasını da talep ediyorlar.
RUSYA
Rusya’da muhalif lider Navalnıy’nin tutuklanmasının ardından başlayan protesto gösterileri son günlere damga vuran olaylardan biriydi. Rusya siyasetinin çoğu noktada anlaşılması güç dinamikleri, kendi özgün koşulları bu eylemde de kimin neyi ve nasıl savunduğunu anlamayı güçleştirdi diyebiliriz. Demokrasi, insan hakları, siyasal hak ve özgürlükler konularında, haklı olarak, kötü bir ünü olan Putin yönetimi, geçmişten beri muhalif siyasetçilere uygulanan baskılarla gündeme gelmiştir. Navalnıy ve ekibi de Putin’in yaptığı yolsuzluklar üzerine kurduğu siyasi propagandası sonrasında iktidarın hedefi olmuş gözüküyor. Son yıllarda işçi ve emekçilerin haklarına yönelen saldırıların artması, Putin’in iktidarını sağlamlaştıracak düzenlemelerin gerçekleştirilmesi ve elbette pandemiyle artan ekonomik sorunların da biriktirdiği öfkenin eylemlerin kitleselliğini etkilediğini söyleyebiliriz. Rus gençlere baktığımızda ise, iktidarın baskılarından en çok rahatsız olan kesimlerin başında geldiklerini görmek sürpriz değil. Gençlik bu süreçte Tiktok üzerinden örgütleniyor ve eylemlere katılım gösteriyorlar.
Navalnıy’nin ırkçı-milliyetçi fikirleriyse muhalif kesimler açısında eylemlerin meşruiyetinin belli noktalarda sorgulanmasına yol açıyor. Örneğin Rusya’daki sol-sosyalist hareketler eylemlere katılmıyor. Bir yanda, antidemokratik bir yönetime muhalif olan ve Batı yanlısı neo-liberal politikaları sahiplenen her muhalif figürü “özgürlük savaşçısı” gören liberal anlayış, öte yandaysa antidemokratik uygulamaların yarattığı öfkeyi tutarlı bir politik çizgiye çekebilmek için çaba dahi sarf etmeyip böylesine büyük bir toplumsal hareketlere kayıtsız kalmayı tercih eden “sol” hareketler; bu kutuplaşma, politik atmosferi Rusya’yla benzerlik taşıyan ülkelerdeki toplumsal hareketlerde daha önce de karşılaştığımız bir durum. Oysa geniş kitlileri harekete geçiren koşulları da, bunları kendisine yedekleyen düzen içi muhalefetin programını da iyi okumak, gerçekten demokrasi ve özgürlüklerden yana olanlar için önemli durumda.
Hazırlayan: Burak Bağçeci