04 Şubat 2021 23:45

ABD’de salgınla mücadele politik çelişkileri keskinleştiriyor

Washington Amerikan Üniversitesi Öğretim Üyesi Ulaş Eralp, ABD'deki politik kutuplaşmanın kovid-19 salgınıyla mücadeledeye etkilerini yazdı.

Fotoğraf: @BNONews/Twitter

Paylaş

Ulaş ERALP*

Bölünmüş toplumlarda sadece sorunlar değil sorunlarla mücadele çelişkileri keskinleştirir. Kim derdi ki 440 binden fazla kişinin yaşamını yitirmesine neden olmuş bir salgın ve o salgından korunmak için en temel önlemlerden biri olan maske takmak bir toplumu ortadan bölüversin? Ne var ki ABD’nin içinde bulunduğu durum tam da böyle. Cumhuriyetçi Parti seçmeninin önemli bir kesimi, genel Trump seçmeni olarak tanımlanacak kesim, maske takmayı bireysel özgürlüklerinin kısıtlanması olarak görüyor. Biden’ın başkanlık döneminin başındaki en büyük mesele kovid-19 salgınını kontrol altına alabilmek. Bu nedenle Beyaz Saray’daki ilk haftasında Biden federal hükümete ait olan bütün bina, park, ve ören yerlerinde maske takmayı zorunlu kılan bir kararname yayımladı.

Kuruluşundan bu yana ABD’nin temel çelişkisi merkez ve yerel çekişmesi olarak süregeldi. İngiliz Kraliyeti’ne karşı ayaklanan 13 koloni yeni kurulan Birleşik Devletlerin federal merkezinin güçlenmesinden biteviye korktu. Anayasadaki bireylerin silah edinme ve yerel milis güçleri kurma özgürlüğünü garanti altına alan 2. madde basta olmak üzere kişisel özgürlükleri devlete karşı kollayan bir siyaset kültürü gelişti.

Federal hükümetin sürekli bir Amerikan yurttaşına yönelik bastırma, ele geçirme, kontrol etme gündemi olduğunu düşünen, ve özellikle ABD kırsalında, taşradaki küçük yerleşim yerlerinde yasayan Avrupa kökenli Amerikalılar Washington’dan gelen her türlü karara şüpheyle yaklaşmaya başladı. Korona salgınıyla mücadele de gerici reaksiyoner çevrelerce bu çerçevede değerlendiriliyor. Bireyin maske takması sağlık adına alınan bir önlemden çok bireyin nefes alma özgürlüğünü kısıtlayan bir merkezi devlet yaptırımı olarak görülüyor. Maskeden bir sonraki aşama ise aşı.

Türkiye’de de bazı çevrelerde tekrarlanan aşı karşıtı kampanya ABD’de özellikle muhafazakar taşralı kesimde kronik bir hal almış durumda. Yapılacak olan aşıların içinde mikroçip bulunmasından tutun da bütün korona salgınının Kabala benzeri küresel ölçekte gizli bir yapının işi olduğuna dair cidden inanan kesimler var. Aralık ayında yapılan IPSO/NPR anketine göre Amerikan kamuoyunun yüzde 40’ı kovid-19 virüsünün Çin’de bir laboratuvarda üretildiğini düşünüyor. Yanıt verenlerden yüzde 17’si QAnon komplo teorisine inandıklarını söylüyorlar. Bu komplo teorisine göre medya şeytana tapan ve çocuk satan elit satanistler tarafından kontrol ediliyor. Daha da ürkütücü olanı yanıt verenlerden yüzde 37’si bu iddianın doğru olup olmadığını bilemeyeceklerini belirtmişler.

En son Los Angeles kentindeki Dodgers Stadyumunda kurulan bir aşılama merkezinin önüne barikat kuran Trump yanlısı faşist reaksiyoner gruplar aşı olmaya gelen 75 yaş üstü kişilerin merkeze girmesine tam 6 saat boyunca engel oldular. Ellerindeki pankartlarda “ Laboratuvar faresi olmayın”, “Maskenizi çıkarın ve nefes alın” benzeri sloganlar olan grup, uzun sure aşı olmaya gelen kişilere geçit vermedi.

Şurası bir gerçek ki Amerikan toplumunun korona öncesi normale dönmesi mümkün gözükmüyor. Salgının yarattığı yıkım sadece kamu sağlığı alanında değil, ilk-ortaokul ve liselerdeki örgün eğitim sistemini, kadınların iş yaşamına katılımını, küçük ve orta ölçekli işletmeleri vurdu. İşiyle birlikte özel sağlık sigortasını yitiren 12 milyon kişi ve aileleri büyük bir risk altında. Görece olarak cüzi bir miktar karşılığı kaybolunabilen devlet sağlık sigortası Medicare’in kayıt süresi aralık ayında doldu. Ne var ki Biden kayıt suresini yeniden uzatmış durumda.

Kongreden 1.9 trilyonluk kovid salgınıyla mücadele kanun paketini geçirmeye çalışan Demokratlar için öncelik salgın nedeniyle işini yitirmiş, kirasını ödeyemeyen, okulu bırakmak zorunda kalmış olan kesimlere geçici de olsa nefes aldıracak yardım paketini oluşturmak. Bu paket dahilinde sadece 400 milyar dolar aşılamanın yaygınlaştırılması ve okulların açılması için kullanılacak. Onun dışında hane başına doğrudan 1400 dolarlık mali yardım ve federal asgari ücretin 5 yıl içinde kademeli olarak saat başına 15 dolara çıkarma hedefleri var.

Bütün bu önlemlerle, yaz başına doğru salgının kontrol altına alınmasını ve yaşamın yavaş da olsa normale döneceğini öngörülüyor. Ne var ki kovid-19 virüsünün varyantlarının üreyip yayılması bu normalleşmeyi mümkün kılmayabilir. O nedenle ağustos başına kadar ABD 300 milyon kişiyi aşılamayı planlıyor. Aşı karşıtları ve faşist reaksiyoner çevreler aşılama kampanyalarına karşı şiddet kullanmaya başlarsa nasıl bir tepki oluşacağı ise belli değil.

Eğer Biden’in 1.9 trilyonluk kovid planı kamu sağlığı ve kamu ekonomisi anlamında Amerika’nın geniş kesimlerini toparlarsa Cumhuriyetçilerin en az bir 8 sene daha kadar Beyaz Sarayın kapısından içeri girmeleri zor gözüküyor. Bu nedenle tepki olarak Kongrenin alt ve üst kanadının da kontrolünü yitiren Cumhuriyetçiler, Trump yanlısı faşist kanadın etkisine girmiş görünüyorlar. Biden’ın özellikle ülkeyi birleştirme çabasının Cumhuriyetçiler tarafından pek karşılık görmediği netleşirken, bu çabaların korona ile mücadeleyi de aksatıp yavaşlatması mümkün. O nedenle Demokratların ilerici kanadının şubatın ilk haftası içinde yasayı çıkartıp harekete geçmesi bekleniyor.

Senato Bütçe Komisyonunun başına geçmiş olan Vermontlu Bağımsız Senatör, Sosyalist Bernie Sanders ise salgın destek paketinin salt çoğunlukla Senatodan geçeceğini söylüyor. Temsilciler Meclisi ve Senatoya yeni katılmış olan bazı Cumhuriyetçiler şimdiden, üstelik faşist Kongre baskınının ardından çok az bir süre geçmiş olmasına rağmen, bina içine silah sokmaya, koridorlarda maskesiz dolaşmaya devam ediyorlar. Özellikle Yahudi karşıtı olarak tanınan Georgialı Temsilci Grene, saldırgan tutumuyla Meclisten atılma tehlikesiyle karşı karşıya.

Normalde salgın gibi siyaset üstü olması gereken bir konu bile tarafları birleştirme yerine daha da ayırıyor. Bütün bölünmüş toplumlarda görünen bu hassasiyet Amerika’da olağan bir hal almış durumda. Böyle giderse salgınla mücadelede en az salgın kadar Amerika’da toplumsal barışa ve adalet arayışına zarar vermeye devam edecek.

*Washington Amerikan Üniversitesi Öğretim Üyesi

ÖNCEKİ HABER

İçişleri Bakanlığından Sevgililer Günü genelgesi: Çiçekçilere "14 Şubat" muafiyeti

SONRAKİ HABER

Birleşik Metal-İş, 5 işletmede 2 yıllık toplu sözleşme imzaladıklarını duyurdu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa