‘Acele kamulaştırma’ kararına üretici tepkili: Zeytini söküp demir dikecekler
Mersin Mezitli’de AKP, MHP VE CHP’li belediye meclis üyelerinin kararıyla ‘Sanayi sitesi’ projesi onaylandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da ‘acele kamulaştırma’ kararı alındı.
Fotoğraf: Evrensel
Ali ÇELEBİ
Mersin
Mersin Mezitli’ye bağlı Davultepe köyünde üretici köylü, narenciye bahçelerini imara açan acele kamulaştırma kararına isyan etti. 200 yıldır bölgede yaşayan köylünün elinden alınmak istenen 400 dönüm arazide yıllardır narenciye üretimi yapılıyor. Arazide 3 binden çoğu zeytin ağacı olmak üzere 60 bin narenciye ağacı bulunuyor. 2018 yılından bu yana ilçedeki küçük sanayi dükkanlarının bir araya toplatılması amacıyla site için girişimlerde bulunuluyor. Halkın son çıkan cumhurbaşkanı kararnamesi ile acil kamulaştırma kararına tepkisi ise büyük.
Tapulu arazilerinde yaptıkları narenciye üretimiyle geçimlerini sağlayan yöre halkı kaygı içinde.
İki çocuğu üniversitede, biri ilkokulda okuyan İbrahim Kaplan limon üreticisi. Kaplan, “400 dönümün tamamına sanayi yapacaklarına da inanmıyorum. Burada bir rant var. 100 dönümlük sanayiyi yapacaklar ve diyecekler ki buraya 100 dönümlük sanayi yetiyormuş. Geri kalanını da kamuya açıp inşaat firmalarına verecekler. Benim 7 dönüm arazim var hem evimi geçindirip hem de çocuklarımı okutuyorum buradan gelen gelirimle. Bizim başka bir gelirimiz yok. 60 yaşında olan insanlar da var. Bir limon ağacı 7 yılda limon veriyor. Bunlar 30-40 yıllık ağaçlar. Arazimizi kaybetmek istemiyoruz. Bunun için de sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi.
KÖYLÜYE BİR DE İŞGALCİ DİYORLAR
Davultepe’nin Kurucu Belediye Başkanı Recep Keleş ise, “Buralar en verimli toprağı olan arazidir. Sanayi, okul, hastane… Biz bunların hiçbirine karşı değiliz, tarım arazisine yapılmasına karşıyız. Biz çiftçileri rantçılıkla suçluyorlar, bundan kaynaklı bu topraklardan çıkmadığımızı söylüyorlar. Vatandaş borcunu ödemiş tapusunu almış, bir kısmı da taksite bağlamış borçları bittiğinde de tapularını almış olacaklar. Burada rant elde edeceğimiz bir durum yok. Bu topraklara ‘kıraç ve verimsiz arazi’ diyorlar. Herkes gelsin, buyursun baksın. Arazilerimiz kıraç ve verimsiz değil” ifadelerini kullanıyor.
Sanayi sitesinin rant için yapıldığını kaydeden Keleş, “Sanayi alanı adı altında Cumhurbaşkanlığına acil kamulaştırma kararı çıkarttırmaları ranttır” dedi.
"VERİMSİZ" ARAZİDE 60 BİN AĞAÇ MEYVE VERİYOR
Ziraat Mühendisliği Bitki Koruma Bölümü Öğrencisi Zeynep Gök, mandalina bahçelerinin önünde konuşuyor: “Biz aile boyu nesillerdir bu bölgede tarımsal üretim yapıyoruz. Hiçbir çevre etki değerlendirme kararı alınmamıştır. Toprak Koruma Kurulu buraya ‘Verimsiz kıraç arazi’ demiş. Hangi ziraat mühendisi, hangi toprak mühendisi buraya kıraç arazi diyebilir? Buradaki mandalinanın verimini siz görüyorsunuz. Denize 1 kilometre mesafede. Oysaki denize 1 kilometre alan içinde sanayi sitesi yapmaları kanunlara da aykırıdır. Burada gelip keşif yapılsın. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer kendisi de ziraat mühendisi kendi şehrinde on binlerce narenciye ağacının katliamına karşı çıkacağını düşünüyorum. Pandemi döneminde tarımın, limonun önemini gördük market rafları boşaldı. Türkiye limon ancak kendimize yeter diyerek limon ihracatını durdurdu.”
Zeynep, “Biz geleceğe beton yığını değil verimli bir toprak bırakmak istiyoruz o nedenle de uzlaşacak bir şey de yok diye düşünüyoruz” diyor.
ADALET BUNUN NERESİNDE
Limondan geçindiklerini söyleyen Ümmühan Kuşça, “Evimize götürdüğümüz ekmek bu limondan” diyor. “Hiç kimse bir doktor değil, bir avukat değil, buradan çıkarıldıklarında evlerine ekmeği nasıl götürecekler. Bu insanlar nerelerde işe girecek. Bu topraklara elverişsizdir demişler hangi vicdana sığar bunu söylemek? Şu topraklara bakın, ortadan geçen kanala bakın, bu topraklar 1967’den bu yana sulu arazi. Buranın neresi elverişsiz?”
“Konu çıkar olunca, rant büyük olunca, insanlar çuvalla para doldurunca kimse sesini çıkarmıyor tabi ki” diyen Kuşça şöyle devam ediyor: “İnsanların mağdurluğunu da herkes görmezden geliyor. Sorarım ben, bunca insan ne iş yapacak? Nereden geçinecek. Yani bilemiyorum, ben yetkilere sesleniyorum. Bu nasıl bir duyarsızlıktır. Bu nasıl bir görmezliktir. Ben buradan Cumhurbaşkanımıza da sesleniyorum. Burada dönen bir dolap var, çok büyük bir dolap var hem de. Hem devlet soyguna uğratılıyor, hem insanlar mağdur ediliyor ve bunca insanı buradan sürüp çıkarmak istiyorlar.”
"BU NASIL VİCDANSIZLIK"
Kendisinin ve kayınbiraderinin evinin kamulaştırılmak istenen arazide kaldığını belirten Ebru Keskin “Biz hem toprağımızdan hem de evimizden olmuş olacağız, bu nasıl bir vicdansızlık. İki çocuğumun ikisi de İstanbul’da üniversite okuyorlar ve bizim geçim kaynağımız narenciye. Diyorlar ki oylamayla biz bu kararı aldık. Peki o, oylamayı yapanlar kim? Onlar bizim oylarımızla oraya giden insanlar. Bize kaç kere sormuşlar, ne zaman gelip rapor almışlar, orada bizim adımıza karar veriyorlar. Sanayi yapılabilmesi için kanunen, denize en az 5 kilometre olması gerekiyormuş, burası denize 1200 metre” diyor.
18 SENEDİR OY VERİYORUM CUMHURBAŞKANINA, O DA BİZİ GÖRSÜN
“Ben buranın yerlisiyim, 70 yaşına yaklaşmışım ömrüm bu ağaçların içinde bitmiş” diyen Ayşe Pamuk “Ben bu saatten sonra nereye gideyim, nerede tekrar yuvamı kurayım” diyerek isyan ediyor. Pamuk şunları söylüyor: “Benim ne bir emekli maaşım var ne de başka gelirim. Biz buranın içinde büyüdük, burayı mı buldular sanayi kuracak. Bize inanmıyorlarsa gelip görsünler, ömrümüzü buna vermişiz biz, bu ne oluyor şimdi. Kafayı yedim kaç gündür. Ne yapabilirim bu saatten sonra, yaşım gelmiş 70’e nereye gidebilirim. Burası da elimden giderse ne yapacağım, yapacak bir şeyim yok, hırsızlık mı yapayım? Gerçi bu yaşımda hırsızlık bile yapamam. Psikolojim iyice bozuldu, gece bunu düşünmekten uyuyamıyorum, bu saatten sonra nasıl olacak diye. Bizden habersiz nasıl aldılar bu kararı, biz duymadık gelip kimse de bir şey demedi. Bu saatten sonra biz karşılarında duracağız. Buraları vermemek için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız yani. Bunu bilsinler. Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum, ne yapacaksan yap, bizim bu topraklarımızı elimizden almasınlar. 18 senedir oyumu veriyorum Cumhurbaşkanına, o da bizi görsün.”
BİZE SORMADAN KARAR ALMIŞLAR
Üniversite Öğrencisi Mustafa Keskin, “Hem ailemiz geçiniyor, hem de 2 kardeş üniversite okuyoruz buradan gelen gelir ile. Buralar elimizden giderse, haliyle okul hayatımız da etkilenecek. Belki de birimiz okulu bırakmak zorunda kalacağız. Sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Meclis üyeleri ve daha üstündeki yetkililer altına imza atmışlar, bilip veya bilmeden. Kimsenin buradan haberi yok, bize bir kere bile sorulmamış burada yapılsın mı yapılmasın mı diye. Yani bunun düzeltilmesini istiyoruz. Cumhurbaşkanına kadar da gitmeyi düşünüyoruz gerekirse, çünkü bunun çözümü sesimizi duyurmaktan geçiyor bugüne kadar da yapmaya çalıştığımız buydu.”
"BU AĞAÇLARI ÇOCUK BÜYÜTÜR GİBİ BÜYÜTTÜK"
65 yaşındaki Kerime Kuşça 1969 yılından bu yana Davultepe’de yaşıyor. “50 senedir toprağımın içindeyim” diyor, “Bu ağaçları çocuk büyütür gibi büyüttük. Çocuklarım da bunların içinde büyüdü. Eşim öldü, ekmeğimizi elimizden almak istiyorlar. Biz de büyüklerden, yetkililerden yardım istiyoruz. Bize kimse bir şeyi anlatmıyor. Yılların tapulu arazisi orman değil, 2B değil atalarımızdan kalma.”
"BİRLİK OLACAĞIZ, TOPRAĞIMIZI SAVUNACAĞIZ"
“Acele kamulaştırma kararını duyduğunuzda ne hissettiniz?” diye soruyoruz: “Toprağını kaybederse insan ne hisseder ne düşünür. Kafayı kaybettik, sinirlerim bozuldu, uykularım kaçıyor. Nasıl olacak diye hep bunu düşünür olduk. Ortada kaldık. Elimizden ne geliyorsa onu yapacağız. Kendi başımıza bir şey yapamayız. Birlik olacağız, bir olacağız. Ne gerekiyorsa yapacağız. Gücümüzü birleştirip, topraklarımızı sonuna kadar savunacağız.”