Nefes alan ölüler, fareler ve ‘Çorumlu Borsacı’nın anlattıkları
Altın kural: Birileri kazanıyorsa birileri kaybedecek. Kendisini her gün hatırlatıyor. Ford işçisini de; borsada 1 lirasını (ironi değil) katlamaya çalışan 100 bin insanı da bir avuç fare dişliyor.

Görsel: Unsplash&Pixabay
İLGİLİ HABERLER

Prof. Dr. Mustafa Durmuş: Borsada kazanç sağlayarak kurtuluş mümkün değil

Borsada neler oluyor?
Uğur ZENGİN
“Kendi cesediyle baş başa, yapayalnız kaldığı son gecesi mutlu geçmişti. Fakat yeni bir gün doğup da ılık güneşin ilk ışınları odanın açık penceresinden içeri akın ettiğinde cildinin yumuşamamış olduğunu hissetti. Bir an dikkat kesildi. Sessizdi, hareketsizdi. Havanın bedeni üstünde gezindiğini duyumsadı. Şüphesi yoktu; ‘koku’ gelip çatmıştı. Kadaverin (İnsan dokusunun çürümesi sırasında ortaya çıkan kokulu madde) geceleyin etkisini göstermeye başlamıştı. Bünyesi her ölüde olduğu gibi çürümeye, kokuşmaya başlamıştı.”1
Gabriel Garcia Marquez’in ‘ikinci’ ve bu kez sahici ölümünü yaşamakta olan karakteri, ‘yaşayan ölüleri’ çarpıcı biçimde anlatır. Bu öyküde kahraman 7’sinden 25’ine kadar sadece nefes alır, yaşamaz.
Marquez’in ‘büyülü’ anlatımı ile pandeminin ilk ayında Evrensel’e yazan işçinin yalın ifadesi kafa kafaya çarpışıyor. Mart ayında fabrika üretimi durdurmuştur ve Ford işçileri bu kez yaşamak için vakit bulur. Birkaç gün evde kalmak; uyuyakalmadan film izlemek, kitap okumak… Ve daha fazlası. İşçiye şunu dedirtiyor: Nefes almakla yaşamak aynı şey değilmiş, onu anladık!
Pandemi aylarında ekonomik krizle boğuşan milyonlarca insanın itiraz etmeyeceği 5 kelimelik kesişim: “Nefes almakla yaşamak aynı şey değil!”
Bu sitem artıyor. Çünkü Türkiye, salgın döneminde nakit desteğinin milli gelir içindeki payının en az olduğu iki ülkeden biri. Nepal, Romanya, Endonezya gibi ülkeler dahi gelir desteğinde Türkiye’den daha iyi durumda. Esnaf bu yüzden İstanbul’un göbeğinde, “Toz pembe vaatlerin ve sözlerin aksine; işimiz yok, aşımız yok, açtayız ve açıktayız” diyor. Daha da artacak.
***
Yüzüstü bırakılan yurttaş krediye mahkum edildi. Elindekini tutmak isteyenler çukura itildi, borsaya akın var. 31 Ocak’ta borsada işlem yapan yatırımcı sayısı 2 milyonu aştı. 2018 yılı şubatında bu sayı 1 milyonu biraz aşıyordu. 2018 yılının tamamında ise borsaya giren kişi sayısı 87 bin idi. Bu yılın ocak ayında sadece bir günde 141 bin 876 kişi (26 Ocak- Işık Plastik'in halka arz edildiği gün- 2005 yılı kasımından beri en yüksek günlük oransal ve sayısal artış) borsaya koştu. İkisi diş hekimi, arkadaşlarım. Hayatlarında ilk kez hisse senedi alıp sattılar. Bir haftalık kazançları birkaç yüz lira! Işık Plastik mi? 280 işçisi olan firma borsa yoluyla 160 milyon lira kaynak yarattı. Yüksek faizde dünyada ilk 10’a oynayan bir ülke için oldukça iyi.
Her şey çok mu çok güzel duruyor?
“Bu iğrenç hayvanlar, ayakucunda yanan mumların kokusuna geliyorlardı. Kıyafetlerini baştan aşağı kemirmişlerdi ve çok yakında kendisini kemirmeye, bedenini dişlemeye başlayacaklarını gayet iyi biliyordu. Bir gün onları görmüştü: Islak tüyleri ışıldayan 5 fareydiler, masanın ayağından tırmanıp tabuta giriyor ve bedenini dişliyorlardı. Annesi olan biteni fark ettiğinde iş işten geçmiş, bedeninden geriye et artıklarıyla katı ve soğuk kemikler kalmıştı. Çocuğu asıl korkutansa bedenini farelerin yemiş olması değildi. Neticede iskelete dönüşse de yaşamaya devam ediyordu...”
Marquez’in aynı öyküsünden alıntının sebebini ben değil, ‘Çorumlu Borsacı’ anlatacak. Kendisini 'Çorumlu Borsacı' olarak tanıtıyor. 21 yaşında borsaya giren 31 yaşında, Emniyet Mensubu, 10 yıllık borsacı:
“Borsaya ilk girdiğimde hiçbir şey bilmeden -kör bir insan düşünün- hisse senedi alıyordum. Yatırdığım parayı ikiye katladım. 300 liram 600 lira oldu. Bir baktım 550 oldu, 400’e indi, 200’e indi derken para bitti. Üzerine 300 daha atayım… Burada psikoloji devreye giriyor. Kaybımı telafi edeceğim diye 300’ün yerine 500 lira atıyorsunuz. Ama sistem hiç değişmiyor. Hisse tavana gidiyor hemen ona yapışıyorsunuz. Borsada spekülasyon çeşidi hep değişir. Grafik okumayı çok iyi bilmem ama psikolojik olarak bir hissenin nerede duracağını çok iyi bilirim. Kaybede kaybede öğrenmişim. Spekülasyon yapan arkadaşlar da küçük yatırımcıyı kandırabilmek için sistemlerini sürekli değiştiriyorlar. O zamanlar bir gün bakıyorum yüzde 10 kâr etmişim, ertesi gün bakıyorum yüzde 20 zarar etmişim. Baktık para bitti kredi kartlarına asılmaya başladık. Çalıştığım kurumda o zamanın şartlarında 4 asgari ücret alıyordum. Bu sefer maaş bitiyor, kredi kartı limitim bitiyor. Bitti. Kredi çektim. Bayağı zorlandım.”
Bu sürecin 1-1.5 yıl sürdüğünü söylüyor. Ailesi destek oluyor, borçlar siliniyor. Tanıdık bir cümleyle devam ediyor: “Ailem destek verdi, başka alanlara yöneleyim, ‘Birazcık hayatımı yaşayayım’ diye…”
Ancak fareler kemirmeye devam ediyor. “Hastalık gibidir borsa. Bir başlarsın aklının, kalbinin yarısını alır” diyor, “Aklım sürekli borsadaki kaybımı telafi etmekte. Kaybım yoksa bile ‘Hissenin durumu ne oldu?’, merak ediyorum. Borçlarım kapandı. Sürekli kafam orada. ‘Tekrar krediye başvurayım’ dedim, yine çıktı. Düzenli ödemem olduğu için limit de arttı. Onu da harcadım. Amacım ‘10 bin yatıracağım, 100 bin lira alacağım’ idi. Küçük yatırımcı mantığı bunun üzerine kuruludur. Borsada spekülatör dediğimiz insanlar hisseleri indirenler, kaldıranlar yatırımcı psikolojisini çok iyi bilirler. Şu an bana bir hisseyi kaldıracak, indirecek para verseniz çok para kazanabilirim. Küçük yatırımcı bunun farkına varamıyor. Oradan para bulayım buradan, para bulayım… 300 bin lirası var hiç adını sanını bilmediği hisseye yatırıyor. Kaybediyor. Forum siteleri var, çok fazla spekülasyon yapılıyor. Adam bütün birikimini yatırıyor. İnsanlar hızlı zengin olmak istiyor ve kayıplarını telafi etmek…”
Fareler sadece borsada değil. Martta, “Nefes almakla yaşamak aynı şey değilmiş” diyen Ford işçisine dönelim. O karantinada iken, Ford hisseleri 70 liradan 45 liraya kadar düştü. Ford birkaç hafta sonra önce kısmi üretime, 2 ay sonra tam kapasite üretime başladı. Hissesi 2020 marta göre yüzde 124 artarak 157 liraya çıktı. Ford bugün 55 milyar lira ile borsanın en değerlisi. Patron da, borsada tüm hisselerin yüzde 90’ını elinde tutan 20 bin kişi de kazandı. ‘Küçük yatırımcı’ borsada kaybederken, binlerce Ford işçisi fabrikada koronavirüse yakalanıyordu. Yaptığı üretim ile hisseyi şahlandıran işçi 8 ay sonra bu kez şunları söylüyordu:
“Artan vakalar karşısında hepimize ücretli izin verip üretime en az iki hafta ara vermesi gereken Ford, bunun yerine yeni işçi alıyor. Sosyal mesafeyi çok önemsediğini söylüyor. Bütün suçlu bizmişiz gibi hareket ediyorlar. Ford yönetiminin acı reçetesi; daha ağır çalışma koşulları, daha düşük ücretler (Sektördeki en çok kâr eden şirket olmasına rağmen en ucuz işçi çalıştıran bunlardır) yasaklar ve baskılarla boyun eğdirmeye çalışma, insan hayatını hiçe sayma.”
Altın kural şu: Birileri kazanıyorsa birileri kaybedecek. Kendisini her gün yeniden hatırlatıyor. Ford işçisini de; borsada 1 lirasını (ironi değil, gerçek rakam) katlamaya çalışan 100 bin insanı da bir avuç fare dişliyor. Aklını, kalbini, kendisini rehin alıyor. Nefes alırken yaşamak da isteyen milyonlarca insanın kaderi sadece kendi elinde. Ya kazanacak ya kaybedecek!
1 Gabriel Garcia Marquez’in Üçüncü Teslimiyet isimli öyküsünden alınmıştır. (Mavi Köpeğin Gözleri, Can Yayınları)
Evrensel'i Takip Et