"Reklamlarda mutluluk yayan LC Waikiki'nin insanı hiç de mutlu etmediğini öğrendim"
Bir dönem LC Waikiki'ye ürün üreten Elazığ Tekstil’de çalışan bir işçi yazdı: "Birazcık dinlenmek için beş dakika da olsa tuvalet bahanesiyle ara vermeye nefes almaya çalışıyorduk."
ARŞİV | Fotoğraf: DHA
Elazığ’dan bir işçi
Elazığ’da özellikle son yıllarda dikkat çekici oranda tekstil endüstrisi yaygınlaşmaya başladı. Yıllar önce bir tekstil fabrikası bulunurken şu anda ünlü ve değişik firmalara ürün üreten fabrikaların açıldığına şahit oluyoruz. 200 ile 1200 işçi çalıştıran değişik fabrikalar mevcut.
Üç yıl önce üniversiteden mezun oldum ve iki senedir evliyim. Ancak mezun olup branşımda iş bulamayınca evlilikte sıkıntı yaşamamak için çalışmaya karar verdim. Daha sonra LC Waikiki'ye üreten Elazığ Tekstil’de işe başladım. Ancak baştaki heyecanım çok kısa sürdü. Reklamlardaki mutluluk yayan LC Waikiki'nin insanı hiç de mutlu etmediğini kısa sürede öğrendim. Dikkatimi ilk çeken şey çalışan işçilerin çoğunun 18 ile 20’li yaşlarda olmasıydı. Çoğu ya nişanlı olup evlilik hazırlığı yapıyordu ya da askerden dönmüş iş arayıp bulamamıştı ya da kredi borcunu ödemek için çalışıyorlardı, yani hepsi mecburen çalışmak zorunda olan gençlerdi. En tuhafımıza giden ise fabrikadaki sorumlu müdürlerin genç kadın işçilere evlilik düşünüp düşünmediklerini, hamile olup olmadıklarını ya da şu an biriyle arkadaşlık kurup kurmadıklarını sormasıydı. Bunlara ilkin anlam verememiştik ama sonra anladık ki patronların ileride düğün veya doğacak çocuklar için izin kullanması korkularıydı. Çünkü gerçekten sürekli bir koşturma ve telaş içinde çalışıyorduk. Sürekli artan mont ve elbise siparişlerini yetiştirmek için gözümüzü kırpmadan çalışıyorduk. Bu size abartı gelebilir ama gözümüzü sürekli makine ve malzeme üzerinde sabit tuttuğumuz için birçok arkadaşımızın göz yorgunluğu ve toz yüzünden ağrısı oluyordu. Çoğumuzun yaşadığı bel boyun ve bacak ağrılarını söylemiyorum bile. Çoğumuz birazcık dinlenmek için beş dakika da olsa tuvalet bahanesiyle ara vermeye nefes almaya çalışıyorduk. Ancak zamanla müdürler bunu bile yasaklamaya, kısmaya başladılar. Yan tarafımızdaki arkadaşımızla konuşmamıza bile azarlayarak hatta hakaretle engel oluyorlardı. Hatta arka bölümde çalışan arkadaşım bir gün bir sebeple ağlamaya başladı. Müdür ona bakıp, alayla, “Öyle ağlanmaz kafanı makineye vurursam daha iyi ağlarsın” diye cevap vermişti.
Bütün bunlara rağmen İŞKUR’un bir işyerinde 4 ayı tamamlamadan işten çıkanları iki yıl kendi bünyesinde çalıştırmama cezası uygulaması yüzünden hemen işten ayrılamıyordum. Ancak 4 aya bile tahammül edemedim ve eşimin ısrarıyla işten ayrıldım. Şunu öğrendim ki ünlü ya da ünlü olmasın her patron özünde aynı, olan hep biz işçilere oluyor.