Dünya servet vergisi tartışıyor | Servet vergisi politiktir sınıfsal tercihi yansıtır

Ekonomi Politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş ile servet vergisini konuştuk. Durmuş, pandemi ile beraber servet vergisinin dünyada bir kez daha gündeme geldiğini kaydetti.

09 Şubat 2021 23:05
Son Güncellenme Tarihi: 10 Şubat 2021 20:04
Paylaş

Zeliş IRMAK
İstanbul

Derinleşen ekonomik kriz ve pande­mi en yoksulları daha da yoksullaş­tırırken en zenginlerin serveti arttı. Toplumun en zengin katmanı için 2020 yılı, daha önce hiç görülme­miş bir ölçekte artan kârlar ve kişisel servet biri­kimi yılı oldu. Forbes’un raporuna göre dünya­daki milyarderler, sadece nisan 2020’den tem­muz 2020’ye kadar, zaten devasa olan servetleri­ni toplu olarak dörtte birden fazla (yüzde 27,5) artırarak 10,2 trilyon dolarlık rekor seviyeye çı­kardı.

Dünyaya paralel olarak Türkiye’deki milyoner­ler de servet ‘bolluğundan’ payını aldı. Bir yandan milyoner sayısı artarken, raporlar Türkiye’de en zengin yüzde 1’in toplam servetin yarısından fazla­sını aldığını ortaya koydu. Servet sahiplerinin ar­tan serveti şunu gündeme getirdi: Servet vergisi.

Ekonomi Politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş ile servet vergisini konuştuk. Durmuş, pandemi ile beraber servet vergisinin dünyada bir kez daha gündeme geldiğini kaydetti ve Türkiye’ye ilişkin şunları söyledi: “Servet vergisi iktisadi olarak karşı çıkılabilecek teknik özelliklere sahip bir vergi de­ğil. İktisat bilimi, ‘Servet vergisi uygulamamalısı­nız’ demez. Servet vergisi politiktir ve sınıfsal ter­cihi yansıtır. İktisadi rasyonalitenin çok ötesinde­dir. Bunu uygulayacak bir hükümet olur ise çok rahat bir şekilde bunu uygular.”

Hocam en baştan başlayalım istiyorum. Servet ver­gisi öncelikle ne ve neden yeniden gündeme geldi?

Servet vergisi kişilerin borçları düşüldükten sonra kalan servetleri üzerinden alınan bir vergi. Oranı çok yüksek olmayan bir vergi. Binde 1’e ya­kın, en fazla yüzde 3,5-5’e kadar çıkabilen bir ver­gi. Aslında yeni bir vergi değil. 1990’lı yıllarda 12 OECD ülkesinde uygulanmış bir vergi. 2. Dünya Savaşı sırasında da ABD’de çok ciddi bir şekilde bütçe açıkları ve borçlanma açığa çıkınca bunu karşılayabilmek için 400 bin doların üzerinde geliri olanlardan da yüzde 90 oranında vergi alındığına tanık oluyoruz. Türkiye ile ilgili çok talihsiz ve kö­tü bir örneği var bunun. 1942 yılındaki varlık vergi­si. Genellikle de bununla ilişki kurularak çok deği­şik kesimlerden servet vergisine karşı çıkılıyor. Bu­nu da anlayışla karşılamak lazım. Çünkü o dönem­de böyle bir vergi Türkiye’deki azınlık olarak tabir edilen kesimlerin ellerinden sermayelerinin alın­ması, sıkıntı ve zulme uğratılmaları ve onun arka­sından da tabii ki servetin, sermayenin el değiştir­mesi olarak sonuçlanmıştı. Bugün tabii haklı ola­rak o tür şeyler akla geliyor ama benim önerim bunu çok aşan boyutta.

SERVET VERGİSİ İLK KEZ GÜNDEME GELMİYOR

Niye gerekli?

Servet vergisi aslında pandemiden önce günde­me getirildi. Özellikle ABD’den Warren ve San­ders gibi Demokrat Parti adayları çok ciddi şekilde servet vergisi önerisinde bulundu. Yüzde 8 ve hat­ta 10’a kadar artan oranlı vergi önerileri oldu. Fransız İktisatçı Piketty, 2014’te yazdığı kitapta çok belirgin biçimde ‘Kapitalizmi kurtaracak olan en önemli şeyin yeniden vergileme ve servet vergi­si’ olduğunu söylemişti. Servet eşitsizliğinin elimi­ne edilmesi gerektiğini, aksi taktirde kapitalizmin yıkılacağını söyledi. Kovid-19 öncesinde bu vergi­nin gündeme getirilmesinin temel nedeni şuydu: Neoliberalizm döneminde eşitsizlik çok derin bi­çimde arttı, yoksulluk arttı. Bu sistemi ciddi biçim­de sarstı. Hatta bir kısım zengin dahi bundan ra­hatsız olmaya başladı. O yüzden bir miktar sistemi rahatlatabilmek, kitlelere satın alma gücü aktara­bilmek ve bir miktar da onların muhalefetini din­direbilmek için böyle önerilerin gündeme geldiğini biliyoruz.

Pandemi ile işin rengi değişti. Tarihin en derin ekonomik krizlerinden ikincisi yaşanmaya başlan­dı. Bütün bunlara müdahale etmek gerekti. Dev­letler müdahale etti, ciddi bütçe açıkları vergiler ve borç stokları çok arttı. Gelişkin ekonomilerde borç stokları GSYH’nin payı içinde 20 puan arttı. Az gelişmiş ülkelerde 10 puan arttı. Kısacası dev­let bütçesini allak bullak etti. Tabii ki bu bütçe eşit biçimde dağılmadı ama sonuçta bütçe açıkları or­taya çıktı. Böyle olunca da ‘Bu açığı nereden karşı­layacağız’ demeye başladılar. Servet vergisi tekrar gündeme gelmeye başladılar ama batıda gün­deme geldi. Türkiye’de gündeme gelme­di. Türkiye’de maalesef hâlâ özel ileti­şim vergilerine yükleniyoruz, halkın üzerindeki dolaylı vergilerin yükünü artırmaya çalışıyoruz. Bizim gibi ülke­ler ya işin farkında değiller ya da ‘So­nuna kadar zorlayalım bakalım nere­ye gidecek’ havasındalar. Sonuç itiba­riyle kovid-19’un neden olduğu bütçe açıkları, devlet müdahaleleri, destek paketleri bunun borçlanmaya et­kisi nedenler oldu.

Diğer iki nedeni de söy­leyelim. Servet stokları­nın en az yüzde 10’unun saklandığı vergi cennet­leri var. Dünya halkla­rının gözünde de ‘Biz açlık yoksulluk çekerken birileri servetlerini ora­larda gizliyormuş’ deyince de servet yeniden gün­deme gelmeye başladı. Son olarak ekolojik boyu­tu var. Eko sosyalistler, net bir şekilde “Ekolojik tahribatın en önemli nedenlerinden birçok zen­ginlerin tüketim alışkanlıkları. Bunları vergilendi­rirsek doğa üzerindeki tahribatı azaltabiliriz” di­yor.

İKTİSAT SERVET VERGİSİNE KARŞI ÇIKMIYOR

Türkiye’de durum ne? Servet vergisi Türkiye’de uygulanabilir mi?

Servet vergisi iktisadi olarak karşı çıkılabilecek teknik özelliklere sahip bir vergi değil. İktisat bili­mi, ‘Servet vergisi uygulamamalısınız’ demez. Servet vergisi politiktir ve sınıfsal tercihi yansıtır. İktisadi rasyonalitenin çok ötesindedir. Bunu uy­gulayacak bir hükümet olur ise çok rahat bir şe­kilde bunu uygular. Ama buna sınıfsal gerekçe­lerle ya da varoluşunu açıklayabileceği gerekçe­lerle ya da varoluşunu açıklayabileceği gerekçe­lerle elbette ki bunun uygulanması mümkün ola­mayabilir.

Gelelim Türkiye’deki duruma. ‘Zaten Türki­ye’de servetten vergi alınıyor’ deniliyor. Alınmı­yor. Veraset ve intikal vergisi diye bir vergi var. 2020 yılında veraset ve intikal vergisinin toplanan geliri 1.3 milyar lira sadece. Toplam vergi payı içerisindeki payı binde 15. Servetin aktarılması biçimindeki olaydan elde edilen gelir inanılmaz derecede düşük. İkinci unsurun motorlu taşıtlar vergisi (MTV) olduğu iddiası var. MTV’yi lüks otomobilden olduğu gibi traktörden de alıyorsu­nuz. Emlakta da aynı durum söz konusu.

Servet vergisinin matrahı var mı? Var. Bunun için Türkiye’de servetin dağılımına bakmamız la­zım. Türkiye’deki servetin dağılımı kısaca şöyle: Bir finansal servet, iki finansal olmayan servet var. Türkiye’de yüzde 21’i finansal servet, yüzde 79’u da finansal olmayan servet biçiminde. Türki­ye’deki zenginlerin büyük bir kısmı emlak zengi­ni. En tepede, hedefte olanların bu büyük müte­ahhitler olması gerekiyor. Ama tabii ki bunların gerçekten servetlerinin değerlerini toplayabilmek zor. O nedenle nereye odaklanılıyor? Öncelikli olarak finansal servetlere odaklanılıyor. Cre­dit Suisse’in son raporu, Türkiye’nin 2019 yılına ait verilerini şöyle paylaştı: Türki­ye’nin toplam finansal serveti 1,4 trilyon dolar. Dünya serveti içindeki payı binde 4. Peki bu nasıl dağılıyor? En zengin yüzde 1’lik nüfus servetin yüzde 53-54 gibi bir kısmını alıyorlar. En zengin yüz­de 5 servetin yüzde 60,5’ini, en zengin yüzde 10 yüzde 70’in üzerinde bir pay alıyor. Durum böyle olunca ina­nılmaz bir eşitsizlik ortaya çı­kıyor. Bu eşitsizlik paranın nerede olduğunu da gös­teriyor. Servet ilk elden zenginlerin elinde ve yeri belli. Yüzde 1’i vergilen­dirseniz yeter.

SERVET NASIL BÜYÜYOR?

İtirazlardan biri, ‘Çifte vergilendirme’ iddiası. ‘Servet gelirin kullanmayan kısmıdır, tasarruftur; gelir vergisi ödeyenler iki kere vergi ödeyecek" deniyor...

Servetin nasıl büyütüldüğü de önemli. Diyelim geliri tasarruf ettiniz ve biriktirmeye başladınız. O birikiminiz nasıl kendisini büyütüyor? Faiz, rant, hazine kağıtları, tü­rev piyasalar… Emek sarf ederek büyütülmüyor. Bu alan­lar da çifte vergilendirme olarak yorumlandırılamayacak alanlar.

Kovid-19 ile beraber dünyada kredi bollaşması oldu. Çekilen krediler yatırımlara gitmedi. İstihdamı artırmada kullanmadılar. Finans piyasalarında değerlendirdiler. İna­nılmaz bir şekilde servetlerini artırdılar. Bir örnek vereyim, her şeyi açıklamaya yeter. ABD’deki en zengin 500 kişisi­nin korona döneminde servetlerinin değeri 7,6 trilyon do­lara çıktı. 1,8 trilyon dolar arttı. Yüzde 31 artış. İnsanlar ölüyor, açlık, yoksulluk, işsizlik artıyor. Sizin servetiniz ar­tıyor. Bunun neresi çifte vergilendirme? Bunlar güçlü ar­gümanlar değil.

BAZI ZENGİNLER SERVET VERGİSİ ÖNERİYOR

Servet vergisini öneren zenginler de var. Kendilerinden daha fazla vergi alınmasını istiyorlar. Bu bir çelişki doğurmuyor mu?
Bazı zenginler muhtemelen ‘Elimizden tamamı gideceğine hiç değilse bir kısmını verelim, biz de kurtulalım’ diyor. Bu hem rasyonalite içeriyor hem de vicdanlarını rahatlattıklarını düşünüyorum. Bir kısmı aslında ‘hayırseverlik’ üzerinden de bağışlar yapıyor. Ama daha statükocu olanlar, sağda yer alanlar; “İnsanların elinden serveti almak demek demokrasiye, girişimcilik haklarına ters düşer. Ekonomik büyümeyi yavaşlatır, istihdama zarar verir” diyor. Akla gelebilecek her türlü kötülüğü servet vergisinin arkasına takıp bu nedenlerden dolayı karşı çıkıyoruz diyorlar ama bunun bilimsel bir karşılığı yok. Bunun karşısında ‘Hayır ekonomi için çok daha iyi olur’ diyen sayısız çalışma önerebilirim. 

DÜNYA SERVET VERGİSİNİ TARTIŞIYOR

Dünyada örnekleri nedir servet vergisinin?

Norveç, İsviçre, İtalya ve İspanya’da uygulanıyor. Şimdilerde Arjantin bir uygulama başlattı. 3 milyar doların üzerinde bir vergi geliri planlıyorlar. Yüzde 20’sini koronavirüs ile ilgili tıbbi malzeme alımında kullanacaklar, yüzde 20’si ile KOBİ’lere destek olacaklar, yüzde 20’si ile öğrencilerin borçları ödenecek ve sosyal koruma programları uygulanacak. Bunun dışında Peru’da dayanışma vergisi gündeme geldi. Bunun yanı sıra İngiltere’den Şili’ye, Hindistan’dan ABD’ye bu konu ciddi şekilde gündeme getiriliyor.

TEMEL MÜCADELE KAPİTALİZME KARŞI OLMALIDIR

Emekçiler açısından bu meseleye nasıl bakılmalı?

Artı değer sömürüsü bu ülkede hiç olmadığı kadar yüksek. Gelir dağılımı adaletsizliğinin ve bunu paralelinde servet dağılımı adaletsizliğinin birincil nedeni emek-ser­maye çelişkisidir; kapitalizmin kendisidir. Asgari ücretleri bu kadar düşük düzeyde tutan politikalardır. Emeğin pa­yını bu kadar düşük belirlerseniz, kârın payı o kadar yük­sek olur. Aslında sizin servetiniz bizden aldıklarınızdır diye­bilmeliyiz. Siz bunları alıyorsunuz ve biriktiriyorsunuz. Artı değer sömürüsüyle servetinizi biriktiriyorsunuz. Servet vergisi alınırsa, işçi sınıfı başta olmak üzere emekçi ke­simler için kullanılırsa ne olur? Bizden aldıklarınızın en azından bir kısmını servet vergisi yoluyla geri almış olaca­ğız denir. Dolayısıyla emek perspektifi şunu söyler: Ben bi­rincil sömürü ilişkisine karşı mücadele vereceğim, sınıf mücadelesinin birincil hedefi artı değer sömürüsünü kal­dırmaktır. Sınıfsız toplumu tarif ediyoruz ama buna bu­günden yarına gidiş mümkün mü? Hayır. Çok uzun bir yol var. Bekleyerek olmayacağı belli. Temel hedef olarak sı­nıfsız toplumu kurma mücadelesi verirken aynı zamanda da hakları ve özgürlükleri genişleten, bizi güçlendiren po­litikaları da hayata geçirmemiz lazım. İşte bu ikincil bölü­şüm. Bütçe, kamu harcamaları ve vergi politikaları üzerin­den yürüyen bir şey. Bunun için işçi sınıfının siyasal iktida­rına ihtiyaç var. Sömürüyü azaltan ve halkı rahatlatan ön­lemlere başvurması lazım. Yani servet vergisi bunlardan bir tanesidir.

ÖNCEKİ HABER

Konya'da 4.7 ve 4.0 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi

SONRAKİ HABER

Trakya Üniversitesi, tehdit yağdıran dekan Cevdet Kılıç hakkında soruşturma başlattı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa