Metal işçisi yazdı: Demokrasi en çok bize lazım
"Bir kadın işçi taciz edilse sesini çıkaramaz, amirin keyfine göre bölümü değiştirilen bir işçi korkudan boynunu büker durumda. Demokrasi herkese lazım tabii. Ama en çok biz işçilere lazım.”
Fotoğraf: Mürsel Ç.
Sincan OSB’den bir metal işçisi
Ankara
Merhaba, ben Ankara Sincan Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışan bir metal işçisiyim. Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve akademisyenlerinin son günlerde devam eden mücadeleleri hakkında bir şeyler yazmak istedim.
Fabrikada bu konu yeterince konuşulmuyor. Son günlerde gündemimizde özellikle hayat pahalılığı, başta elektrik ve doğal gaz olmak üzere faturalar ve ocak ayı zamları var. Çay molalarında ya da çalışırken Boğaziçi Üniversitesi ile ilgili bir tartışma açıldığında, her işçi arkadaş fikrini söylüyor elbette. Bu bazen öğrencileri ve akademisyenleri haklı gören bazen de hükümeti haklı gören görüşler oluyor. Hükümetin “Darbeci, terörist, din-ahlak düşmanı” propagandası ise inandırıcılığını zedeledi diyebilirim. Başlarda “Yasada rektör ataması nasıl yapılması gerekiyorsa öyle yapılmıştır, öğrencileri kimin rektör olduğu neden ilgilendirir, derslerine gir sınavlarını geç, evine dön, bu işin arkasında Erdoğan düşmanlığı var, Erdoğan’ı bir bahane ile yıpratmaya çalışıyorlar” diyen arkadaşlar vardı. Ama hükümetin 18-20 yaşındaki gençlerin terörist ve darbeci olduğunu söylemesi, hatta işi din ahlak düşmanlığına kadar vardırmasından sonra bu arkadaşların da görüşleri değişmeye başladı. “İyice abarttılar, hükümete bakarsan herkes terörist, Erdoğan’a bir şey dersen vatan hainisin” görüşleri gelişmeye başladı.
Ama her iki fikirdeki arkadaşlar da bu meseleyi bizden uzak, bizimle alakası olmayan bir konu gibi görüyorlar. Öyle olunca da öğrencilerin ve akademisyenlerin yürüttüğü demokrasi mücadelesine sahip çıkmak, destek olmak, bizimle alakası olmayan bir iş olarak görünüyor.
HER FABRİKADA ‘KÜÇÜK REİSLER’ VAR
Oysaki demokrasinin eksikliğini en fazla hisseden biz işçileriz. Yasal haklarımızı bile kullanamaz duruma geldik. Sendikaya üye olduğu için işten atılan ve mahkemede bile hakkını alamayan, örgütsüzlük yüzünden üç kuruş zamma razı olmak zorunda kalan, mesaiye kalmazsa işten atılmakla tehdit edilen işçiler, demokrasi olmadığı için 3 kuruşa çalışan köleler haline geldi. Bir kadın işçi taciz edilse sesini çıkaramaz, amirin keyfine göre bölümü değiştirilen bir işçi korkudan boynunu büker durumda. Demokrasi herkese lazım tabii. Ama en çok biz işçilere lazım. Her fabrikada “küçük reisler” var artık. Sendikalaşmaya çalışsan, “O sendika terörist” diyen bir amir çıkıyor mutlaka. En ufak şikayetinde “Şartları biliyorsun, çalışıyorsan çalış, çalışmıyorsan çıkar gidersin” diyen birini görüyorsun karşında. Akşam haberlerde de herkese sataşan, herkesi suçlayan, kimsenin haklarına saygı duymayan bir iktidarın politikacılarını görüyoruz mutlaka.
Bu iş artık işçileri boğar hale geldi. Bu nedenle de başta Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri olmak üzere kim demokrasi istiyorsa bu en başta biz işçilerin meselesidir. Demokrasiyi kazanmak için mücadele eden her kesimle birlikte olmalıyız. Halkın bir kesimi kazanırsa en başta işçiler kazanmış olacak ve kim olursa olsun halkın bir kesimi kaybederse en çok biz kaybedeceğiz. Demokrasi olmazsa, hastalandığımızda aldığımız rapor bile işleme konulmuyor ve sesimizi çıkaracağımız, hakkımızı savunacak bir kurum olmuyor. Bu nedenle Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin yanında olmak, işyerlerimizde bu işi konuşmak ve yapabileceğimiz her şekilde destek olmak zorundayız.
Son olarak sendikalara bir çift söz etmek istiyorum. Konuştuğu zaman mangalda kül bırakmayan sendikalar günlerdir kulağının üstüne yatıyor. Bir bilgilendirme çalışması ya da öğrencilere destek olmamızı sağlayacak bir iş için bizleri organize etme çabası yok. Koskoca sendikaların başkanları herhalde bizim fabrikadaki Çaycı Ahmet abi gibi oturduğu yerden izliyor gelişmeleri. Hiçbir şey demesek ayıptır demek gerekir. Buradan direnen bütün öğrenci ve akademisyenlere selamlar ve sevgiler.