10 Şubat 2021 22:41

Harfiyat

“Kelimelere ancak istenilen bir şey yok olduğunda ihtiyaç duyulur.
Eğer etrafımızdaki dünya 'gereken' her şey ile donatılmış olsaydı kelimelere gerek duyulmayacaktı.
Kayıp olmayan yerde dil var olamaz.”

Jacques Lacan

İnsan yavrusu doğduktan sonra dünyaya ilk çentiğini sesiyle atar. İşte bu ses yaşama atılmış ilk çıpadır. Her ihtiyaç duyduğunda; yani karnı acıktığında, yani susadığında, yani gazı olduğunda, yani bir sese, bakışa ya da bir dokunuşa ihtiyaç duyduğunda bu çıpa aracılığı ile talep eder.

İnsan yavrusunun doyurulmasını talep ettiği ihtiyaç ötekinin; yani annesinin, yani bakım vereninin memesinde, sesinde, bakışında, kokusunda, dokunuşunda doyum bulmaya çalışır. Ama hep eksik kalır. Tıpkı bir bebeğin sonsuz bir doyum sağlayacağını hayallediği fantazmatik meme ile annesinin gerçek memesi arasındaki fark gibi.

İşte bizler bu eksikliklerle malul ve mamulüzdür. İhtiyaçla harekete geçeriz, talep ederiz ve annemizin/bakım verenimizin talebimize karşılık gelen sesinde anlamı buluruz. İşte bu eksiklik bizleri içine doğduğumuz “anamızın” diline pelesenk eder. Böylece ağına düştüğümüz dil ile eksiğimizi tamamlayabileceğimiz yanılsaması ile illetli bir şekilde debelenip dururuz.

Dile girmek, yani konuşan bir özne olmak öyle kolay değildir. Bedel ödemeyi gerektirir. Dile girebilmek anne ile sağlanan “vahdet-i vücuttan” vazgeçebilmekle, eksiğin kabullenilmesiyle mümkündür. Yani “babanın adının” tanınması ile mümkündür.

Dile girmek için ödenen bu bedelin izlerini öyle fiyakalı felsefe ya da psikoloji kitaplarında aramaya gerek yoktur. Bir iki sözlük karıştırmak yetebilir. Örneğin “harf”, dildeki bir sesi gösteren ve alfabeyi oluşturan işaretlerden her biri olarak tanımlanmaktadır. Oysa “harf” kelimesinin kökenine baktığımızda Arapça “hrf” kökünden geldiğini ve bir anlamının da “mızrak veya kılıcın keskin ağzı” olduğunu görürüz.

Keskin uçlu harfler yanyana gelerek dilimizi kanata kanata kelimeleri oluşturur. Peki ya “kelime”?...

Anlamlı ses veya ses birliği anlamına gelen “kelime” sözcüğü de Arapça “kelm” sözcüğü ile aynı kökten gelir. Yani yara izi, cerahat anlamına gelen “kelm”…       

Ucu sivri harflerle oluşturduğumuz yara bere içindeki kelimelerle kurarız cümlelerimizi. Yaralandığımız kadar yaralarız da karşımızdakini sözlerimizle. O nedenle seçtiğimiz harfler arasındaki mesafeyi soğukta üşüyen kirpilerin ısınmak için birbirlerine yaklaşmasındaki mesafe kadar özenli hesaplamalıyız.

Evet dil eksiğimizden mamuldür. Ama aynı zamanda eksiğimize de devadır. İyi ki de öyledir… 

Yoksa nasıl katlanabilirdik bu yaşama…

Söz iyileştirir…

Evrensel'i Takip Et