Toplumun ‘gazı alınıyor’, hayvan hakları yasası oyalanıyor
Av. Hülya Yalçın: "Kendine para kazandırmayan herhangi bir şeye sıcak bakmayan bir yönetim biçimi olduğu için hayvan hakları yasası sürekli geri atılıyor."
Zeliş IRMAK
İstanbul
Hayvan Hakları Yasası ha çıktı ha çıkacak derken aradan 10 yıl geçmesine rağmen yasa çıkmış değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2018’de “Bu yasa hâlâ neyi bekliyor? Bir an önce çıkartın’ dedi, Emine Erdoğan her fırsatta yasanın bir an önce çıkması temennisinde bulundu. Geçen süreye, verilen ‘talimatlar’a rağmen yasa çıkmazken son olarak 3 Şubat’ta açıklama yapan AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, hayvan hakları düzenlemesinin iki hafta içinde Mecliste olacağını söyledi. Ancak henüz bir gelişme yok. Meclisin tutumu ‘gaz almak’tan öte gitmezken Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi de bu oyalamaya tepki gösteriyor. Süreci baştan sona Yaşam İçin Yasa İnisiyatifinden Avukat Hülya Yalçın’la konuştuk.
Hayvanları Koruma Kanunu neler içeriyor, yetersiz mi?
2004 yılında Avrupa Uyum Yasaları çerçevesinde 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu hükümet tarafından kabul edildi. Güzel bir adım. Hayvanları koruyan bir yasa olması hepimizi çok sevindirdi, umutlandırdı. Çünkü yasa öncesinde akıl almaz bir vahşet uygulanıyordu. Belediyelerin alım kalemlerinde köpekleri öldürmek için zehirler açık açık yazılıyordu. Tüfeklerle insanlar köpek avına çıkıyordu. Bu kanun umutlandırmıştı. Ancak bir iki sene içerisinde gördük ki 5199 sayılı kanun sadece kediler, köpekler gibi mahallemizde yaşayan hayvanlar için kullanabileceğimiz bir kanundan öteye gidememiş. Kanunda hayvan tanımı yetersiz. Hayvan tanımı yapmıyor. Hayvan kanunu ise av kanunu olmamalı.
Hayvanları Koruma Kanununa göre hayvanlara şiddet uygulandığında ya da kötü muamele edildiğinde sadece para cezası veriliyor… Evet, bu gibi suçlarda sadece para cezası var. Şahsı yakalayabilirsek, yaptığını ispatlayabilirsek ve süreci tamamlatabilirsek para cezası var. Caydırıcılığı yok. TCK kapsamında cezalandırmalar gelsin talebimiz var.
‘KENDİNE PARA KAZANDIRMAYAN HERHANGİ BİR ŞEYE
SICAK BAKMAYAN BİR YÖNETİM BİÇİMİ’
Hayvan Hakları Yasası talebi var. Bu talep etrafında birçok hayvan hakları savunucusu bir araya geldi. Süreç nasıl başladı?
10-12 yıl kadar eskiye gidiyor bu yasa talebi. Hayvan hakları savunucuları dağınıktı, fikir birliği yoktu. Ankara’dan da sürekli ‘siz zaten birbirinizle anlaşamıyorsunuz’ gibi eleştiriler oluyordu. Hayvan hakları savunucuları olarak son birkaç yıldır hayvanlar için ne istediğimiz üzerinde odaklandık. Yasa ile ilgili Meclis Araştırma Komisyonunun açıklamalarını ve raporu takiben Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi çerçevesinde birleştik. İstiyoruz ki hayvana kötü muamele, işkence, tecavüz edenler doğrudan hapiste yatsın. Bu aynı zamanda toplum için de önemli. Avcılar devlete para kazandırıyor. Bizim taleplerimizse devletin kasasına para girdisi yapmıyor. Kendine para kazandırmayan herhangi bir şeye sıcak bakmayan bir yönetim biçimi olduğu için bu yasa sürekli geri atılıyor.
AKP Grup Sözcüsü Özlem Zengin’in yasa tasarısına dair basınla paylaştığı maddelere neden şerh koydunuz?
Söylenen en olumlu şey, sahipli sahipsiz hayvan ayrımının yasadan kaldırılacağı. Ancak diğer maddeler adeta yüreğimizi hoplattı. Üç bakanlığın paydaş olacağı söylendi. Biz herhangi bir konuda muhatap aradığımızda kimseye ulaşamamış olacağız. Şikayet hakkımızı nasıl kullanacağız? Uygulamada somut adımlar yok. Bir evde üçten fazla hayvan olamaz dediler. Bunu da kabul etmiyoruz.
Hayvana kötü muamele, işkence, tecavüz için 4 aydan iki yıla ve 4 aydan 3 yıla kadar cezalar öngörülmüş. 3 yıla kadar olan cezalarda yatar yok. Örneğin köpek dövüşçülerine ceza tanımlarken neden en az 3 yıl hapis cezası diye tanımlanmamış. Bu iyi niyetlerinin göstergesi olacaktı ama olmadı.
“KİMİ MİLLETVEKİLLERİ ‘TOPLUMUN GAZINI ALMAK LAZIM’ DİYOR”
Tasarıyla ilgili son durum nedir?
Meclis Araştırma Komisyonu, hayvan haklarıyla ilgili bir yasa teklifi vermek ve bu durumdaki görüşlerini sunmak için oluşturulmuş bütün partilerin katıldığı zaman zaman çalışmalarına STK’ların, derneklerin de iştirak ettiği bir oluşumdu. Geçen ay raporunu tamamladı. Bir tavsiye kararı çıkardı. Bu kararda çok olumlu şeyler vardı. Petshoplar kaldırılacak, yunus parkları, hayvanat bahçesi artık olmayacak, sahipli sahipsiz hayvan ayrımı kalkacak, hapis cezasının da hapis yatarlı bir miktar olarak ayarlanacağına dair olumlu şeyler vardı. Ancak öyle olmadı. Çok eski kalmış ve kadük kalmış tasarılara doğru giden yetersiz açıklamalar bizi çok tedirgin etti.
Daha kararlı bir şekilde iyi bir yasa talebimizden vazgeçmeyeceğiz. Hayvanların yaşam hakkının anayasal güvenceye alınmasını istiyoruz.
Meclis komisyonunda hayvan haklarıyla ilgili tartışmalar yapılırken, “Taleplerin hepsini birden geçiremeyiz ama bir görevimiz de toplumun bu konudaki gazını almak” diyor bir vekil, başka bir vekil de “Gaz alınca ters de tepebilir” diyor. Bizim için orada olan vekillerin bizim gazımızı almak yerine bizim sesimizi ve taleplerimizi duymalarını, görevleri olan işlere odaklanmalarını tercih ederdik.
Biz Mecliste kulis çalışmaları yaparken Meclise avcılar da geldi. Horoz dövüşçüleri kitapçık bastırmış. ‘Horoz dövüşleri geleneksel sporumuzdur’ diye onlar da gelmişler. Avcının, horoz dövüşçüsünün, köpek boğuşçusunun milli gelenek diye deve güreşçisinin cirit attığı bir Meclis’te bizim gümbür gümbür hiç nefes aldırmamamız lazım.
Pandemi hayvanları nasıl etkiledi?
İlk günden beri hiçbir hayvansever arkadaşımın eve kapanıp da sokaktaki canımızı aç bıraktığını görmedim. İlk anların paniğiyle evindeki hayvanları bilinçsizce atanlar oldu. Onlar da umarım hayvanları bulup geri alırlar. Bu kadar sığ bir davranış olmaması lazım. İyi ki hayvanla ilişkilendirilmiş bir hastalık değildi. Kuş gribindeki vahşeti yaşamaktan çok korktuk. Ama artık Dünya Sağlık Örgütünün de net olarak açıkladığı gibi bu pandeminin herhangi bir hayvanla en ufak bir ilgisi yok.