11 Şubat 2021 12:06
/
Güncelleme: 16:13

Hacettepe Üniversitesi öğrencileri: Özerk üniversitenin ilk koşulu ifade özgürlüğü

Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğrencileri ile kayyum rektörleri, YÖK Anadolu Projesini, Beytepe Kampüsünün imara açılmasını ve özerk üniversite talebini konuştuk.

Hacettepe Üniversitesi öğrencileri: Özerk üniversitenin ilk koşulu ifade özgürlüğü

Fotoğraf: Evrensel

Ali KESKİN
Ankara

Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğrencileri ile Boğaziçi Üniversitesi’ndeki eylemler sonrasında üniversitelerde artan demokrasi ve özerklik taleplerini ve neler yapılması gerektiğini konuştuk. Ülkenin gece yarısı yayınlanan kararlarla yönetilmesini eleştiren öğrenciler, üniversitelerin özerk olabilmesinin ilk koşulunun öğrencisinden akademisyenine ifade özgürlüğünden geçtiğini vurguluyor. 

Demokratik ve özerk üniversite talebi, her üniversitede karşılık bulması soruna dair bir ortaklaşma çiziyor. Bunun karşısında öğrencilerin alanlarından başlayarak tartışmaları güçlendirmek, bölümlerinde ve topluluklarda bu talepleri nasıl öreceklerine ilişkin dağınık duran çözüm noktalarını derlemeye çalıştık. Kayyum rektörleri, YÖK Anadolu Projesini, Beytepe Kampüsü’ün imara açılmasını, öğrenciler karar sürecine dahil edilmemesini üniversitemizin özgün sorunlarıyla birlikte ele aldık.

Üniversitelerde öğrencinin kendi sözünü söyleyebildiği, temsiliyetinin bulunduğu alanlar var mıdır?

Çiğdem Erdem: Üniversitelerde tabii ki kendi sözünü söyleyebildiği alanlar ve topluluklar vardır. Ancak bu seçenek ülkeye ve savunulan görüşe göre değişiyor. Örneğin LGBTQA+ bir öğrenci her yerde eşit şartlarda konuşma imkânı bulamaz ya da yine yaşadığı ülkeye bağlı olarak karşıt görüşlü bir birey kendini ifade etme olanağı her zaman bulamıyor. Özgürce fikir beyan edilebilen bir ortamda özellikle üniversitelerde, öğrenciler kulüpleri başta olmak üzere birçok platform aracılığıyla fikirlerini ve kendini ifade edebilmelidir.

BİLİM ODAKLI VE ÖZGÜR ÜNİVERSİTELER HAK VE GEREKLİLİK

Boğaziçi direnişi ve sonrasında çoğu üniversitede, çeşitli illerde yapılan eylemler açından demokratik üniversite talebi üniversite gençliği açısından ortak bir taleptir diyebilir miyiz? Dayanışma eylemleri ve açıklamaları üniversitelerin durumu hakkında ne düşündürüyor?

Berfin Eryılmaz: Üniversiteler, bir ülkenin geleceğini oluşturacak kişilerin eğitilmesi yolundaki son ve belki de en önemli duraktır. Özgür ve demokratik bir yapıda olmaları, sundukları araştırma imkanı ve fikir özgürlüğü alanı ile kişinin o güne kadarki düşünce yapısı ne olursa bunu geliştirme, farklı pencerelere açılma fırsatı sunmalıdır. Ve bunda hocasından yanında oturan sınıf arkadaşına kadar herkesin bir katkısı olabilir. Mevcut düzende ise bu üniversitelerin en yetkili kişisi bile demokratik bir yolla bulunduğu konuma gelmezken bu özgürlüğü bize sağlamasını mı bekleyeceğiz? Boğaziçi ile başlayan bu direniş yılların birikmişliğinin artık bir patlama noktasıdır. Bu yolda medyasından, polisine, avukatına kadar hemen herkes öğrenciler karşısında sessizliğini korurken öğrenciler sadece birbirine destek olarak gücünü koruyabilir, sesini duyurabilir. Bağımsız, bilim odaklı ve özgür üniversiteler sadece bir talep değil, hak ve gerekliliktir. Bu haklarının peşinden giden öğrencilerin, gördüğü muameleler, tutuklamalar ise kabul edilemez. Bugün bunun karşısında sessiz kalan herkes de ileride ülkenin geleceği daha vahim durumdan sorumlu olacaktır.

YÖK ANADOLU PROJESİ 

YÖK Anadolu Projesi kapsamında Hacettepe Üniversitesi'nin de bulunmasından, okulun bir arazisinin imara açılıp yurt yapılmasına kadar öğrencilerin hiçbir karar alma bileşeninde olmaması ve alınan kararların içeriğine dair ne düşünüyorsunuz?

Ezgi Kaya: YÖK Anadolu Projesi ile 2006’dan sonra kurulan 15 üniversiteye; köklü 12 üniversitenin kıdemli akademisyenleri tarafından destek verilmesi hedefleniyor. Hacettepe Üniversitesi de bu kapsamda Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi ve Munzur Üniversitesi ile eşleştirilmiş. Hacettepe Üniversitesi’nin hâlihazırda var olan öğrenci kontenjan fazlalığı bu proje ile ders alacak öğrencilerle krizi ikiye katlamış olacaktır. Bunun yanında akademisyenlerimizin iş yükünün artması etkin öğretimi ve niteliği aşağı çekecektir. Hacettepe Üniversitesi bünyesindeki birçok sorunun bu projeye dâhil olarak göz ardı edilmesi, öğrencileri ve akademisyenleri zora sokmaktan öteye gitmemektedir. Üstelik Hacettepe Üniversitesinin kullandığı sisteminin bu kadar çok öğrenciyi kaldırabilecek bir potansiyeli bulunmamaktadır. YÖK Anadolu Projesi Hacettepe Üniversitesi ve diğer 11 kıdemli üniversitenin de eğitimin yüzeysel olmasına ve niteliğinin kaybına yol açacaktır.

Bir diğer husus ise Hacettepe Üniversitesi Beytepe Yerleşkesindeki ormanlık alanın imar planında değişikliğe gidilmesi. Yeni imar planındaki bu değişiklik, yeterli yurt kapasitesinin bulunmamasına dayandırılmaktadır. Ancak yapılması planlanan bu girişim geri dönüşü olmayan sonuçları ortaya çıkaracaktır. Yapılaşmaya açılacak alanların sınırını belirleme yetkisi Cumhurbaşkanı’na ait olmakla birlikte düzenlenen ‘ormanların imara açılmasıyla ilgili yönetmelik’, okulumuz başta olmak üzere birçok ormanın betonlaşmanın önü açılmasına neden olmuştur.

Hacettepe Üniversitesi öğrencisi olarak tüm bu alınan kararların mevcut rejimdeki tek bir kişinin yetkisine dayandırılıp yürürlüğe girmesinin verdiği ve vereceği zarar karşında endişe duymaktayım. Üniversite, biz öğrencilerin kendi alanımıza dair birçok şey öğrendiği ve aynı zaman da kendimizi hür bir şekilde ifade etmemize olanak tanıyan bir bünye olarak varlığını devam ettirmelidir. Ancak şu anki tutumdan da anlaşılacağı üzere okulumuzda veya okullarımızda biz öğrencilerin hiçbir karar almaya dair ısrarımız sıklıkla vurgulanmakta ve şiddetle bastırılmaktadır. 

Berfin Eryılmaz: Öncelikle YÖK Anadolu Projesi hakkında biraz konuşacak olursak; Hacettepe öğrencisi olarak eğitimde yeni fırsatlara, her konuda biraz daha fazlasını öğrenmeye hep açıktık, bundan sonra da öyle olmaya şüphesiz devam edeceğiz. Ancak bana göre bahsi geçen proje vaat edildiği gibi bir fırsat eşitliğine değil, hak ihlaline zemin hazırlamaktadır. Bizler üniversite sınavlarına hazırlanırken, tercihlerimizi yaparken bir okulun eğitim kadrosunun başarılarına, sunduğu akademik fırsatlara göre kararımızı vermiyor muyuz? Bizim kimsenin elindeki imkanlara engel olmak gibi bir amacımız yok; kurulan üniversiteler bizim seçimimiz değildi, teknik yetersizliklerini gidermek de bizim görevimiz değil. Buradaki sorun söylenildiği gibi okulumuzda, kütüphanemizde bu okulun öğrencisi olmayan öğrencileri görmek değil. 

Bu ve diğer konularda tek talebimiz süreç öncesinde ve sırasında, bu okulun öğrencileri olarak şeffaf bir şekilde bilgilendirilmemiz. Beklentimiz ise olması gerektiği gibi bu konularda tepkimizin dikkate alınmasıdır. 

ATANMIŞ DEĞİL SEÇİLMİŞ REKTÖRLER

Üniversitelerin özerk ve demokratik olabilmesi için ne yapılması gerekiyor, öğrencilere neler düşüyor, ne yapılabilir?

Orçun Akbaba: Bence bu konuda öğrencilerden çok okul yönetiminin ve öğretim görevlilerinin daha çok etkili olabileceğini düşünüyorum. Tabii ki öğrenciler olarak, bizler de destek olmalıyız ama sadece öğrencilerin bunu gerçekleştirebilmek için yeterli şeyleri yapabileceğini sanmıyorum. 

İnzile Dal: Üniversitelerin özerk olabilmesi demek her koşulda gerek akademisyenlere gerekse öğrencilere sağlanmış olan düşünceyi özgürce ifade edebilme hakkına sahip olmak ve buna her koşulda saygı duyulmasının sağlandığı ortamı hazırlamak gerekmektedir. Üniversite eğitimleri gün geçtikçe daha vahim bir hal almakta ve bunun önüne bir türlü geçilmemektedir. Biz öğrencilere düşen görevler her türlü baskıya boyun eğmeden doğru bildiğimiz değerlerin arkasında sıkı sıkıya durmamız olacaktır.

Ezgi Kaya: Var olan rejimin üniversitelerin özerk ve demokratik olmasını desteklemek bir tarafa, önünü kesmek gibi bir tavrı söz konusu. Dolayısıyla biz öğrencilere çok iş düşüyor. Dayanışma içinde olmak bir yana bunu nasıl yönlendirip yönettiğimizin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Kendi bünyesinde bulunduğumuz üniversite içerisinde; ama az ama çok bir niceliği niteliğe dönüştürebilmek için parçadan bütüne doğru sabırlı ve tutarlı hareket etmemizin değişim adına biz öğrencilere güç vereceğine inanıyorum. 

Berfin Eryılmaz: Üniversitelerin demokratik ve bağımsız kurumlar olması yolunda atılması gereken ilk adım, şüphesiz atanmış değil seçilmiş rektörlerdir. Ülkemizde her gün habersizce, sanki gizli, bir suçmuşçasına gece yarısı alınan kararlara uyanabiliyoruz. Sözde yasal olan bu kararların çoğu ise meşruluktan uzak. Bizlerin mevcut düzende yapması gereken, haksız hedef göstermelere aldırmadan buna karşı sesimizi çıkarmaktır. Öğrencileri ötekileştirerek nefret söyleminde bulunanlara inat yan yana durmaktır. Ve belki de şu an ülkemizde çoğu kişinin kulakları tıkadığı gerçekleri haykırmaya çalışmaktan, direnmekten vazgeçmemektir. Bunlar sadece bugün, kendimize olan sorumluluklarımız değil yarın bizden sonra gelecek olan kişilere de sorumluluklarımızdır. Çünkü her şey gibi bu düzenin de sonu geldiğindei bizler sadece konuştuklarımızdan değil sustuklarımızdan da sorumlu olacağız.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Ekmek ve hürriyet kavgası!

Ekmek ve hürriyet kavgası!

Antep’teki işçi eylemlerine yönelik yasaklar, Türkiye’nin bir süredir sıklıkla gündemine gelen hukuki ve siyasal baskıların neyi amaçladığını da daha net gösterdi. Kayyımlar, soruşturmalar, gözaltı ve tutuklamalar, Saray’a verilen olağanüstü yetkiler, basına ve gazetecilere yönelik baskılar, halkın üstüne çöken ekonomi programına ve tek adam yönetiminin siyasal baskılarına karşı yükselen itirazı bastırmak için…

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Başpınar işçilerinin Demokrasi Meydanı'nda yapacağı eylem polis engeline takıldı. BİRTEK-SEN Genel Başkanı gözaltına alınıp serbest bırakıldı.

Evrensel'i Takip Et