"Ateş kıvılcımdan tutuşacak!"
Hazal Yalın; ünlü Rus Şair Aleksandr Sergeyeviç Puşkin’in dekabristlere yazdığı şiiri ve dekabristlerden Aleksandr Odoyevskiy’nin Puşkin’e cevabını Türkçeye çevirdi.
Vasily Perov'un 'Aralıkçı isyanı' adlı tablosu | Wikimedia Commons
Hazal YALIN
Birkaç yıl önce, Tolstoy’un bitmemiş romanı “Dekabristler”i Türkçeye çevirdim.
Bu romanın sonuna, dekabristleri anlattığım kısa bir epilog da koydum. Orada, bizde çok fazla bilinmeyen bu olağanüstü olayın idamlardan yargılanmalara ve sürgünlere kadar tarihini olabildiğince kısaca yazmaya çalıştım.
Epilog şu sözlerle bitiyordu:
Dekabristlerin katli ve sürülmesi, Rusya’nın sadece siyasi ve sosyal hayatına vurulmuş bir darbe değildi; aynı zamanda bütün ülkenin fikir hayatının çöle çevrilmesi anlamına da geliyordu. Dekabristler, çağlarının en ilerici olduğu kadar en eğitimli adamlarıydılar da. Puşkin’le dekabristlerin fikir birliği içinde olduğu, büyük şairin özellikle Rıleyev ve Puşçin ile dostluk yaptığı iyi bilinir. Yıllar sonra sürgünden döndüklerinde geçmişi anan dekabristlerin anlattıklarına göre, Güney Birliğiyle ilişkileri olan Puşkin de ayaklanmaya onların yanında katılmak istemişti, ama ayaklanmacılar, isyanın neticesinde yok edilebileceklerini bildikleri için, onu da feda etmek istememişler, ayaklanmayı haber vermemişlerdi.
Dekabristlerin isyana hazırlandıkları yıllarda Puşkin güney Rusya’nın çeşitli şehirlerinde, sürgündeydi. 1826 eylül ayının başında, sürgünün altıncı yılında bir gece kapısı çalındı. Gelen, çarın özel bir elçisiydi ve Moskova’ya gelmesi emriyle sürgünün sona erdiğini haber veriyordu.
Şair, Kremlin kapısından şehre girdi. Derhal çarın karşısına çıkarıldı. İmparator, büyük şaire, eğer o günlerde St. Petersburg’da olsaydı ayaklanmada yer alıp almayacağını sordu. Puşkin gururla şöyle dedi: “Hiç şüphesiz, devletlüm! Bütün dostlarım o komplonun içindeydiler, ben de katılmadan duramazdım.”
Rus devrimci hareketinde nihilizmin bu derece yer etmiş olması, kısmen, dekabristlerin yenilgisi ardından doğan bu çöl iklimine bağlanabilir. Dekabristler bu yenilgiye rağmen köklü bir devrimci geleneğin ilk ateşleyicisi olmayı başarmışlardı. Öyle ki, 1895’te St. Petersburg’da tutuklanırken Lenin’in çarlık polislerine, “Biz hepimiz dekabristiz” dediği söylenir.
Daha sonra, geçtiğimiz yıl, Savaş ve Barış’ın çevirisini tamamladım. Çok geçmeden çıkacak o da. Çeviriye koyduğum sayısız dipnotta (irili ufaklı yaklaşık 700 açıklama) romanın tarihi bağlamını ortaya koymaya ve kahramanların ve adı geçen kimselerin Rusya tarihinde oynadıkları rolleri okurun zihninde aydınlatmaya çalıştım. Bu arada, bu kimselerin dekabristlerle ilişkilerine de özel olarak değindim; zira mektuplarından anlıyoruz ki Tolstoy, Savaş ve Barış’ı, aslında dekabristlerle ilgili bir romanın çalışmaları içinde oluşturmuştu.
Demin, başka bir çalışma için Lenin’in bazı yazılarını gözden geçirirken, İskra’da (“Kıvılcım”), Bolşevik devriminin hazırlıklarının ardındaki bu güçlü ideoloji silahında, logonun hemen yanındaki sözler dikkatimi çekti:
Изь искры возгорится пламя!
Ateş kıvılcımdan tutuşacak!
Dekabristlerin Puşkin’e cevabı.
Bu sözler, dekabrist ayaklanmasına katılan Şair Aleksandr Odoyevskiy’in, Puşkin’in “Sibirya madenlerinin bağrında” adlı şiirine verdiği cevaptandır.
Puşkin’in şiiri, Sibirya’ya sürgün edilmiş olan dekabristlere bir mektuptu aslında. 1827 yılı başıydı; mektubu, kocasının yanına gitmeye hazırlanan Sergey Volkonskiy’in karısı Mariya’ya verecekti; ama prensesin evine vardığında öğlen olmuştu, prenses ise sabah erkenden çıkmıştı.
Bunun üzerine, Nikita Muravyov’un karısı Aleksandra’ya verdi mektubu. O da, Mariya Volkonskaya’ya İrkutsk’ta yetişti.
Aleksandr Odoyevskiy, Rusya’nın en köklü ailelerinden birinden geliyordu. 1825’te dekabristlerin Kuzey Birliğine katıldı. Senato Meydanı ayaklanmasında yer aldı. Yakalandı, önce 12 yıl küreğe mahkum edildi, sonra cezası 8 yıla indirildi. 20 Mart 1827’de Rusya’nın uzak doğusunda, İrkutsk’a çok yakın olan Çita şehrinde zindana atılmıştı.
Puşkin’in mektubunu burada aldı ve dekabristlerin cevabını da burada yazdı.
Puşkin’in şiiri elden ele, dilden dile dolaştı, ama ancak 1856’da yayımlanabildi. Odoyevskiy’in şiiri ise bundan da sonra.
Puşkin şöyle sesleniyordu:
Sibirya madenlerinin bağrında
Gururlu sabrınızı esirgeyiniz;
Beyhude değil kederli emeğiniz
Ve yücelere dönük fikirleriniz.
Ümit, sadık bacısı talihsizin,
Karanlığında yer altındaki kabri
Sevinç ve dinçlik verecek—
Beklenen vakit gelecek!
Aşarak kasvetli sürgüleri
Ulaşacak dostluk ve sevgi,
Hür sesimin ulaştığı gibi
Zindandaki hücrelerinize.
Yuvarlanacak ağır prangalar,
Yıkılacak zindanlar ve bahtiyar
Hürriyet bağrına basacak,
Kılıcınızı uzatırken yoldaşlar
Odoyevskiy’in cevabı ise şöyledir:
Kehanet kopuzunun alevden sesleri
Ta bizim kulaklarımıza kadar geldi,
Kılıçlarımıza uzandı ellerimiz,
Heyhat! Ancak prangalarımıza değdi.
Ama dert etme ozan; zincirlerle
Gururluyuz biz, ve kaderimizle,
Ve zindanın sürgüleri ardında
İçten içe gülüyoruz çarlara.
Beyhude değil kederli emeğimiz,
Ateş kıvılcımdan tutuşacak,
Ve aydınlanmış milletimiz
Kutsal bayrağın altına toplanacak.
Zincirlerden döveceğiz kılıçları,
Yakacağız gene hürriyet yangınını:
Ve onunla hücum edeceğiz çarlara,
Ve iç çekecek halklar bahtiyarlıkla.