Tutuklu Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi: Şikayet için gittik, tutuklandık
CHP milletvekilleri ve genel başkan yardımcılarından oluşan bir heyet Boğaziçi eylemleri nedeniyle tutuklanan öğrencileri cezaevinde ziyaret etti.
Fotoğraf: Evrensel
CHP heyetince cezaevinde ziyaret edilen Boğaziçi tutuklularından Doğu Demirtaş, “Ailem AK Partili. Annem Gamze Demirtaş, AK Parti’nin Sarıyer Kadın Kolları İlçe Başkanıdır. Bir ülkede bir bakan sürekli insanları hedef gösterirse, öğrencilere sapkın derse, ‘teröristleri içeri aldık’ derse, savcılar nasıl özgür karar verecek, onlar da kendilerini baskı altına hissediyor, tutuklamaması gereken kişileri tutuklamak zorunda hissediyor. İçişleri Bakanı bir LGBT bireyin bakanı değil mi, anayasa göre herkesin bakanı olması gerekmiyor mu? Ben İslamiyet’in neleri emrettiğini ve neyi yasaklandığını bilirim. İftira atmak ve hedef göstermek kul hakkı yemektir. Kul hakkı yediğinizde helalleşmeniz gerekir. Süleyman Soylu, benimle nasıl helalleşecek. Bu kadar öğrenciyle ve aileleriyle ne kadar helalleşecek” dedi.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer ve Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’dan oluşan Cumhuriyet Halk Partisi heyeti, Bakırköy, Metris ve Maltepe cezaevlerinde Boğaziçi Üniversitesi eksenli protestolar nedeniyle haksız yere tutuklanan öğrencilerle görüştü. Ziyaretlerine ilişkin heyetin hazırladığı raporda, öğrencilerin görüşlerine yer verildi.
"SOYLU VE ALTUN NASIL KARAR VERİYOR?"
Bakırköy Cezaevi’nde tutuklu bulunan İstanbul Üniversitesi öğrencisi Şilan Delipalta, heyete Kadıköy’deki eylemler nedeniyle gözaltına alındığını, bugüne kadar kesinleşmiş hiçbir cezası olmadığını belirterek, “Hiçbir örgütle ilişkim yok. Bizim üniversiteye atanmış Mahmut Ak isimli bir kayyum rektör vardı, onunla mücadele ettik, Boğaziçi’nde de benzer bir durum olunca, katkı vermeye gittik. Bir üniversiteye atanan kayyım rektör, sadece o üniversitenin değil bütün üniversitelerin derdidir, tüm öğrencilerin dayanışma içinde olması gerekir” dedi. Delipalta, “Canımızı çok sıkan bir olay yaşandı. Cezaevine girişlerimiz yapılmadan önce saat 05.00’te devlet hastanesinde Covid testine gönderdiler. Orada ekranda tutuklandığımızın haberi geçiyordu, Süleyman Soylu ve Fahrettin Altun terör örgütü irtibatlı olduğumuzu söylüyor. Savcı 2911 sayılı yasaya muhalefet diyor, hakim ona göre tutuklamış, savcının iddia etmediği, hakimin de karar vermediği bir örgüt üyeliğine Soylu ve Altun nasıl karar veriyor. Böyle bir yalan olur mu? Bu canımızı çok sıktı, bunun peşini bırakmayacağız” ifadesini kullandı.
"AİLEM AKP'NİN BU YÜZÜYLE SABAH 5'TE KARŞILAŞTI"
Heyetin görüşmelerinin andından serbest bırakılan ve “Boğaziçi Dayanışma” hesabını yönettiği iddia edilen Beyza Buldağ ise Boğaziçi Üniversitesi’nde eğitim görürken Mimar Sinan Üniversitesi Sinema Bölümü’ne yatay geçiş yaptığını belirterek, “Derslerim uzaktan olduğu için 3 aydır evden dışarı çıkmadım, İzmir’deydim. Bademcik rahatsızlığım nedeniyle İzmir’deki protestolara bile katılmadım. Sabahın 05.00’inde telefonumu aldılar, şifremi sordular. Boğaziçi Dayanışma hesabını kullandığım iddiasıyla alındım. Bu hesabı daha önce kullanıyordum ama Mimar Sinan’a geçince kullanmayı bıraktım. O hesaptan suç işlendiği de yok ama o hesabı ben en son 1 sene önce kullandım, bu sebeple beni gözaltına aldılar. Ailem AK Partili, iktidarın bu yüzüyle sabahın 5’inde karşılaşmalarından dolayı çok şaşırdılar, endişelendiler. Beni halkı kin ve düşmanlığa sevkten tutukladılar beni. Aslında TCK 214/3’ten suçladılar ancak bundan tutuklama olmayacağı için son anda TCK 214/1’e çevirdiler. Yani tutuklayın talimatı gelmiş, son anda maddeyi talimata uydurdular” dedi.
"SOYLU BENİMLE NASIL HELALLEŞECEK?"
Metris Cezaevi’nde Boğaziçi Üniversitesi’ndeki sergi nedeniyle tutuklu bulunan öğrencilerden Doğu Demirtaş, Boğaziçi Fizik bölümünü ilk ve tek tercih olarak kazandığını, idealinin bu bölümde okumak olduğunu, anneannesi ve dedesinin de fizikçi olduğunu, çocukluğunda beri fizike meraklı olduğunu belirtti. Demirtaş, “Ailem AK Partili. Annem Gamze Demirtaş, AK Parti’nin Sarıyer Kadın Kolları İlçe Başkanıdır. Kayyum rektör konusunda ne yapalım diye düşününce sanatla sesimizi duyuralım istedik. Bir yarışma yaptık, 400 tane eser geldi, ilk gelenler duvarlara asıldı, daha sonraki eserler yere konuldu. Eseri yapan da biz değiliz, yeri koyan da biz değiliz. Bu durumun videosu çekilmiş. İnsanlar Kabe figürünün yerde olmasına sinirlendi, ertesi gün Selahattin’le birlikte Kabe fotoğrafının asılmasını istedik. Eseri asan biz değiliz ama asılmasına ön ayak olan, asılmasını sağlayan kişileriz. Bu esnada da fotoğraf çekildi. Bizim olayla ilgimiz bu kadar. Video bir gün öncesine ait” dedi. Demirtaş, “Bu yaşananlardan sonra 3 kişi bizi takip etmeye başladı, korktuğumuz için polisi aradık, polis arabası geldi bizi aldı, evimize götürecekti. Ancak şikayet için karakola gitmeye karar verdik, ifademizden sonra tutuklandık. Biz şikayetçi olmasak belki bunlar başımıza gelmeyecekti. Şikayetçi olarak girdiğimiz karakoldan gözaltına alınarak çıktık. Boğaziçi’ne bir süredir bilinçli bir saldırı var. Boğaziçi Fizik’te biz 30 kişiydik, kontenjan 70’e çıkarıldı. Boğaziçi’ne yen fakülteler açılmasına inanamıyorum. Son yıllarda tüm bölümlerin kontenjanı artırıldığı için inanamayacağınız bir fiziki yetersizlik var. Örneğin matematik gibi herkesin aldığı bir derste oturacak yer almıyor, insanlar ayakta ders izliyor. Boğaziçi’ni hocalarının kalitesi ayakta tutuyor. Ben liberalim, özgürlükçüyüm. Bir ülkede bir bakan sürekli insanları hedef gösterirse, öğrencilere sapkın derse, ‘teröristleri içeri aldık’ derse, savcılar nasıl özgür karar verecek, onlar da kendilerini baskı altına hissediyor, tutuklamaması gereken kişileri tutuklamak zorunda hissediyor. İçişleri Bakanı bir LGBT bireyin bakanı değil mi, anayasa göre herkesin bakanı olması gerekmiyor mu? Ben İslamiyet’in neleri emrettiğini ve neyi yasaklandığını bilirim. İftira atmak ve hedef göstermek kul hakkı yemektir. Kul hakkı yediğinizde helalleşmeniz gerekir. Süleyman Soylu, benimle nasıl helalleşecek. Bu kadar öğrenciyle ve aileleriyle ne kadar helalleşecek. Videoyu çeken ve servis eden sivil polisler. Halkı kin ve düşmanlığa sevk eden biri varsa o videoyu çekendir çünkü biz okul içinde kapalı bir etkinlik yapıyorduk” ifadesini kullandı.
“ODADAN ODAYA SATRANÇ OYNAYAN İKİ TERÖRİSTİZ”
Demirtaş ile birlikte tutuklanan Selahattin Can Uğuzeş de Boğaziçi Fizik’te okuduğunu, bu yıl İTÜ Mimarlık bölümüne yatay geçiş yaptığını belirterek, “Doğu’yla yan yana iki hücrede yatıyoruz, gün boyunca taşın hangi kareden hangi kareye gideceğini söyleyerek sesle satranç oynuyoruz. Odadan odaya satranç oynayan iki teröristiz. İki önceki oyumu MHP’ye verdim. Babam iyi bir MHP’liydi, şimdi İYİ Partili. Biz Rektöre karşı sergi yaptık. Lisede 5 vakit namaz kıldım, şu anda kılmıyorum ama Kabe meselesindeki hassasiyeti anlarım. Hukuksuz tutuklamayla gözdağı veremezler” dedi. Maltepe’de tutulan Anıl Akyüz, Necmettin Erdem, Ömer Şengel, Akın Karakuş, Murat Can Demirci ise 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten tutuklandıklarını, polis arabasının tekmelendiği videodaki kişinin kendileri olup olmadığının sorulduğunu, o olmadıklarını söylemelerine rağmen, tutuklandıklarını, iddianamede kamu malına zarar olmadığını ifade etti. Bu isimlerden Anıl Akyüz, terör örgütü üyesi olmakla suçlandığını, ancak TBMM’de temsil edilen Türkiye İşçi Partisi’nin üyesi olduğunu, tek suçunun rektör atamasına tepki göstermek olduğunu ifade etti.
“ANAYASAL HAKKIN KULLANILMASINI ENGELLİYOR”
Heyet adına yapılan ortak açıklamada ise, “Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan rektöre karşı çıktıkları için anayasal hakkını kullanan öğrencilerin, gençlerin yürütme temsilcileri tarafından ‘terör örgütü üyesi’ ilan edildiği bir süreci yaşıyoruz. Bir anayasal hakkın kullanılmasının engellemeyle karşılaştığı, yasaklandığı bir süreci yaşıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak barışçıl tüm protesto gösterilerinin yanında durmaya, bu gösterilere karşı kullanılan orantısız polis şiddetini teşhir etmeye ve haksız tutuklamalara karşı çıkmaya devam edeceğiz. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, kendisi gibi düşünmeyen herkesi terörist ilan etmeyi normalleştirmeye ve itiraz kültürünü baskılamaya çalışmakta, politikalarına ve icraatlarına itiraz edenlerin sesini kesmek için tüm kamu gücünü seferber etmeye çalışmaktadır. Sözü olanın sözünü söylemekten çekinmeyeceği, protestonun hak olduğunun yeniden hatırlandığı, haksız tutuklamaların son bulduğu bir düzeni inşa etmek istiyoruz” denildi. (HABER MERKEZİ)