Davultepeli üreticiler: Kimseye yedirecek bir karış toprağımız yok!
Cumhurbaşkanlığının acele kamulaştırma kararıyla narenciye ve zeytin bahçeleri ellerinden alınmak istenen Mersin Davultepeli üreticiler Evrensel'e konuştu.
Fotoğraf: MA
Ali ÇELEBİ
Mersin
Mersin’in Mezitli ilçesine bağlı Davultepe Mahallesi’nde narenciye üreticileri, bahçelerini imara açan acele kamulaştırma kararına karşı bahçelerini korumakta kararlı. Kararın iptali ve bahçelerinin, on binlerce narenciye, binlerce zeytin ağacının yok olmaması için “Elimizden ne geliyorsa birlikte davranıp karşı çıkacağız” diyorlar. Şimdiye kadar basın açıklamaları yaparak ve kitle örgütlerini, siyasi parti ve sendikaları açıklamalara ve açtıkları davalara davet ederek kamuoyu desteği almaya çalışan Davultepelilere belli oranda bir destek de sağladı.
BİR DOKUN BİN AH İŞİT!
Kamulaştırma kararı verilen toprakların 200 yıldır ataları tarafından ekilip biçildiğini söyleyen 66 yaşındaki Elif Keskin, kronik şeker, kalp ve tansiyon hastası. “Bundan sonra nasıl gidip yevmiyeye çalışacağım” diye soran Keskin, “Ölmek var dönmek yok. Ben 66 yaşındayım beni nereye sürecekler, hiçbir yere gitmiyorum gidecek yerim de yok, topraklarımızı vermemek için gerekirse Ankara'ya kadar giderim” dedi.
“Ağaçlarımı kesmesinler” diyen 74 yaşındaki Ayşe Kırcı ise güçlükle dayandığı bastonundan güç alarak yanımıza kadar gelmeyi başarıyor. 3 dönümlük bahçesi olduğunu söyleyen Kırcı, “Bahçeye bakıp, limonu satıp geçiniyorum. Bu da elimden giderse ne yiyeceğim? Buraya sanayi ve bina yapılmasını istemiyorum.” dedi. Araya giren bir başka köylü ise, “Köyüne dön diye kampanyalar başlatıyorlar ama bu yaptıkları tam tersi. İşletebileceğimiz toprağımıza bina yapıyorlar” diyerek tepki gösterdi.
"BİZİ RANTÇILIKLA SUÇLUYORLAR"
Ben buraya on binlerce lira harcayıp, limonlarım için hava deposu kurdum diyen Kenan Kaplan, “Elektriği yer altından getireceksin, dediler. Bir sürü para harcadım. Her şey çok pahalı, girdi masraflarımız çok. Madem buraları elimizden alacaktınız neden bize bu kadar masraf ettirdiniz. Ağabeyimle ortaklı 7 dönüm limon bahçemiz var. Aynı zamanda fide yetiştiriciliği de yapıyorum. Masraflarımız çok; mazot, gübre ve ilaç pahalı, gecemizi gündüzümüze katarak zor da olsa geçimimizi çıkarıyoruz. Buna karşılık bizi rantçılık ve işgalcilikle suçluyorlar” dedi.
'TOPRAK VERİMSİZ’ DEDİLER, RAPOR DAHİ VERMEDİLER
Rapor dahi hazırlanmadan toprakların verimsiz olduğu öne sürülerek kamulaştırma kararı verilmesine tepki gösteren Kaplan, “Gelsinler baksınlar topraklarımıza, 1967’den beri sulama kanalı var. Elimizde tapularımız var, kaç metresi hazineymiş ölçüp çıkarsınlar. Nerede Mersin milletvekilleri? Seçim zamanı gelip “Sesiniz olacağız, hakkınızı savunacağız” deyip oy istediler. Bir daha da görmedik kendilerini” dedi.
"EMEĞİMİZ İLE EKMEĞİMİZİ KAZANIYORUZ"
“Ebemizden, dedemizden kalan tapulu bahçelerimiz bunlar, kimse bize bağışlamadı” diyerek karara tepki gösteren Meryem Kaplan ise kendilerine işgalci muamelesi yapılmasına öfkeli. Öfkesini “Sanki anne babalarının mallarını bize bağışlamışlar gibi, şimdi ‘Vazgeçtim bağışlamıyorum, çıkın gidin’ der gibiler. İnsanın kanına dokunuyor. Kanalımız var, elektriğimiz var, aboneliklerimiz var. Bu abonelikleri ve izinleri manavdan, marketten almadık, belediyeden aldık. Buralar hep tapulu arazilerimiz. Soruyorum size nasıl oluyor da biz işgalci oluyoruz?” ifadeleriyle dile getiren Kaplan, “Her şeyin bedelini ödeyerek kullanıyoruz, paraya gelince peşin peşin alıyorlar hiç işgalcisiniz demiyorlar. Emeğimizle ekmeğimizi kazanıyoruz” dedi.
"MİLLETVEKİLLERİ HANİ BİZİ SAVUNACAKTI?"
“Sattığımız limonun bir kilosunun bile vergisini ödüyoruz. Kullandığımız elektriğin, suyun bedelini ödüyoruz. Ne belediye ne de devlet hiçbir şeyi bedava vermiyor. Biz bu köyün insanıyız, üreticiyiz, bu ülkenin vatandaşıyız bize sahip çıkılmasını istiyoruz” diye seslenen Kaplan, seslerini duymayan Mersin milletvekillerine tepki gösterdi: “Biz seçtik, neredeler? Hani bizi savunacaklardı. Herkes koltuğunda rahat rahat oturuyor. Anasının babasının garantili koltukları değil o koltuklar, oraya onları biz oturtturduk, geri indirmesini de biliriz. Kimseye yedirecek bir karış toprağımız yok. Bu böyle biline. Toprağımızı vermemek için ne gerekiyorsa yaparım.”
"TOPRAĞIMIZI KORUMAK İÇİN BİRLEŞİP MÜCADELE EDELİM"
Narenciye üreticileri ile bir araya gelen Tüm Üretici Köylüleri Sendikası (Tüm Köy Sen) Örgütleme Uzmanı Sedat Başkavak, örgütlenmenin ve birlikte hareket edebilmenin önemine değinerek “Meselenizi kimseye havale etmeyin, köylü kendi adına konuşursa ancak başarı elde edebilir ve davasını kazanabilir” dedi. Köylülere “Kendinize sahip aramayın” diyen Başkavak, “Bu köydeki insanlar olarak ancak birbirinize sahip çıkarsanız, el ele verip birliğinizi korursanız topraklarınızın talanına ve ağaçlarınızın kesilmesine karşı durabilirsiniz” dedi.
Toprağa sahip çıkılmazsa yarın ne olacağını bugünden bölge halkına ve çevredekilere anlatmak gerektiğini söyleyen Başkavak, “Ülke ve dünya olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Koca bir ülke olarak yılda yirmi milyon ton buğday üretiyoruz, on milyon ton buğdayı dışarıdan alıyoruz. Evlere kapanınca insanlar açlık olacak diye marketlerin raflarını boşalttı. Pandemi dönemi açlık tehdidi var. Rusya, Bulgaristan, Ukrayna gibi diğer ülkeler ‘Ben kendi ülkemin insanlarını korumam lazım’ diyerek tahıl ürünlerinin satışını durdurdular. Uzmanlar dünyada kıtlıktan bahsediyorlar. Paran olsa bile dışarıdan buğday, un alamayacak duruma geleceksin. Bunun için memleketin tarımı bu kadar önemli. Memleketin tarımına öncelikle tarımla uğraşan ve geçimini oradan sağlayanlar sahip çıkmalı” dedi.
"ZENGİN MALINI TOPLAYIP GÖÇEBİLİR, YA BİZ?"
Zenginin duruma göre malını mülkünü toplayıp başka yere göçebildiğini ifade eden Başkavak, “Bizim öyle bir şansımız yok. Buradan merkeze gidecek olsak, elimiz cebimize gidiyor, dolmuş paramız var mı diye. Onun için bu memleketin işçilerinin, emekçilerinin ve üretici köylülerinin tek yapması gereken şey örgütlenmek, tarımını ve üretimini savunmaktır” dedi.
"NE YAPACAKSAK BİRLİKTE YAPACAĞIZ"
İktidarın ‘vatan savunması’ sözlerini de eleştiren Başkavak, “Vatan savunması şudur; toprağını savunmak üretimini ve çocuklarının geleceğini savunmaktır. Devlet ‘Genç çiftçiyi çiftçiliğe, tarıma yönlendiriyoruz, kredi ve olanak sunuyoruz’ diyor ama burada çiftçinin elinden toprağını, bağını bahçesini, limonunu ve zeytinini alıyor. O zaman toprağımızı, bağımızı bahçemizi elimizden almayacaksınız, diye sesimizi yükselteceğiz. Ne yapacaksanız hep birlikte yapacaksınız. Biz de sizin mücadelenizi ileri taşımak üzere sizinle birlikte mücadele edeceğiz” dedi.
Üretici köylülerin örgütlenerek, birlik olarak, ısrarla mücadele ederek topraklarına sahip çıkabileceğini söyleyen Başkavak, “Ülkenin her tarafındaki üretici köylüler bir araya gelmeli ve kendi birliklerini sağlamak üzere örgütlenmelidir. Tüm Köy Sen bu örgütlenmenin adıdır” dedi.
EMEK PARTİSİ ÜRETİCİ KÖYLÜLERİN HAKLI MÜCADELESİNİ DESTEKLİYOR
Üreticileri ziyaret eden Emek Partisi Mersin İl Yöneticisi ve Akdeniz Belediyesi Meclis Üyesi Halil Kara, üreticilerin haklı mücadelesinin yanında olduklarını söyledi.
Bir süredir Mersin’in gündeminde bulunan Davultepe Küçük Sanayi Sitesinin yeri ile ilgili tartışmaları hatırlatan Kara, “Buranın yıllar içindeki durum değişikliğine bakarsak; birinci sınıf tarım arazisi iken daha önce 1/5000’lik planda Organize Tarım Ve Hayvancılık Alanı olarak belirlenen Davultepe narenciye bahçeleri sonra kentsel servis alanı ve son olarak da Mezitli Küçük Sanayi Sitesi için ilçe ve büyükşehir belediyesinin oy birliği ile imara açıldı. Bu alan Cumhurbaşkanın acele kamulaştırma kararı ile de nerdeyse geri dönülemez bir yola girdi. Büyükşehir belediye meclisinin son toplantısında yapılan yanlış meclis üyeleri tarafından kabul edildi. Bu yeterli değil ama olumlu bir gelişme” dedi. “Zaten Cumhurbaşkanı acele kamulaştırma kararı aldı” diyerek tarım alanlarının geleceğinin belirsizliğe bırakıldığını ifade eden Kara, “Bir an evvel üreticilerin ve Mersin kamuoyunun çağrılarına kulak verilmelidir. Büyükşehir Belediye Meclisi, hızla toplantı yaparak kararını yeniden görüşmeli ve Davultepe narenciye bahçelerinin imara açılmasını engelleyecek karar almalıdır. Aklı ve vicdanı kararmamış biri bölgeyi gördükten sonra burayı betona gömmeyi düşünemez. Partimiz, toprağını ve doğayı savunan Davultepe halkının, narenciye üreticilerinin yanındadır” dedi.