8 Mart öncesi konuştuğumuz kadın işçiler yoğun tempodan şikayetçi
8 Mart’a doğru Manisa’da görüştüğümüz kadın işçiler: Kendimize zaman ayıramıyoruz. Her şey kısıtlı, hiçbir şeye zaman da para da yetmiyor, insanın psikolojisi bozuluyor.
Fotoğraf: Oğuzhan Kılıç/DHA
Eylem DEMİRHAN
Manisa
Pandemi süreciyle birlikte hem ekonomik hem de manevi açıdan fabrika ve ev arasındaki döngünün daha çok daraldığını en çok hissedenler, kadın işçiler. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne doğru kadın işçilerle son 1 yılda yaşananları değerlendirmek için Manisa’da saat 14.30-15.30 arasında, vardiyaya gitmek için işçi duraklarında servis bekleyen kadın işçilerle görüştük. Pandemiden önce en azından bir arkadaşlarına kahve içmeye gittiklerini, şimdiyse onu bile yapamadıklarını ifade eden kadınlar sohbet edebilmenin koşullarını, İzmir Caddesi boyunca sıralanan duraklara 10 dakika erken gelerek yaratmaya çalışıyor. İşçi servislerinin gelmesiyle beraber caddedeki hareket, telaş da bir anda artıyor.
FABRİKADA TEDİRGİNLİK, EVDE RAHATLIK
Servisi kaçırmamak için bir gözü yolda olan Olgun Çelik fabrikasından bir işçinin fabrikadaki koşullara ilişkin sorularımıza yanıt verirkenki tedirginliği, ev hayatının zorluklarına gelince bir anda kayboluyor, daha rahat konuşuyor. Fabrikadaki koşulların pandemiyle daha da ağırlaştığını, üretimin yoğunlaştığını, baskıların arttığını anlatıyor bize. Pandemiden dolayı iki kat temizlik, daha çok ev işi yaptığını belirtiyor. Servis gelince, biraz da telaşlanarak yanımızdan ayrılıyor.
Biraz ilerideki durakta gözleri yolda, bir yandan da hızlı hızlı sohbet eden üç kadın işçinin sohbetine ortak olduğumuzda Teleset fabrikasında çalıştıklarını öğreniyoruz. İlk başta kalan beş dakikalarını da bizimle harcamaktan yüzleri düşse de, yaşamlarıyla ilgili sorular sorduğumuzda giderek artan bir ilgiyle cevap veriyorlar. Teleset’te 8 saat çalıştıklarını fakat pandemiden öncesine göre daha yoğun çalıştıklarını söylüyorlar. “Bütün bu koşuşturmacada kendinize zaman ayırabiliyor musunuz peki?” diye sorduğumuzdaysa; kendi duygularının önemsenmesinin yarattığı hoşnutlukla biraz da şaşkın cevap veriyorlar. İçlerinden biri son bir yıldır daha fazla yorgunluk hissettiğini söyleyerek, “Bazı işleri bırakırsam biraz zaman ayırabilirim kendime ama ev işlerini yapayım dersem olmuyor. Onları da mecbur yapıyoruz. Her şey kısıtlı, hiçbir şeye zaman da para da yetmiyor, insanın psikolojisi bozuluyor” diye cevap veriyor.
Aynı durakta tek başına servis bekleyen, Vestel formalı işçi uzun zamandır bu fabrikada çalıştığını, yılbaşına kadar daha yoğun üretimin olduğunu ve şimdilerde durumun görece daha iyi olduğunu söylüyor. İşten ve uyumaktan kalan zamanda neler yaptığını sorduğumuzdaysa bekar olduğu için diğer arkadaşlarına göre daha çok zamanının olduğunu ifade ediyor, “Ama yaptıklarımız hep aynı, işle ev arasında gidip geliyoruz” diyerek biniyor servise.
"PANDEMİYLE BERABER KENDİMİZE HİÇ ZAMAN AYIRAMAZ OLDUK"
Sertur Plastik fabrikasından kadınlarla servis durağı sohbetimiz fabrikadaki korona vakalarıyla başlıyor. Maskeye ve mesafeye çok dikkat ettiklerini belirtiyorlar, “Aldığımız önlemlere rağmen koronaya yakalanan arkadaşlarımız oldu, fakat biz olmadık” diye giriyorlar söze. Geçtiğimiz duraklardaki kadınlardan farklı olarak Sertur Plastik’te çalışan kadınlarla üretim koşullarına dair daha fazla sohbet ediyoruz. Üretimin yoğunlaştığını, çalışma koşullarının zorlaştığını şöyle açıklıyor biri: “Daha önce yılbaşında fazla izin kullanabiliyorduk, bu sene hiç kullanamadık mesela.” Asgari ücret, geçim derdi derken; üretimdeki artışa rağmen ücretlerinde bir farklılık olmadığını, hâlâ asgari ücretle çalıştıklarını anlatıyorlar. Konuyu evdeki yaşantıya getirdiğimizdeyse yine daha rahat konuşuyorlar. Pandemiden önce de kendilerine zaman ayıramadıklarını, fakat şimdi hiçbir şey yapamadıklarını söylüyor Sertur Plastik işçileri. Sohbet ederken servisin gelmesiyle telaşla yanımızdan ayrılıyorlar.
"KENDİNE VAKİT AYIRANI HİÇ GÖRMEDİM Kİ BEN"
Yukarıdaki mahalleden işçi formalarıyla kadın işçiler geliyorlar. Parça üretim yapan yan sanayii fabrikasında asgari ücretle çalıştıklarını söyleyen kadın işçiler, büyük fabrikalara nazaran fabrikada üretimin azaldığını söylüyor. Bunun bir sonucu olarak da 3 ay arayla ücretsiz izne çıkarıldıklarını anlatıyor bir kadın işçi. Şimdiye kadar sohbet ettiğimiz kadınlara göre daha yorgun olduğunu hissediyoruz, “Ücretsiz izne çıkarıldığınız 3 aylık süreçte geçiminizi nasıl sağladınız” sorusuna verdiği cevap bunun nedenlerini açıklıyor aslında. Boşandığını ve 2 çocuğuna tek başına bakmaya çalıştığını, 3 ay boyunca kısa çalışma ödeneğiyle geçinmek zorunda kaldığını anlatıyor. Kendini nasıl hissettiğini ve iş-ev dışında neler yaptığını sorduğumuzda ise hafif gülümseyerek şunları söylüyor: “Hem ev geçindirmeye çalışıp hem fabrikada çalışan kadınlardan, kendine vakit ayıranı hiç görmedim ki ben…”
"ÇALIŞMA KOŞULLARI DEĞİŞMİYOR, MUTLU DEĞİLİZ"
Bir başka durakta bekleyen Union Plastik Kablo fabrikasında 7 yıldır çalıştığını ve 2 çocuk annesi olduğunu söyleyen kadın işçi, gülümseyerek karşılıyor bizi. Sohbet etmek istiyor ama süresi az. “Servis gelince koşarak giderim haberiniz olsun” diyor. Pandemi öncesi ve sonrası, işten kalan vakitte ne yaptığını soruyoruz önce. “Eskiden en azından bir arkadaşımızla oturup bir kahve içiyorduk, şu durumda o da yok. Ev ve fabrika arasında gidip geliyoruz” diyerek bunaldığını anlatıyor. “Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?” sorusuna o da şaşkınlıkla cevap veriyor. “Şu anda mutlu olduğum söylenemez. Çalışma şartları, ekonomik mecburiyetler hepsi birleşince daha da zorlanıyoruz. Daha iyi bir iş aramak zor olduğu için, var olan koşulları kabul edip çalışıyoruz” diyor. Sendikalı işyerleri ile sendikasız işyerleri arasında ona göre nasıl farklar olduğu sorusuna iç çekerek yanıt veriyor: “Sendika yok bizim fabrikada, eğer olsaydı hem çalışma koşulları hem de ekonomik açıdan daha iyi olurdu.” Servisin gelmesiyle koşar adım ayrılıyor yanımızdan.
Saatin 15.30’u bulmasıyla İzmir Caddesi sakinleşiyor, vızır vızır geçen işçi servislerinden geriye caddenin gündelik telaşı kalıyor.