15 Şubat 2021 17:38

Pandemide ne oldu bu eğitime?

"Kapitalist sisteme dayalı eğitim metodlarından ve sınırlarından çıkmalıyız. Alternatif eğitim ve yöntemleri konusunda çalışmalar, araştırmalar yapmalıyız"

Pandemide ne oldu bu eğitime?

Fotoğraf: DHA

Kocaeli’den bir öğretmen

16 Mart günü okullar tatil edildiğinde; öğretmenlerin ve çocukların birçoğu okullarımıza tekrar döneceğimizi düşünüyorduk. Fakat öyle olmadı. Hayatımızda yepyeni bir sürece giriş yaptık. Ebeveynler, öğretmenler ve çocuklarda için nasıl bir süreçti? Neler yaşadık? Neler oldu?

Ebeveynlerin birçoğu ilk başta yaşadığı kaygı ve korku ile ne yapacaklarını bilemediler. Var olan rutinlerine devam etmeye çalıştılar. Olmadı. Bu durum onları daha da paniğe sürükledi. Bu belirsizlik; “Çocukların geleceği ne olacak?, “Eyvah zaman geçiyor!”,  “Öğrenim kayıpları ne olacak? soruları içinde sıkışıp kaldılar. Yoğun çalışan ve çocuğunu günde en fazla bir iki saat gören ebeveynler kendi çocukları ile yeniden tanıştılar. Bu tanışma hali her ebeveyn için kolay olmadı. “Eyvah ben şimdi ne yapacağım?​” diyenler oldu. Evden çalışan ebeveynler; -özellikle kadınlar- çocuk iş ev üçgeninin içine girmiş oldu. Evin dışından destek alımı azaldı. Ebeveynlerin birçoğu evden çalışmadı, atölyelerde, fabrikalarda süreçlerine devam ettiler. Peki çocuklara ne oldu? Aile büyüklerinin korunması için ailelerinden yardım almayanlar, çocuğu ablaya abiye komşuya emanet edip işe gitti. Ya da çocuklarını aylarca görmemeyi kabul edip aile büyüklerine bıraktılar.  Hem öğretmen hem ebeveyn olanlar için iş biraz daha zordu, ders aralarında kahvaltı hazırlama, çocuğu ile oynama, ev temizliği yapma gibi bir sıkışıklığın içine girdiler. Hem doktor hem ebeveyn olanların da süreçleri çok zordu. Okullar tatil olsun diye karar alınırken; evden çalışan, iş yerinde çalışmaya devam eden, dışarıdan destek alamayan ebeveynlere yönelik eylem planları yetersiz kaldı.

Bu süreçte modern kadın algımızın bir balon olduğunu gördük.  Evde çalışan iki ebeveynden birinin -ki bu genellikle erkekler oldu- çalışma koşulları konforlu bir şekilde sağlanırken, kadınlar için; gece çocuklar uyuduktan sonra dinlenmek yerine çalışma hayatı başladı. Birçok kadının bu süreçte iş hayatından çekildiğini gördük, duyduk. Ekonomik kriz, evdeki olağanüstü hali yönetmek, ev işlerinin sorumluluğu kadınlara kaldı.

Yetişkinlerde kaygı problemleri arttı. Çocukların kaygıları ile mi kendi kaygılarımız ile mi baş etmeli bilemedik. Ne dinlenecek ne eğlenecek ne de sosyalleşecek bir alanımız kalmadı. Ebeveynlerin birçoğu tükenmişlik aşamasında. Aile içi beklentiler hem aileler hem de çocuklar için zorlayıcı bir hal aldı. Sosyal destek alanları oluşturulmadı. Birçok kadın ve çocuk için; evin, güvenli olmadığını gördük. Şiddete maruz kaldılar. Tacize maruz kaldılar.

Kadın erkek eşitsizliği ile baş başa kaldık. 

Yetişkin çocuk eşitsizliği ile baş başa kaldık.

Öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu açısından; uzaktan eğitim, online eğitim, canlı ders yeni kavramlardı. Öğretmenlerden “Online eğitim olmaz” sözlerini çok sık duyduk. Online eğitimde, canlı derslerde kullanacakları eğitim yöntemlerine nasıl ulaşacakları bir soru işaretiydi. Nasıl ulaşacaklarını bilseler bile bunun için bazen zaman, bazen maddi durumlar, bazen de içinde bulunduğumuz ruh hali engelleyici oldu. Bu güçlenme süreci, öğretmenin insiyatifine kaldı. Devlet okullarında online eğitim sürecinin planı, kaç ders olacak, ne kadar sürecek öğretmenlere bırakılırken, (sonraki süreçte bu kısım planlandı) özel okullarda hiç ara vermeden eğitim yılını tamamlayan öğretmenler oldu. Bir açılıp bir kapanan sonra tekrar açılan tekrar kapanan okullar; eğitim süreçlerini planlamada ve uygulamada sıkıntılar yaşattı. KÇÖ alırken ya da ücretsiz izinli görünürken; online dersi aynı çalışma saati üstünden devam eden birçok öğretmenin maaşlarının üstü tamamlanmadı. Hala eksik yatan sigorta kısmının nasıl tamamlanacağına dair hiçbir açıklama bulunmuyor. Aylarca maaş alamayan öğretmenlerimiz oldu. İnternet faturası, elektrik faturası, evden çalışıyor olmaktan kaynaklı artan giderleri ise hiç konuşmuyoruz bile, “Evden çalışma gel okuldan bağlan” derken başka kontrol mekanizmaları girdi devreye. Birçok öğretmen işsiz kalırken birçok öğretmende işsiz kalmamak için susmak durumunda kaldı.

Öğretmenlerin bu pandemi sürecinde bütün insanlar gibi aynı kaygıyı, aynı endişeleri taşıdığımız fark edilmedi bile.

Devlet okulu öğretmeni özel okul öğretmeni eşitsizliği ile baş başa kaldık.

Çocuklar kısmına geldiğimizde ise; anne ve babalarını hayatlarında görmedikleri kadar gören vakit geçiren çocuklar oldu. Terapi sürecindeki bazı çocukların okuldan uzakta çok yol aldıklarını duyduk, gördük. Okulda öğretmen ve akran zorbalığına maruz kalan çocuklar için bir iyileşme süreci gibiydi. Akran zorbalığı azaldı ama siber zorbalık başladı. 

 Bir açılıp bir kapanan sonra tekrar açılan tekrar kapanan okullar ile ilgili çocuklara ne diyeceğimizi bilemedik. Bu belirsizlik; okul benim için sağlıklı mı, güvenli mi yoksa güvenli değil mi soruları başka bir kaygı yarattı. Çocuklardaki takıntılar, annesine babasına “Bana sarılma salgın var” diyen çocuklar bize toplumsal bir travmanın içinde olduğumuzu ve bundan sonraki süreçte çalışmamız gereken çok önemli konuların olduğunu gösteriyor. Buraya dair eylem planlarının şimdiden oluşturulması, planlanması ve uygulama ile ilgili desteklerin oluşturulması gerekiyor.

Özel okullara giden çocuklarda eğitim aralıksız devam ederken, denetlemelerde arka kapıdan çıkarılan çocuklar oldu. Kimi aileler evlerini ev okuluna çevirirken, kimi ailelerde birleşip özel ders/eğitim aldılar. Ne özel okula gidebilecek ne evi ev okuluna çevirecek ne de özel ders/eğitim aldıracak parası olmayan ailelerin çocukları için eğitim eşit bir şekilde gitmedi. Evinde bilgisayarı olmayan, interneti olmayan hadi iyi ihtimalle dört kardeşe bir bilgisayar düşen evlerde uzaktan eğitimi takip etmek ve katılmak bir kabusa dönüştü. Öğretmenler bu konuda dayanışma ağları kurdular, çocukları için bilgisayar tablet çağrısına çıktılar. Bilgisayarlar tabletler bulunsa da internet sıkıntısına çare olamadığımız durumlar oldu. Çocukların çalışma hayatına döndüğünün haberlerini bu süreçlerde duymaya başladık. Okul kimi çocuk için bir umuttu, evlenmemek için; belki de ailesinin ona verdiği son şanstı. Bu çocuklar için hiçbir eylem planı oluşturulmadı. 

Farklı gelişen bireyler uzaktan eğitim sürecinde iyice dışarıda kaldılar.  Çevrimiçi zamanlara uyma, ekrana odaklanma, dikkatlerinin dağılması, teknolojik bilgi, ifade becerileri, ebeveynlerin çocuklarını nasıl destekleyeceklerini bilmeme halleri süreci çokça zorlaştırdı. Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için farklı gelişen birey ve ailelerin gereksinimleri detaylı bir şekilde ortaya konup; eylem planı hazırlanmadı

Pandemi süreci her anlamda eşitsizlikleri gözler önüne serdi.

Eğitimi bu süreçten sonra daha çok konuşmalıyız. Kapitalist sisteme dayalı eğitim metodlarından ve sınırlarından çıkmalıyız. Alternatif eğitim ve yöntemleri konusunda çalışmalar, araştırmalar yapmalıyız. Okul kavramını tekrardan gözden geçirmeliyiz. Aile eğitimlerine yüzümüzü çevirmeliyiz. Şu anki çalışma koşullarında “Hangi aile?​” “Hangi eğitim” gerçekliği de var.  Denetim, çözüm, işbirliği, dayanışma kavramlarını eğitimde tekrar gözden geçirmeliyiz. Öğretmenler için birbirlerini duyacakları, gelişmelerini büyümelerini sağlayacak alanlar oluşturmalıyız. Müfredatımıza duygular, problemle baş etme becerileri ve doğa derslerini koymalıyız. Dünyamız kendimiz ve çevremizdekiler için yeni şiddetsiz bir dil öğrenmeliyiz. Ve bunlar birilerinin insiyatifinde insafında olmamalı hepimiz için!

Evrensel'i Takip Et