17 Şubat 2021 00:00

Mücadelemiz neden 6 ay değil?

Nasıl ki iktidarın Boğaziçi inadı memleketin toplam politik gidişatıyla ilgiliyse, Boğaziçililerin kazanması da hepimizin yaşam alanlarını, okullarını, iş yerlerini sarmalayan kasveti zayıflatacaktır.

Fotoğraf: Mürsel Ç.

Paylaş

Hazan İLİK

İstanbul

Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin mücadelesi sürüyor. Bir yanda üniversitelilerin üniversitesine sahip çıkmak üzere verdiği mücadele sürerken öte yanda doğrudan iktidar ve devletin kurumları ile kayyum rektörün karşı saldırısı da katlanarak artıyor.

İKTİDAR BOĞAZİÇİ’Nİ TESLİM ALMAK İÇİN HER YOLU DENİYOR

Gözaltı ve tutuklamalar devam ederken son olarak Boğaziçi’ne iki yeni fakülte kurma kararı, üniversitelilerin atanmış rektöre karşı vücut bulan demokratik ve özerk üniversite talebinin kapsamını da haklılığını da yeniden göstermiş oldu. Daha önce öğrencilerin düzenlediği anketlerde yine öğrencilerin %95’i istemiyor olmasına rağmen YTÜ’ye Millet Bahçesi yapılması, şimdi üniversite Fransızca eğitim veriyor olmasına rağmen GSÜ öğretim üyelerine YÖK kararıyla Türkçe bilme zorunluluğu getirilmesi… Sayısı çoğaltılabilecek bu örnekler ve bunlara gösterilen tepkiler bugün üniversitelilerin demokratik ve özerk bir üniversite derken kastettiğinin üniversiteye dair alınacak her kararda, atılacak her adımda tüm üniversite bileşenlerinin söz hakkına sahip olduğu bir üniversite olduğunu gösteriyor.

Boğaziçi özelinde ise bu hamle üniversiteye dönük topyekûn süren saldırıların bir parçasıdır elbette. Bugün iktidar akademik kariyeri AKP teşkilatlarından aldığı diplomalarla bezeli Melih Bulu’yu rektör olarak atamaktan tutalım da hoca, öğrenci ve emekçilerini sindiremediği koşullarda siyasi kadrolarıyla doldurduğu yeni fakülteler açmaya kadar Boğaziçi’ni teslim almak için her yolu deniyor. Bu ısrarın ve inadın münferit değil politik olduğu ise aşikâr. İktidar bir süredir inşasına giriştiği gerici-faşist bir politik rejim için ayaklarından biri dindar nesillere basan muhafazakâr bir toplum için hız almış durumda. Böylesi bir rejim en gerici güçlerle bir ittifak halinde olmayı gerektirirken, burjuva demokrasisine içkin tarzlardan biri olarak tavizlerle yönetmeyi zorlaştırıyor, diğer bir tarzı, terörle yönetme tarzını baskın kılıyor. Bugün gelinen noktada Melih Bulu’nun istifası, iktidar açısından büyük bir taviz olacağından, üniversite bileşenlerinin mücadelesi mecbur kılmadıkça mümkün görünmüyor. Bu sebeple -kayyum beyin kendi ağzıyla da “6 ay” diye ifade ettiği üzere- bu mücadelenin uzun süreli olacağı gözüküyor.

ÖRGÜTLÜ BİR MÜCADELE ACİL İHTİYAÇ

Bugüne kadar öğretim üyelerinden, öğrencilerinden emekçilerine kadar farklı biçimlerde ve kararlılıkla süregelmiş bu mücadeleyi aynı kararlılıkla ama daha gelişkin yöntemlerle, daha örgütlü biçimlerde devam ettirmek acil ihtiyaç. Üniversite mücadelesinin Türkiye ve tüm dünyada biriktirdiği ve öğrettiği çeşitli deneyimler mevcut. BOUN’de en geniş öğrenci kesimleriyle bu deneyimlerin buluşmasına ve bölümlerden fakültelere bu birikimin her bir öğrenci tarafından tartışılmasına ihtiyaç var. Böyle geniş kapsamlı bir tartışma sürdürebilmek, uzun vadeli bir mücadeleyi göğüsleyebilmek, böylesine geniş kesimlerin doğrudan müdahil olduğu karar süreçlerini işletebilmek içinse aşağıdan yukarıya, en küçük birimlerden, bölüm ve sınıflardan yükselen bir mekanizma gerekli. Şimdiye kadar Boğaziçi’nde süreç böyle ilerlemedi. Geniş öğrenci kesimleri böylesi mekanizmalardan mahrum olduğundan, elini taşın altına koyup müdahil olmaya çalışsa da karar süreçlerinin öznesi olamadı, eylem ve protestoların çoğunlukla örgütleyicisi değil, katılımcısı olmakla sınırlı kaldı. Bu durum üniversitelilerin kendi hareketinden, kendi aldığı kararların sonuçlarından öğrenmesini ve biriktirmesini engellediği gibi burjuva muhalefet partilerinin “bana oy verin, gerisine siz karışmayın, peşimden gelin”ci tutumlarından da çok farksız sayılmaz.

BOĞAZİÇİ KAZANIRSA BİZ KAZANIRIZ BİZ KAZANIRSAK BOĞAZİÇİ KAZANIR

Öte yandan bu mücadelenin büyümesi için yalnızca Boğaziçi öğrencilerinin değil, demokratik ve özerk bir üniversite isteyen her bir üniversitelinin, demokratik bir ülke, insanca bir yaşam isteyen herkesin üzerine düşen görevler var. Nasıl ki iktidarın Boğaziçi inadı münferit değil, memleketin toplam politik gidişatıyla, tüm üniversitelere dönük saldırılarla ilgiliyse, Boğaziçililerin kazanması, Melih Bulu’nun istifa etmesi de hepimizin yaşam alanlarını, üniversitelerini, iş yerlerini sarmalamaya çalışan kasveti zayıflatacaktır. Bunun için okulda, işte, sokakta, nerede olursak olalım her birimiz Boğaziçi’nin taleplerini sahiplendiğimizi o taleplerle bulunduğumuz alanlara özgün taleplerin bağını kurarak, Boğaziçi’nden yola çıkarak kendi taleplerimizi daha güçlü ifade etmenin yollarını arayarak gösterebiliriz.

ÖNCEKİ HABER

Diyarbakır'da işçi servisi ile otomobil çarpıştı: 10 kişi yaralandı

SONRAKİ HABER

Ankara'da trans kadın ve travestilere yönelik saldırı davasında zaman aşımı riski

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa