Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat
17 Şubat 2021 00:37
/
Güncelleme: 18:17

Tous ensemble*

Akademik yeterliliği belirlemekten uzak olan kararın iki ülke arasındaki gerginliklerde birinin diğerine karşılık olarak verdiği siyasi bir tutum olarak ele alınmaktadır.

Tous ensemble*

Fotoğraf: Mister No/Wikimedia Commons (CC BY 3.0)

İrem EYİT

Galatasaray Üniversitesi

Galatasaray Üniversitesi, 1992 yılından beri varlığını sürdüren ve öğrenim dili Fransızca olan bir yükseköğretim kurumudur. Fransız ve Türk akademisyenlerin emekleriyle öğrencilerine iki kültürle de temas halinde olan bir eğitim modeli sunmaktadır. Ayrıca, Galatasaray Üniversitesi’nin misyonunda da belirtildiği gibi “uluslararası işbirliklerini (…) destekleyen” ve bu yönde bir eğitim imkânı sunan bir üniversitedir. Hukuki boyutta ise Galatasaray Üniversitesi, Türkiye’deki tüm yükseköğretim kurumları gibi Yüksek Öğretim Kurulu’na (YÖK) bağlıdır. Ancak bu bağlılığın yanında, Türkiye ile Fransa arasında yapılan uluslararası antlaşmanın da Galatasaray Üniversitesi için hukuki olarak bağlayıcılığı vardır.

VERİLMEYEN OTURMA VE ÇALIŞMA İZİNLERİ

Şu son dönemlerde ise Galatasaray Üniversitesi öğrencilerini ve akademisyenlerini kaygılandıran bir karar söz konusu. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından alınan bu karar gereğince; Galatasaray Üniversitesi’ndeki Fransız öğretim üyeleri ve elemanlarına, çalışmalarına devam edebilmeleri için B2 veya üzeri Türkçe dil yeterliliği şartı getirildi. Fransız akademisyenler, dil yeterliliklerini ispatlamak için kendi üniversitelerinin dil sınavına tabii tutulmadı. Bunun yerine onların Yunus Emre Enstitüsü tarafından yapılan Türkçe dil yeterliliği testine girmeleri gerektiği belirtildi. Yunus Emre Enstitüsü’nün dil yeterliliği sınavları düzenlemedeki tecrübesi, Galatasaray Üniversitesi’nin bu konudaki deneyimine göre azdır. Bu durum ise Yunus Emre Enstitüsü’nün Fransız akademisyenlere dil testi yapmak için ne kadar yetkin olduğu konusunda soru işaretleri oluşturmaktadır. Ayrıca ilk etapta akademisyenlere, çalışma izinleri konusunda etkili olduğu ve belli bir seviyede yeterlilik istendiği bilgisi verilmeden ekim ayında rektörlükten gelen bir yönlendirme ile bu karar uygulanmaya çalışılmıştır. Bu yönlendirme üzerine Fransız akademisyenlerden bazıları, sınavın ehemmiyeti hakkında bir fikre sahip olmadan, Türkçe dil yeterliliği sınavına girmiştir.  Ancak; bu sınava girerken çalışma izni ve dil yeterliliği hakkındaki bilgiler Fransız akademisyenlere söylenmediği için sınava olan katılım da az olmuştur. Aralık ayında ise Fransız eğitimciler, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından gelen Türkçe B2 yeterliliklerini kanıtlamaları gerektiğini belirten bir talimatla tekrar sınava girmişlerdir. Bu sınavda başarılı olan Fransız akademisyenlerin Türkçe dil konusunda istenen yetkinlikte olduğu bilgisi Yüksek Öğretim Kurulu’na (YÖK) gönderilmesine rağmen akademisyenlere çalışma izni belgesi hala daha verilmemektedir. Ekim ayında yapılan sınavda başarılı olan Fransız akademisyenlere, şartı bilmedikleri halde testi geçmelerine rağmen çalışma izinleri yine de gönderilmemişti. Fransız akademisyenlerin eylül ayında ellerine ulaşması gereken çalışma izinleri, onlara gönderilmemeye devam etmektedir.

“ALINAN KARAR SİYASİ BİR TUTUM”

Fransız eğitimcilerin çalışma iznine sahip olmaları, onların hayat şartları ve düzenleri üzerinde önemli derecede bir etkiye sahiptir. Bu izinlerin geciktirilmesi veya verilmemesi, Galatasaray Üniversitesi’nde fiili olarak çalışan Fransız akademisyenlerin mevcut konumunu “illegal” bir pozisyona sokmakta ve yaşamlarını zorlaştırmaktadır. Kimi Galatasaray Üniversitesi akademisyenleri Fransa Devleti’nden maaş alırken kimisi Türkiye Devleti’nden maaş almaktadır. Bu durum neticesinde bazı akademisyenler, çalışma izinleri olmadıkları için aralık ve ocak ayı maaşlarını Türkiye Devleti’nden alamamıştır. Fransız akademisyenlerin çalışma izni aynı zamanda onların Türkiye’de oturma izni olmasını da sağlamaktadır. Oturma izinleri de sıkıntılı bir durumda olduğu için Fransız akademisyenler arasında kiralarını ödemekte sorun yaşayanlar vardır. “Yasa dışı” bir konumda bulunduklarından Türkiye’de kendi adlarına banka hesabı bulundurmaları da sorun yaratmaktadır. Ayrıca; Fransız akademisyenler, pandemi döneminde toplu taşıma kullanımında, şehirler arası ulaşımda ve alışveriş merkezlerinin girişinde istenilen HES koduna sahip olmadığından “illegal” statülerinden dolayı sorun yaşamaktadır. Bu nedenle ulaşım araçlarını kullanmakta ve alışveriş merkezlerine girmekte karşılarına zorluklar çıkmaktadır. Bu örneklerde de görebileceğimiz gibi Fransız akademisyenlerin çalışma izni olmamasından kaynaklanan sorunlar, Galatasaray Üniversitesi’nin öğrencileri ve akademisyenleri için endişelendirici bir durumdur.

Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), bu kararı almasına neden olarak Fransız Hükümeti’nin “Fransa’daki üniversitelere ve ortaöğretim kurumlarına gönderilen Türkçe okutmanları ve din görevlilerinden B2 düzeyinde Fransızca istemesini” göstermiştir. Yüksek Öğretim Kurulu, mütekabiliyet esası gereği Fransa’da alınan bu karar doğrultusunda Türkiye’deki Fransız eğitimcilere de B2 Türkçe yeterliliği şartının koyulmasını uygun gördüğünü belirtmiştir. Ancak; bu neden, Galatasaray Üniversitesi’nin kimi bileşenleri için yeterli gelmemekle birlikte akademiden uzak ve siyasi bir karar olarak değerlendirilmiştir. Fransız akademisyenlerin B2 düzeyinde Türkçe bilip bilmemesinin onların akademik yeterliliklerini belirlemede bir ölçüt olmadığı düşünülmektedir çünkü hâli hazırda öğrenim dili Fransızca olan bir kurumda eğitim vermektedirler. Akademik yeterliliği belirlemekten uzak olan kararın iki ülke arasındaki gerginliklerde birinin diğerine karşılık olarak verdiği siyasi bir tutum olarak ele alınmaktadır. Galatasaray Üniversitesi’nin bazı bileşenleri, bu karar doğrultusunda üniversitelerindeki Fransız akademisyenlerin deyim yerindeyse siyasi bir araç olarak kullanılmasından rahatsızlık duymaktadır. Bu kararın iktidarın üniversite kadrolarını kendi isteğine göre şekillendirmekte kullandığı bir yöntem olarak düşünenler de vardır. Ayrıca; bu kararın Galatasaray Üniversitesi’nin otonom karar verme mekanizmasına zarar verici bir niteliğe sahip olduğu da değerlendirilebilir.

Galatasaray Mezunlar Derneği ise 13 Şubat tarihinde Twitter üzerinden yaptığı açıklamada “…Konunun akılcı bir diplomasi yoluyla eğitim kurumumuza ve mensuplarına zarar vermeyecek şekilde çözüleceğine inancımız tamdır” dedi. Ancak, duruma karşı net ve etkili bir tavır koymayan bu açıklama Galatasaray Üniversitesi’nin diğer bileşenleri tarafından tatmin edici bulunmadı.  

*Hep birlikte

Evrensel'i Takip Et