17 Şubat 2021 00:00

Biz hep buradaydık, olmaya devam edeceğiz

Tarih boyunca çok sayıda kadın, bilimsel çalışmaları ve buluşları sayesinde insanlığın bir adım daha ilerlemesine katkıda bulunmuş, tüm bu baskılara ve engellemelere karşı durmuştur.

Kaynak: Pixabay

Paylaş

Yaprak Delfin TURGAN 

ODTÜ

Cumhurbaşkanı geçtiğimiz günlerde Milli Uzay Programı Tanıtım Toplantısı’nda Cumhuriyet’in 100.yılında gerçekleşmesi planlanan uzay hedeflerini açıkladı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı öncülüğünde Türkiye Uzay Ajansı (TUA) tarafından gerçekleştirilen 10 yıllık programın detaylarını kamuoyuna duyurdu.

"BAYANLARDAN BİLE ADAYLAR”

Astronomik gözlemler, uydu fırlatılması, ay görevi ve bir Türk astronotun bilimsel görev için uzaya gönderilmesi gibi alanlarda stratejik hedefler adı altında açıklanan planda dile getirdiği "Son hedefimiz bir Türk vatandaşını uzaya göndermek. Eminim birçok kişi bu hayal ile büyümüştür. Hatta belki bu hayalini sürdürenler vardır. Hatta ve hatta belki bayanlardan bile 'ben adayım' diyenler vardır.” sözü tartışmaları da beraberinde getirdi. Aslında uzun zamandır akademide, bilimin herhangi bir alanında, yani hapsedilmeye çalışıldıkları evler haricinde var olmaya çalışan kadınların karşılaştıkları söylemlerden yalnızca bir tanesi bu. Özellikle akademide “kadına yakıştırılmayan” daha teknik alanlarda kadınların bu tip söylemlerle karşı karşıya kalması, uzun süredir hem sistem hem de hükümetin baskısıyla gerçekleşiyor. Bilim kadınlarının erkek adaylarla eşit koşullarda değerlendirmeye alınıp alınmadığı da tartışmaların odak noktası halinde. Örneğin kimya alanında şimdiye dek Nobel Ödülü alan 171 insandan 4’ü tıp alanında ödül alan 211 insandan 12’si, edebiyat alanında 112 kişiden 15’i, fizik alanına bakacak olursak 203 kişiden yalnızca 2’si kadın. Bunları göz önünde bulunduracak olursak Nobel Ödülleri’nde erkek adayların kadınlardan daha çok ödüle ‘layık görüldüğü’ öne çıkıyor. 

AKADEMİK KADROLARIN EŞİTSİZ DAĞILIMI

Bugün üniversitelerde çalışan akademik kadronun %42.65’i kadınlardan oluşuyor. Akademinin ana omurgasını oluşturan öğretim üyesi dağılımına baktığımızda; Profesörlerin %30.2’si, Doçentlerin %34.06’sı, Yrd. Doçentlerin %37.6’sı kadındır. Yine öğretim görevlisi, okutman, araştırma görevlisi, uzman vb. yardımcı öğretim elemanı kadrolarının yarıdan fazlası kadın. Ancak kadın akademisyenlerin sayısal çokluğuna karşın yönetim ve akademik işleyişte karşılığı yoktur. Üniversitelerin üst yönetiminde görev alan kadın akademisyen (rektör, rektör yardımcısı, dekan vb.) yok denecek kadar azdır. Yani kadınlar kurum içi işleyişi sağlayan kurullarda etkin değiller. Akademik hiyerarşide (unvan, kadro, çalışma alanları) eşitsiz dağılım vardır. Örneğin Dil ve Edebiyat, Tıp, Diş Hekimliği, Eczacılık, Hemşirelik, Okul Öncesi Öğretmenliği fakülte/bölümlerinde yarıdan fazlasını oluştururken, Makine, Elektrik/Elektronik, Maden, İnşaat fakültelerinde kadın akademisyen oran yüzde 20’lerin altına düşmektedir. Akademik kadroların eşitsiz dağılımı cinsiyete dayalı bir anlayışın akademiye egemen olduğunun da açık bir göstergesi: akademideki erkek egemen anlayış, çalışma açısından ilgi göstermediği alanlara kadın akademisyenleri açmakta. Örneğin erkek akademisyenlerin ekonomik getirisi az, toplumda yeterince prestij sağlamayacağını düşündükleri bilim dallarına ya da “fıtratlarına” uygun görmedikleri alanlara ilgi göstermeyip kadın akademisyenlere bırakması söz konusu. Diş Hekimliği, Eczacılık gibi bölümlerde akademi dışında çalışmanın yüksek gelir getirmesi nedeniyle erkekler akademiye ilgi göstermiyor; Hemşirelik, Okul Öncesi Eğitim kadrolarını “fıtratlarına” uygun görmüyor. Yine Tıp Fakültelerindeki daha prestijli olduğu düşünülen dallarda kadın akademisyen oranı yüzde 20’nin altına düşerken (Kardiyoloji %17, Ortopedi ve Travmatoloji %1.5), eğitim öğretim ağırlıklı/klinik bilimler dışı bölümlerde kadın akademisyen sayısı (Halk sağlığı %54.7, Mikrobiyoloji %60.4, Histoloji ve Embriyoloji %59.1) yarıdan fazlasını oluşturmakta. Buna ek olarak kadın akademisyenler kurum içi mobbing uygulamasını daha ağır yaşamaktadır. Kurum içi erkek egemenliği değişik yöntemlerle hissettirilmekte, kurumun olanaklarına ulaşmaları/yararlanmaları zorlaştırılmakta, akademik çalışmalarında engeller çıkartılmakta, ikincil işler yüklenmekte, düşüncelerini ifade ettiklerinde dikkate alınmamakta, yardımcı kadrolarını (araştırma görevlisi, uzman) seçmelerine izin verilmemekte, hak ettikleri kadrolara atanmada sıkıntı yaşamaktadırlar.

HER ŞEYE RAĞMEN KENDİNDEN SÖZ ETTİREN BİLİM KADINLARI

Oysa tarih boyunca çok sayıda kadın, bilimsel çalışmaları ve buluşları sayesinde insanlığın bir adım daha ilerlemesine katkıda bulunmuş, tüm bu baskılara ve engellemelere karşı durmuştur. Ulusal ve uluslararası alanda birçok başarı elde etmiş ve çalışmalarına devam eden, astrofizik çalışan ve uzay çalışmalarında görev alan Türk bilim kadınları da göz önünde bulundurulduğunda, kadınları erkeklerden aşağı gören söylem gerçeklikle bağdaşmıyor. Yaptığı çalışmalarla öncü rolü oynayan bilim kadınlarımız dünyanın dört bir yanında ve ülkemizde adlarından sıkça söz ettiriyorlar.

Bilge Demirköz

Türkiye'de, TAEK SANAEM'de (Sarayköy Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi) uzay ve parçacık fiziği araştırmaları için ilk radyasyon ortamı test tesisinin de içinde bulunduğu uzay radyasyonu araştırmalarında çalışmış ve çalışmakta. Şu an ODTÜ’de öğretim görevlisi.

Betül Kaçar

Moleküler düzeyde yapılan çalışmalarla evrenin ve yaşamın kökenine ışık tutmuş bilim insanı. Önemli biyolojik fonksiyonların nasıl işlediğine, kontrol edildiğine, sınırlarına ve mekanizmalarına dair çalışmaktadır.

Feryal Özel

Nötron yıldızları ve karadeliklerin gözlenmesi alanlarında önemli teorik ve pratik araştırmalarda bulunmuş bilim insanı. Olay Ufku Teleskobu da dahil olmak üzere önemli teleskop dizinlerinde çalışmış ve çalışmaktadır.

ÖNCEKİ HABER

Eşitsizliğe karşı güvenli kampüs, şiddetsiz yaşam, örgütlü mücadele!

SONRAKİ HABER

Evrensel'e verilen cezalara karşı okurlarımızın dayanışma ilanları | 17-02-2021

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa