17 Şubat 2021 06:13

Boğaziçili arkadaşlarımızın mücadelesi hepimizin

“Akademisyenler ve öğrencilerin en haklı talepleri marjinal değildir, asıl marjinal olanlar üniversite bileşenlerini umursamayıp kendi kararını dayatanlardır”

Boğaziçi Üniversitesi önünde eylem | Fotoğraf: Zeynep Kuray

Paylaş

Berkay YEĞİN

Van

 

Bir ayı geride bırakan Boğaziçi Üniversitesi eylemleri, bütün ülkede başta öğrenci gençlik olmak üzere her kesimin tartıştığı, yakından izlediği bir süreç olarak devam ediyor. Biz de Van’da üniversiteli ve liseli gençlerle Boğaziçi öğrencilerinin kayyum rektöre karşı devam ettirdikleri mücadeleyi ve onların demokrasi ve özgürlük mücadelelerinin kendileri için ne anlam ifade ettiğini konuştuk.

“FARKLI FİKİRLERE AÇIK OLMADIĞINI GÖSTEREN KARAKTERE SAHİP OLAN BİR REKTÖR KABUL EDİLEMEZ.”

İlk olarak Van Yüzüncü Yıl Sosyoloji Bölümü mezunu Musa’yla konuşuyoruz, “Rektör bir üniversitede en üst mertebeye sahip öğretim görevlisidir. Rektörlük, tek düşüncesi üniversiteyi geliştirmek olan, öğrencinin yanında olan, sürekli olarak değişimler yaratan, farklı fikir ve düşüncelere açık olanların var olması gereken bir mertebedir” diyor ve kendi üniversitesinde bu durum gerçekleşirse yine aynı tepkiyi göstereceğini şöyle belirtiyor: “Ancak Boğaziçi farklı düşüncelerin söyleşiler yaptığı bir kampüsken rektörü farklı fikirlere açık olmadığını açık açık gösteren bir karaktere ve geçmişe sahip olduğu için kabul edilemez. Bizim üniversitede olsaydı ki umarım sadece bir varsayım olarak kalır, benim açımdan kabul edilemez bir durum olurdu.” Sürecin demokratik olmadığını düşünen Musa, “Öncelikle şunu söylemem gerekir ki üniversitelerde o kadar eğitim almış, her şeyi seçimle halletmeye çalışan öğrencilerin olduğu bir bilim yuvasında bir tek adamın imzasıyla birinin atanmasını Türkiye Cumhuriyeti’nde demokrasinin varlığından şüphe etmemi sağlayan, ironik bir durum olarak görüyorum. Ve evet özerk olması gereken bir yere sürekli olarak baskı yapılması, anayasal hak olan yürüyüş ve protestoların engellenmesi kabul edilemez” diyor ve öğrencilere karşı olan ithamlardan söz açıyor: “Şunu biliyoruz ki iktidardan olmayan her insan terörist olarak suçlanıp susturulmaya çalışılıyor, bu her dönem böyle olmuştur. Her zaman eylemlerde provokasyon yapanlar vardır bu o hakkını savunan öğrencilerin suçu değil, bu konuda vasıfsız kalan güvenliğin suçudur. Gençlerin terörist sayılması çok radikal bir tavırdır.” Eylemlerin demokratik olduğunu vurgulayan Musa, “Bu demokratik bir harekettir ve her zaman demokrasi kazanmıştır. Eminim ki Boğaziçi eylemleri her ne kadar yanlış yollara sokulmaya çalışılsa, farklı eylemlere benzetilip bastırılmaya çalışılsa da ilerisi için bir öncülük yapmış olacaktır” diyor. Son olarak muhalefetin eksikliklerinden bahseden Musa, “Kendine güvenmeyen insanların muhalefet yapması da beklenemez. Bu ülkenin eğitim ve ekonomiden sonra en büyük eksikliği muhalefettir. Muhalefet farklı fikirler üretmek yerine sadece iktidarın yaptığı iyi kötü her şeyi kötülemek üzerine bir siyaset izliyor. Boğaziçi Üniversitesinde bu sorun şu an varsa ve çözülemediyse bir muhalefet eksikliğinin belirtisidir. Birlik olup bir bildiri yayınlansa bir başarı elde edilir” diyerek sözlerini tamamlıyor.

“BİZ DE YANINIZDAYIZ, BU DİRENİŞ ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜN TÜRKÜSÜDÜR.”

Ardından Yüzüncü Yıl Üniversitesi Psikoloji öğrencisi Bawer ve sınava hazırlanan Melis ile konuşuyoruz, “Bir gün dönüp geriye baktığımızda ‘Olmasaydı sonumuz böyle’ dememek için bugün dört duvar arasına sıkıştırmaya çalıştıkları düşüncelerimiz ve özgürlüğümüz için ses çıkarmamız gerekiyor. Meydanlarda yapılan saldırılarla gözaltına alınan, ev hapsinde tutulan, haksız yere tutuklanan arkadaşlarımızın yanında olmamız gerekiyor” diyerek Boğaziçi öğrencileriyle dayanışma içinde olmamız gerektiğini söylüyorlar. Ardından şöyle devam ediyorlar: “Üniversiteyi üniversite yapan onun akademik özgürlüğü ve özerk oluşudur. İktidarın dilinden düşürmediği özgürlük, adalet ve hak ifadelerinin onlar için sadece sözden ibaret hale geldiği aşikâr.” Arkadaşlarımız, öğrencilere karşı olan öfke ve tepkileri kabul etmediklerini ise şöyle dile getiriyorlar: “Yalnız bilinsin ki biz öğrenciler, z kuşağı gençleri olarak hakkımızı, adaleti ve özgürlüklerimizi çok iyi biliyoruz. Ancak bilmekle de yetinmeyip haklarımız için mücadele etmemiz gerekiyor. İktidar ve iktidar yanlılarından gelen hakaret içerikli söylemleri asla onaylamıyoruz. Çünkü biz sapkın, terörist, darbeci, dar kafalı ve idrak yoksunu bireyler değiliz. Marjinal ise hiç değiliz. Akademisyenler ve öğrencilerin en haklı talepleri marjinal değildir, asıl marjinal olanlar üniversite bileşenlerini umursamayıp kendi kararını dayatanlardır” diyorlar. Öğrencilerin taleplerinden bahseden arkadaşlarımız, “Umutluyuz, çünkü bugün taleplerimize daha sıkı sarılıyoruz. Güçlüyüz, çünkü taleplerimizi daha sık tartışıp daha sık yan yana gelebiliyoruz. Haklarımızı biliyoruz ve sizlerin alamayacağı kadar güzel, adil düşüncelerimiz var. Yıkamayacağınız bir birliğimiz var. Özgürüz, çünkü basmakalıp, çağdışı düşünceleri kabul etmiyoruz. Asla da kabul etmeyeceğiz. İktidar tarafından kutuplaştırılmış, ikiye bölünmüş üniversiteler istemiyoruz. İktidardan, dillerinden düşürmediği hak ve özgürlük kavramlarının sözde kalmamasını istiyoruz. Sadece bizim olanı, hakkımızı istiyoruz hepsi bu. Biz özgürlüğümüzü istiyoruz ve özgürlük arayışının bir suç olmadığını gayet iyi biliyoruz” diyorlar. Son olarak direnen arkadaşlarına olan destekleriyle bitiriyorlar: “İktidarın gücüyle, hak etmediği koltuğa atılan kayyum rektör ile aynı gemide olmayı aklımızın ucundan bile geçirmedik geçirmeyeceğiz. Üniversiteyi bilmeyen, üniversiteden haberi olmayan, tez yazısı bile şaibeli olan biri veya birileri ilim ve irfan merkezi olan üniversitelerde rektör olamaz, içeri dahi giremez. Özgürlüğümüzü, haklarımızı gözler önünde savunan ve yalan iddialara maruz kalan, başta Beyza, Şilan, Anıl, Akın, Ömer, Muhammed, Necmettin, Doğu, Murat Can, Selahattin Can olmak üzere bütün arkadaşlarımızla, yoldaşlarımızla gurur duyuyoruz. Unutmasınlar ki ‘Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr-ü kıyametten (yere düşmekle cevher, değerinden, özünden bir şey kaybetmez. -N. Kemal).’ Biz de yanınızdayız, bu direniş özgürlüğümüzün türküsüdür. Türkümüzü beraber haykıracağız, mutlaka kazanacağız."

ÖNCEKİ HABER

Diyarbakır'da Gülistan Şaylemez'i sokak ortasında katleden fail tutuklandı

SONRAKİ HABER

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Kılıçdaroğlu'nu provokasyonla suçladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa