17 Şubat 2021 10:36

Siz yok etmeye çalıştıkça biz mücadeleyle var olacağız

Siz, sizin haricinizdeki herkesin özgürlüğünü ve özlüğünü yok ederseniz, bilin ki kendi bayat yok oluşunuzun basamaklarını iniyorsunuzdur.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

ODTÜ İktisat 4. Sınıf Öğrencisi

Türkiye’deki sorunlara birçok açıdan sebep üretilebilir. Aldığım eğitime dayanarak, sonuçlarla yüzleşme aşamasında işe yarar bir çıkarımda bulunmak ve sonuçları öngörme noktasında doğruya yakın bir tahmin yürütebilmek için öncelikle sebeplerin derinlemesine incelenmesi gerektiğini biliyorum. Ancak artık içimde tutamamanın dayanılmaz baskısıyla, sonuçların bile bütün açıklığıyla anlaşılamadığı bugünlerde sebepleri bir kenara bırakıp içinden geçtiğimiz süreci olabildiğince temel bağlamda analiz edip bugün yaşadığımız ve geleceğimizin gerçeklerini şekillendiren olaylardan bahsetmek istiyorum.

BİR GECEDE BİTMEZ

İlk sözüm sayın makamlara ve bu makamları hacimsel olarak dolduran yetkililere. İşçilere, sağlık çalışanlarına, öğretmenlere ve daha sayabileceğimiz toplumsal kesimlere temsilcisi olduğunuz sınıftan güç alarak yıllarca baskı uyguladınız. Değinmediklerim için af dileyerek kısacası, bir cimcik bilgi ve deneyim birikimine layık olmadığınız, bir toplumun yapı taşlarını oluşturan binlerce konuda, milyonlarca insanı etkileyecek sayısız hata yaptınız. Bu hataların istikrarı, halkın açıkça göremediği bir bağlamda belli sınıflar için muhteşem çıkarlar sağladığından olsa gerek. Aksi takdirde, sebep olduğunuz bütün sancılarıma ek olarak çeşitli endişeler var ülkemde. Bir “bayan” olarak bile, düşünmeye ve yazmaya cüret ettiğimde başıma sardığım sıkıntıların sorumlusu emekle işlediğim aklım değil, yerine düşündüğüm insanların aldığı kararlarda dolduramadığım boşluklardır.

Korkarım ki ülkemde, size göre bir gecede “bitireceğiniz” için zannımca en sona sakladığınız, “kırılganlığıyla” ağzınızı sulandıran bir tek öğrenciler kaldı. Bir tarafta yüz yıllık kurumların yapısını bir gecede değiştirme yetkinizi insafsızca kullanmanızı, diğer tarafta ömürleri yetse yüz yıl bu kurumların bileşeni olarak kalmaktan artık demir başına dönüşecek aktörlerin dahi böylesi bir yetkiyi “tek adam” başlarına üstlenme sorumluluğunu kendilerinde göremeyeceğini düşünürsek, radikal marjinallik kavramının hangi tarafa daha çok yakıştığı açıktır.

BİZ VARIZ VAR OLACAĞIZ

Biz terörist değiliz, üstümüze çullanan silahlı güvenlik kuvvetlerinin mücadelesi her ne ise, biz de hayatta kalmak için yetiştirdik kendimizi. Biz yok değiliz, kendimizi bildiğimizden beri doğduğumuz ülkede yaşayan ailelerimizin, arkadaşlarımızın, bütün sevdiklerimizin iyiliklerini dilemekten öte dileklerimizi gerçekleştirmek üzere onların uğruna çabalayacak kadar cesaretli olduğumuz için yaşıyoruz, okuyoruz, anlıyoruz ve gelişiyoruz. Böylesi bir kitleyi yok etmeniz, yozlaştırmanız mümkün değil. Sindirdiğinizi zannederseniz dahi sebep olduğunuz sağır eden sessizlik, yapayalnız batışınızın sonsuz huzurudur. Siz, sizin haricinizdeki herkesin özgürlüğünü ve özlüğünü yok ederseniz, bilin ki kendi bayat yok oluşunuzun basamaklarını iniyorsunuzdur. Güzelliğiyle gözünüze batan her bir insanın, her bir değerin üzerinde ışıklar eksik olmayacaktır. Ancak, ülkemde umudun azmini hatırlayan son çocuğun özgürlüğüne kilit vurduğunuzda, kurumları yozlaştırırken henüz yüzleşmediğiniz gerçekle, insan kaynağınızı tükettiğinizde yaşayacağınız bedensel ve zihinsel açlıkla mahvolacaksınız.

Üniversite öğrencileri olarak dünya vatandaşı olmaktan kastımız bu dünyada hiçbir yere ait hissetmemek değildi. Doğduğumuz ülkenin bizim için bizden önce yetiştirdiği doğal ve beşeri kaynakları bize sunmasındaki hedefini, bu kaynakları korumak ve zenginleştirmek bilincini kazandırmak olarak algıladık. Korkarım biz bu kaynakların kullanımını devralıp birikmiş mirasımıza sahip çıkmak ve onu zenginleştirmek için yetki ve sorumluluk alana dek “siyasi” suç işlememiş, öğrencilik hayatı gelecekte gülerek hatırlanamayacak sarsıntılarla dolmamış veya bu suçlar ve sarsıntılardan arınmak için ülkesini terk etmemiş bir genç daha kalmayacak. Yaşadığım ülkenin beni sürüklediği ikilemler arasından belki de en çok çıkmaza sürükleyeni, siyasi farkındalığı bu kadar yüksek ve yakınmaları bu kadar şiddetli olan bir neslin yine siyasi olarak bu kadar sindirilmiş olmasıdır. Buna sebep olan, ülkemde anayasal hak olarak tanındığı iddia edilen özgürlüklerimi savunduğumda bana bu hakları tanıyan hukuk sisteminin beni sindireceğinin güvencesidir. İktidarın bizi sindirebileceğine dair yersiz özgüveni, bizim ne olursa olsun büyüyüp bu ülkenin insanlarını ve kendimizi kurtaracağımıza dair, bize duyduğunuz ve birbirimize duyduğumuz güvenle eşdeğer oranda anlamsızdır. Güçsüz değiliz, ama yalnızken güçsüz hissediyoruz.

BUGÜNÜN MÜCADELESİ YARINA ANLAM KAZANDIRIR

Sıradaki sözüm, sevgili arkadaşlarıma. Öğrencilerin kendilerini geliştirmek ve yine kendilerine, ülkelerine, dünyaya, hangi açıdan kime daha çok anlam ifade ediyorsa ortak bir noktada insanlara faydalı olabilmek için en temel adımları attığı üniversiteler, yapı taşlarına tamamen aykırı bir şekilde özlüklerini yitirme, dolayısıyla kaçınılmaz bir şekilde yok olma sürecinin içine girmiş bulunmaktadır. Benim üniversitemin öğrencileri, ders yükünün ağır geldiği dönemlerde mezun olmanın kazanmaktan daha zor olduğunu dile getirir. Peki, bu kuruma hayatlarının en güzel yıllarını adamak için neden bu kurumun bir parçası olma çabasına girip, aldıkları yaşların basamakları algılarına batmaya başlarken neden mezuniyet telaşına düştüklerini bir an durup düşünün. Mezun olmak için verdiğimiz emeklerin, ileride bir gün teşekkür etmek için andığımız birbirinden değerli akademisyenlerin, anıları tekrar yaşamak için uğradığımız kampüslerin bıraktığımız gibi kalmadığında anlamını yitireceğinin farkına hep birlikte varalım. Bugün mücadelenin, yarına anlam kazandırmak için verildiğinin farkında olalım. Ve bir pazar sabahı kalktığımızda, bizlere bildiğimiz hayatı sağlayan akademinin değersizleştirildiğini, üniversitelerin yok olduğunu öğrenmeyelim diye bugün onlara sahip çıkalım. Sevgili arkadaşlar, bildiğimizi unutmayalım: Üniversiteler özgürdür ve özgür kalması için bugün bizim verdiğimiz mücadele önemli olacak.

ÖNCEKİ HABER

Baskılar işçi-öğrenci ayırt etmiyor

SONRAKİ HABER

Hanau Katliamı'nın 1. yıl dönümü | Aileler sorumluların peşini bırakmıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa