18 Şubat 2021 08:02

İHD, Süleyman Soylu'nun kendilerini hedef göstermesine dair açıklama yayımladı

İnsan Hakları Derneği, Garê'de düzenlenen operasyon ve 13 kişinin ölümü sonrası kendilerini hedef gösteren Süleyman Soylu'ya yaptığı yazılı açıklamayla yanıt verdi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) logosu

Paylaş

İnsan Hakları Derneği (İHD), Garê'de düzenlenen askeri operasyon ve 13 kişinin hayatını kaybetmesi sonrası İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "Canı çıkasıca İHD" sözleriyle kendilerini hedef göstermesine dair açıklama yayımladı.

PKK tarafından yaklaşık 6 yıldır alıkonulan 13 asker ve polisin Garê'de tutuldukları mağaraya Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından düzenlenen operasyon sonucunda alıkonulan 13 kişi hayatını kaybetti. Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP hükümetinin tüm sözcüleri alıkonulan 13 kişiyi kurtarmak istediklerini ifade ederken ölümlerin sorumluluğunu ise üstlenmedi. AKP, 13 ölümü muhalefete ve demokrasi güçlerine saldırının bahanesi yapmaya çalışırken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İHD'yi "Canı çıkasıca" diyerek hedef gösterdi, derneğin bugüne dek yaşanan sivil ölümlere dair bir şey söylemediğini iddia etti.

İHD, Soylu'nun bu sözlerine yaptığı yazılı açıklamayla yanıt verdi. Açıklamada, "İHD, açıklamalarını uluslararası insan hakları hukuku, insancıl hukuk ve evrensel insani değerler üzerine yapar. İHD için devlet dışı aktörlerin hukuki ve ahlaki sorumluluğunu belirleyen ölçütler de sayın Bakanın siyasi beklenti ve hedefleri değil bu uluslararası kural ve ilkelerdir" denildi.

"BAKAN'IN İHD'DEN VE TÜM TOPLUMDAN ÖZÜR DİLEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ VARDIR"

İHD açıklamasında, Süleyman Soylu'nun kullandığı ifadeler nedeniyle sadece İHD ailesinden değil tüm toplumdan özür dileme yükümlülüğü olduğu belirtildi, "Bakan Soylu’yu İHD’nin 'canını çıkartma' değerlendirmesine getiren husus, sayısını ilk defa açıkladığını söylediği sivil katliamlarla ilgili olarak İHD’nin sessiz kaldığı iddiasıdır. Bu iddia tümüyle yanlış ve asılsızdır" denildi.

Açıklamada "İHD, bir insan hakları örgütüdür, temel amaçlarından biri de insan yaşamının korunmasıdır. Bu çerçevede İHD, açıklamalarını uluslararası insan hakları hukuku, insancıl hukuk ve evrensel insani değerler üzerine yapar. İHD için devlet dışı aktörlerin hukuki ve ahlaki sorumluluğunu belirleyen ölçütler de sayın Bakanın siyasi beklenti ve hedefleri değil bu uluslararası kural ve ilkelerdir. Şüphesiz bir insan hakları örgütünün doğru veya yanlış davrandığının ölçütü bir siyasi kişinin şahsi tercihleri değil, uluslararası insan hakları kuralları olacaktır" ifadelerine yer verildi.

İHD açıklamasında, sivillere yönelik gerçekleştirilen saldırılara dair sadece 2015 yılından bu yana dernek tarafından yapılan basın açıklamalarının linklerine yer verildi. Ayrıca derneğin yıllık olarak hazırladığı İnsan Hakları İhlal Raporu ve Bilançosu'nda “saldırıya uğrayanlar” ve “yasadışı örgüt saldırıları” bölümü bulunduğu, bu bölümlerde özellikle yasadışı silahlı örgütlerin gerçekleştirdiği saldırılarda yaşamını yitiren ve yaralanan insanlara yer verildiği vurgulandı.

"İHD'NİN TAVRINI BİLMEMEK BAKAN'IN VE BÜROKRATLARIN AYIBIDIR"

İHD açıklamasının devamında şunlar kaydedildi:

"Bütün bu bilgilerin İçişleri Bakanı ve bakanlık bürokratları tarafından biliniyor olması gerekir. Dünyanın en önemli insan hakları örgütlerinden biri olan İHD’nin dilini, açıklamalarını ve tavrını bilmemek Bakan’ın ve bürokratlarının ayıbıdır.

İHD, bugüne kadar sadece insan hakları ve insancıl hukuk kurallarına uygun davranmakla yetinmemiş, insan yaşamını korumak için birçok vakada sorumluluk almıştır. Alıkonulanların serbest bırakılması konusunda derneğimizin geçmiş yıllardaki tecrübesi ve bugüne kadar sağ salim kurtardığı insanların durumu kamuoyunun bilgisinde mevuttur ve bu konuda derneğimizin yaptığı açıklamalarda sabittir.

2015 yılında çatışmalı süreç yeniden başladığında örgüt tarafından çok sayıda insan alıkonulmaya başlanmıştı. Temmuz-Ağustos 2015’te Hakkari’de bulunan sınır kapılarında görevli 20 gümrük memurunun kaçırılarak alıkonulması üzerine derneğimiz ve emek-meslek örgütleri ortak bir çağrı yapmış ve özellikle derneğimizin yaptığı girişimler sonucu bu kişileri teslim alarak 8 Eylül 2015 günü Türkiye’de devlet yetkililerine vermiştik.

Ancak alıkonulan asker ve polislerin serbest bırakılması konusunda bugüne kadar defalarca yaptığımız çağrılar ve çok çeşitli girişimlerimiz sonuçsuz kalmıştır. Bu çağrılarımızın önemli olanları aşağıdaki linklerden görülebilir.

1- Alıkonanların aileleriyle birlikte en son yaptığımız serbest bırakılsın çağrısı 29 Mayıs 2019 tarihlidir. Bu çağrı alıkonulan asker ve polislerden gelen mektupların ailelere teslim edilmesi üzerine yapılmıştır.
2- Ailelerle birlikte İHD Diyarbakır Şubesinde milletvekili genel seçimi öncesi yaptığımız serbest bırakılması çağrısı. (24 Haziran 2018)
3- CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ve aileler ile birlikte TBMM Basın Toplantısı odasında serbest bırakma çağrısı gerçekleştirdik. (2 Ekim 2017)
4- CHP Genel Merkezinde Genel Başkan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret ederek İHD, Mazlum-Der Eski Başkanı A. Faruk Ünsal ve ailelerle birlikte konuyu görüşüp daha sonra partinin basın bölümünde basın aracılığı ile serbest bırakma çağrısı yaptık. (29 Eylül 2017)
5- İHD, Mazlum-Der ve aileler ile birlikte TBMM’de grubu bulunan tüm siyasi partileri ziyaret ederek konuyu görüşmüş, HDP ve CHP grup toplantı salonlarında basın önünde serbest bırakma çağrısı gerçekleştirdik. (26 Aralık 2016)
6- İHD Genel Merkezinde Dünya Barış Günü vesilesiyle CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın katılımı ile ailelerle birlikte serbest bırakma çağrısı yaptık. (1 Eylül 2016)
7- İHD Genel Merkezinde İHD, Mazlum-Der, TİHV ve ailelerin yanı sıra CHP Ankara milletvekilleri Şanal Sarıhan ve Murat Emir ile birlikte serbest bırakma çağrısı gerçekleştirdik. (26 Kasım 2015)
8- İHD Genel Merkezinde İHD, Mazlum-Der ve ailelerle birlikte serbest bırakma çağrısı gerçekleştirdik. (30 Eylül 2015)
9- İHD Heyeti alıkonulan 20 Gümrük memurunu 8 Eylül 2015 tarihinde Irak Duhak yakınlarında teslim alarak Habur Sınır kapısında yetkililere teslim etmiştir. Heyetimiz teslim alma sırasında alıkonulan asker ve polislerin de serbest bırakılmasını bizzat yüz yüze ifade etmiş ve talep etmiştir.

"BU BAŞARISIZLIĞIN SORUMLUSU İHD VEYA BAŞKA BİR HAK ÖRGÜTÜ DEĞİLDİR"

"İHD ve diğer insan hakları örgütlerinin bugüne kadar alıkonulan kamu görevlileri hakkında başarıyla yürüttüğü çalışmalar, ne yazık ki ilk kez sonuç vermemiş ve çatışmanın tarafı olmayan 13 kişi yaşamını yitirmiştir. Ancak bu başarısızlığın sorumlusu İHD veya başka bir hak örgütü değildir. Bu sefer bu kişilerin sağ olarak kurtarılamamasının en önemli sebebinin uygulanan güvenlik politikası ve terörle mücadele söylemi olduğunu düşünüyoruz. Genel Başkanımızın defalarca açıkladığı gibi örgütün, hükümetin/devletin/iktidar partisinin kendisini doğrudan veya dolaylı olarak muhatap alarak çağrıda bulunma isteği sorunu kilitlemiştir. Bu süreçte başta sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere devlet yetkilileri bu konudaki çalışmalarımızı kolaylaştırmıştır. Alıkonulanların serbest bırakılması aşamasında her türlü güvenlik önleminin alınması konusunda gerekli güvenceler verilmiştir ancak buna rağmen örgüt ikna edilememiştir."

"OPERASYONU YAPAN BAKANLARIN KENDİLERİ DIŞINDA HERKESİ SUÇLAMALARI EŞYANIN TABİATINA AYKIRIDIR"

"İçişleri Bakanı 13 kişinin yaşamını yitirdiği başarısız kurtarma operasyonu nedeniyle örgütü sorumlu tutmamızın yanı sıra devletin de sorumlu olduğunu söylememize kızmıştır. Oysa yaşam hakkına yapılan müdahalenin doğrudan devletten kaynaklanmıyor olması, devletin hiçbir şekilde bir sorumluluğu olmayacağı anlamına gelmez. Yazılı açıklamamızda da belirttiğimiz gibi bu kadar riskli bir askeri operasyonun sonuçlarından elbette ki devletin sorumlu olması gerekir ve bunu da etkin bir soruşturma ortaya çıkarır. İnsan hakları hukuku, suçla veya terörizmle mücadele adı altında devletin dilediği gibi şiddete başvurmasına müsaade etmez. Uluslararası hukuk uyarınca bir devletin yaptığı silahlı operasyonlarda çatışmanın tarafı olmayan kişileri koruma yönünde pozitif bir ödevi vardır. İnsan hakları örgütlerinin doğal ödevlerinden biri, devletlerin operasyonlarında insan hakları hukukunun gereğini yerine getirip getirmediğini sorgulamaktır. Bu soruşturma süreci bitmeden operasyonu yapan bakanların kendileri dışında herkesi suçlamaları eşyanın tabiatına aykırıdır. Dolayısıyla yetkili Başsavcılığın olaya el koyması ve tarafsız bir soruşturma yürütmesi gerekmektedir. Nitekim, derneğimizin bu tespiti sayın Cumhurbaşkanının 17 Şubat 2021 günü Kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklama ile açıklık kazanmıştır. Cumhurbaşkanı, operasyon sorumluluğunun devlete ait olduğunu kabul etmiştir.   

Öte yandan, Devletin sorumluluğu konusu vatandaşlarını kurtarma konusunda gerekli arka kapı diplomasisini işletmemesi ile de ilgilidir. Örneğin, Nijerya'nın Lagos kentinin yaklaşık 180 mil açığında Mozart isimli gemiden 23 Ocak 2021 günü korsanlar tarafından kaçırılan 15 Türk gemicinin kurtarılmasında uygulanan yöntem pek ala burada da uygulanabilirdi."

"İÇİŞLERİ BAKANI İHD'NİN VE ÜYELERİNİN DE CAN VE MAL GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMAKLA MÜKELLEFTİR"

"İçişleri Bakanının tek ödevi şüphesiz, kolluk operasyonlarının insan hakları hukukuna uygun yürütülmesini sağlamak değildir. İçişleri Bakanı, bu ülkede yaşayan herkes gibi İHD’nin ve üyelerinin de can ve mal güvenliğinin sağlanmasıyla mükelleftir. Oysa Bakan Soylu, Meclis kürsüsünde konuşma yaparken, konu derneğimiz de değilken, kasıtlı ve kötü niyetli bir şekilde kendi sorumluluğunu örtmek için derneğimizi hedef almış, dernek yönetici ve çalışanlarının can ve mal güvenliğini tehlikeye atmıştır. Bakanın kullandığı dil ve üslupla, kendi hatalarını kapatmak için, insan hakları savunucularını hedef göstermesi asla kabul edilemez. Nitekim bu konuşmadan sonra derneğimize e posta ve sosyal medya yolu ile tehdit mesajları gönderilmeye başlamıştır. Bakanın Derneğimize yönelik bu üslubunun ne kadar tehlikeli olduğu ve can güvenliğimizi riske ettiği hususu, Türkiye ve Dünya’daki insan hakları savunucularını koruma mekanizmalarına da acilen bildirilecektir.

İçişleri Bakanı şayet randevu taleplerimizi kabul etseydi bütün bu hususları kendisi ile yüz yüze konuşup birbirimizi daha iyi anlayabilirdik. Şimdi bu vesileyle, Bakan Soylu’yu İHD’den özür dilemeye ve diyalog kapılarını açmaya davet ediyoruz."

(HABER MERKEZİ)

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Kalyon, Cengiz, Limak ve Mapa, İstanbul Havalimanı için 230 milyon avro alacak

SONRAKİ HABER

ABD Savunma Bakanlığı: IŞİD'e karşı SDG ile çalışıyoruz ve bu değişmedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa