19 Şubat 2021 04:34

Astana süreci makas mı değiştiriyor?

Gerek toplantı gündemini oluşturan başlıklar ve gerekse görüşmeler bittikten sonra yayımlanan ortak bildiri Soçi görüşmelerinin 15’inci turunun öncekilerinden biraz farklı olduğunu gösteriyor.

Astana süreci makas mı değiştiriyor?

15. Garantörler Toplantısı | Fotoğraf: Ria Novosti/Pool/AA

Hediye LEVENT

Suriye krizinin diplomatik yollarla çözülmesi niyetiyle Rusya’nın başlattığı Astana görüşmelerinin gerçekleştirildiği Soçi, Suriye konulu bir toplantıya daha ev sahipliği yaptı.

Bu defa toplantıda liderler yoktu ancak Rusya, Türkiye, İran heyetleri ile Lübnan, Ürdün, Irak ve BM’den gözlemciler bir araya geldi.

Covid-19 salgını başlayalı beri 3 garantör ülke (Rusya, Türkiye, İran) arasında telekonferans yoluyla birçok görüşme yapıldı ancak ilk kez yüz yüze görüşmüş oldular.

Aslında 16-17 Şubat’ta 15’incisi yapılan Suriye konulu toplantının şimdiye kadar Astana süreci kapsamında gerçekleşen zirveler ve toplantılar arasında gündemi en yoğun toplantı olduğu söylenebilir.

Toplantının somut sonuçlarına dair yorum yapmak için henüz çok erken ve henüz kapalı kapılar ardından spesifik konulara dair uzlaşmalar yapılıp yapılmadığı gibi sorular da cevapsız. Ancak gerek toplantı gündemini oluşturan başlıklar ve gerekse görüşmeler bittikten sonra yayımlanan ortak bildiri Soçi görüşmelerinin 15’inci turunun öncekilerinden biraz farklı olduğunu gösteriyor.

Tek toplantıdan yola çıkarak Astana sürecinin makas değiştirdiği sonucuna ulaşmak sağlıklı değil ancak daha önce yapılan 14 görüşmede ağırlıklı olarak garantör ülkeler olan Rusya, Türkiye, İran ve elbette krizin yaşandığı Suriye arasında diplomatik dengeleme çabalarının öne çıktığı söylenebilir.

Özellikle 3 ülke liderinin katıldığı zirvelerin ve alt heyet görüşmelerinde birçoğu tarafların Suriye konusundaki yaklaşım farklılıklarının tartışılması, Suriye sahasındaki hamlelerinin dengelenmesi, her bir ülkenin çıkarlarının ve politikalarının çatıştığı noktaların müzakere edilmesi gibi konulara odaklanıldı.

Kısacası, son toplantı hariç Astana süreci kapsamında yapılan görüşmelere ağırlıklı olarak Rusya, İran, Türkiye ve Şam arasındaki diplomatik müzakereler damgasını vurdu. Görüşmelerin ve hatta Astana sürecinin temel başlığı Suriye olsa da Suriye içindeki durum, görüşmelerin küçük bir kısmının konusu oldu. Sonuçta Suriye’de bir vekalet savaşı devam ediyordu ve bu savaşa taraf olan ülkeler kendi aralarındaki ilişkileri de gözeterek Suriye sahasındaki ajanda farklılıklarının karşı karşıya gelmelerine sebep olmasını istemiyorlardı. Bu nedenle, Astana zirveleri zaman zaman vekalet savaşının tarafları da olan 3 garantör ülkenin kendi aralarında koordinasyon sağlamak üzere bir araya geldikleri görüşmeler izlenimini de verdi.

Bu durum, Astana sürecinin Suriye içindeki durum açısından işlevsiz olduğu veya tek amacının 3 ülkenin kendi çıkarları açısından pazarlık zemini oluşturdukları anlamına gelmiyor elbette.

16-17 Şubat’ta gerçekleşen görüşme ise, Astana sürecinin Suriye iç meselelerini de kapsayacak şekilde gündemini güncellemeye başladığını gösteriyor.

Suriye’nin toprak bütünlüğüne ilişkin ifadeler bütün toplantılarda vardı elbette ancak son görüşmenin bildiri metninin yanı sıra toplantı öncesinde ve sonrasında açıklama yapan Rus yetkililerin vurguları bu konunun artık odak noktalarından biri olduğuna da işaret ediyor.

"BAĞIMSIZ KÜRT DEVLETİ DÜŞÜNÜLEMEZ"

Ortak bildiride Fırat’ın doğusundaki öz yönetime ve Suriye’ye yönelik saldırıları üzerinden İsrail’e yönelik “Suriye’nin toprak bütünlüğü” vurgulu çağrılar yer aldı.

Suriye’nin kuzeyindeki öz yönetimi bağımsız Kürt devletinin altyapısı olarak değerlendiren Türkiye açısından Kürtlere yönelik ‘uyarıların’ ortak bildiride yer alması oldukça önemli. Muhtemelen o ifadelerin bildiride yer almasında Türk heyetin çabaları da etkili olmuştur.

Ancak öz yönetim meselesi Şam, İran ve kısmen Rusya ile Türkiye’nin hem fikir olduğu noktalardan.

Zaten toplantı sonrası basın açıklaması yapan Rusya’nın Suriye Temsilcisi Aleksandr Lavrentiyev de bildiri ile yetinmeyerek, “Kürtlerle Şam’ı yapıcı ve verimli diyaloğa yönlendiriyoruz. Kürtler Suriye’nin bir parçası ve bağımsız bir devlet düşünülemez” ifadelerini kullandı.

Ortak bildiride yine öz yönetime yönelik petrol gelirlerine el koyulması ve “Terörle mücadele bahanesiyle öz yönetim için yasa dışı girişimler de dahil olmak üzere ‘sahada’ yeni gerçeklikler yaratma girişimleri reddedildi, Fırat’ın doğusunda Suriye’nin birliğini baltalamayı ve komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit etmeyi amaçlayan ayrılıkçı planlara karşı çıkma kararlılığı ifade edildi” ifadeleri bu açıdan dikkat çekici.

MUHALEFETE ÇAĞRI

Toplantıda Şam’ı ve muhalefeti temsilen heyetler de vardı.

Lavrentiyev’in basın toplantısında muhalefete yönelik “Radikal unsurlarla ilişkilerini kesmeleri ve İdlip’teki radikal unsurları temizlemeleri gerektiği” yönündeki ifadeleri de oldukça önemli.

Şimdiye kadar sahada ağırlıklı olarak Türkiye’nin garantörlüğü üzerinden iletişim kurulan muhalefete doğrudan çağrı yapılması ve özellikle radikal gruplarla ilişkilerinin açıkça dile getirilmesi de önceki toplantılarda pek karşılaşmadığımız gelişmelerden…

Ancak Lavrentiyev sivil muhalefete seslense de silahlı muhalefet konusunda hâlâ 3 garantör ülke ve tabii ki Şam arasında fikir farklılığının olduğu gibi durduğunu söylemek mümkün.

Mesela, Türkiye’ye bağlı hareket eden Milli Ordu Suriye silahlı muhalefeti sayılabilir mi? Türkiye’nin hâlâ İdlip’deki garantörlük pozisyonu üzerinden Suriye sahasında nüfuzunu derinleştirme hamleleri devam ederken İdlip’teki silahlı gruplarla Milli Ordu’nun savaşması nasıl sağlanacak?

Kaldı ki, Suriye toprak bütünlüğü konusundaki vurguların Türkiye’yi kapsamadığını söylemek pek mümkün değil. Bildiride ve toplantıdan sonra Rusya ve İran cenahından gelen açıklamalarda Türkiye’nin adı zikredilmiyor ancak önümüzdeki süreçte bunun da gündeme geleceği açık.

Yine görüşmenin ana gündemlerinden biri Suriye yeni anayasasını hazırlaması gereken komisyona dairdi. Neredeyse 2 yıl önce çalışmalara başlayan komisyon henüz anayasanın yazımı aşamasına geçemedi ki, anayasanın hazırlanmasının ardından Suriye’de başkanlık seçimlerinin yapılması gerekiyor.

Rusya’nın bu konuda “En azından hükümet ve muhalefet aynı masada oturuyor” şeklinde bir yaklaşım sergilediğini gösteren açıklamalardan yola çıkarak önümüzdeki süreçte bu konuda ilerleme sağlanması için daha yoğun girişimlerde bulunulacağı beklenebilir.

Evrensel'i Takip Et