Futbolcu, Filozof, Efsane: Socrates
Yönetmen Soner Sert, Brezilyalı Futbolcu Doktor Socrates'i yazdı.
Görsel: Doktor Socrates kitabının kapağı
Soner SERT
Brezilyalı Futbolcu Doktor Socrates, varlıklı bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya gelir. Futbola, diğer profesyonel futbolcular gibi, küçük yaşlarda başlayan Socrates, traktör kasasında gittiği maçlarda fark eder, iki ayrı sınıf olduğunu. Bazı çocukların ayakkabıları, eşofmanları eskidir, bazıları ise -kendi de dahil- daha kaliteli spor malzemeleri kullanıyordur. Yıllar sonra bu ayrımı adlı adınca niteleyecek olan Socrates, o dönemlerde bunu değerlendirecek durumda değildir.
Socrates için ’80’li yıllara kadar, iki şey önemlidir: İlki, futbol. İkincisi ise tıp eğitimi aldığı doktorluk mesleği… İlk gençliğinde bu iki meslek arasında gidip gelen ve en sonunda futbolcu olmaya karar veren Socrates, doktorluğu emekliliğine saklar. Bunda ise belirleyici olan şey, futbolu belirli bir yaştan sonra oynayamayacak olmasıdır. Hazır yapabiliyorken, önce futbol oynamak ister.
Bu mesleği öyle icra eder ki, seyirciler onun aldığı hazdan zevk duymaya başlar. Socrates’in varı yoğu futboldur. Onun dışındaki her şey önemsizdir. Hâlâ onu tüm dünyada sembol hale getirecek olan politik duruşuna dair emarelere rastlanmaz. Öyle ki 1979 yılında, diktatörlüğün başındaki General Joao Batista Figuiredo’ya formasını kendi elleriyle hediye eder ve ekler: Brezilyalılar, henüz oy vererek siyasi liderlerini seçecek bilinçte değil.
YENİ PELE OLARAK LANSE EDİLİR
Socrates’i bu bilinçsizlikten ve mevcut siyasal ideolojiyi yeniden üreten tavrından kurtaran şey ise o yıllarda formasını giydiği Corinthians olur. Artık şöhreti Brezilya’nın tamamına uzanmıştır. Bilinir, tanınır ve hatta bazı yayın organlarında yeni Pele olarak lanse edilir. Ağzından çıkan tek bir söz bile, aynı anda milyonlara ulaşır.
Socrates’in bilinçlenmesinin ilk işaretleri, bir antrenman sonrası takım arkadaşlarını çevresine toplaması ve onlara bir fikrinden bahsetmesiyle gerçekleşir. Özellikle maç günleri, kulübün çamaşırcısından hademesine, stat hademesinden masörüne kadar pek çok kişinin, galibiyet için emek verdiklerini dile getiren Socrates, takım arkadaşlarına galibiyet primlerini paylaştırmaları gerektiğini söyler. Ona göre bu insanlar da en az yedek kulübesinde bekleyen yardımcı antrenör ya da üçüncü kaleci kadar emek veriyordur. Dolayısıyla, “Gelin (çamaşırcı) Dona Palimira’ya aldığımız primlerden verelim çünkü eğer sahaya tertemiz formalarla çıkıyorsak bu onun sayesinde.” der. Takımda yer alan oyuncular tarafından kabul gören bu fikir, Corinthians Demokrasi’sinin tohumlarını atar.
SOCRATES VE DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ
Adını futbol tarihine yazdıran bu hareket, henüz diktatörlüğün yıkılmadığı Brezilya’da inanılmaz bir etki yaratır. Futbolcuların transferlere karar verdiği, herkesin eşit derecede oy hakkına sahip olduğu, futbol şube sorumlusu ve futbolcuların denk bir iletişim kurarak neredeyse yöneticileri ve başkanı devreden çıkardığı bu hareket, bambaşka bir yapının ilan edilmesine neden olur. Alınan galibiyetlerle ve kupalarla birlikte, bu örgütlenme biçiminin işlerliğini gören yöneticiler, gayet memnun bir şekilde yaşamlarına devam eder. Ülkenin siyasetçilerini ve patronları tedirgin eden şey, futbolcuların yani işçilerin karar alma süreçlerine katılıyor oluşlarıdır. Zira aynı şey yarın öbür gün fabrikalara ve üniversitelere de sıçrayabilir. Socrates ve arkadaşları hiç oralı olmaz. Hatta 1982’de bir üniversiteye konferans vermeye giderler. Deneyimlerini öğrencilerle paylaşırlar ve demokrasi kültürünün ne olup ne olmadığından söz ederler.
Bunun haricinde de Socrates, her mikrofon uzatıldığında gündeme dair politik düşüncelerini dile getirir. Fikstür ya da kadrodan ziyade, bu röportajlarda meslek liselerinin durumu, koruyucu hekimliğin ne olduğu ve favela sakinlerinin konut sorunu konuşulur. Bir devlet başkanının siyasetle ilgili görüşlerinden öte, Socrates’in gündeme dair düşünceleri sokak aralarında konuşulup tartışılır. Socrates, bu durumu, “Futbol sayesinde sözlerim çok daha geniş kitlelere ulaşıyordu. Bilgisiz, eğitimsiz insanlara da erişebiliyorduk çünkü futbol dünyası aslında işçi sınıfına aitti. Brezilya’da futboldan anlamayan bir kişi bulamazsın. Buna karşılık çok az insan siyasetten anlar ve halkın büyük çoğunluğu eğitimsizdir ancak futbol ve siyaseti bir araya getirerek hem halkı eğitebilir hem de toplumsal değişime önayak olabilirsiniz.” sözleriyle yorumlar.
GÜÇLÜ BİR POLİTİK FİGÜR
1982 Dünya Kupası’nda gösterdiği performans ile dikkat çeken Socrates, Avrupa’nın gözde kulüplerinden transfer teklifleri alır. Aslında keyfi yerindedir, gitmeyi pek düşünmüyordur fakat özel hayatında yaşadığı sorunlar onu tedirgin eder. Bir gün, hiç aklında yokken Fiorentina’ya imza atar. İtalyan sağcılarının elinde olan bu kulübe gelir gelmez, henüz birkaç saat geçmiştir ki, kendisini karşılayan taraftarlara yumruğunu havaya kaldırarak selam verir. Başkan, sakin bir anda neden öyle selam verdiğini, bu hareketin ne anlama geldiğini sorar Socrates’e. Socrates geçiştirir, yanıt vermek istemez. Başkan, ısrarcıdır. Bir daha yapmaması gerektiğini ima ederek, “…Bunun İtalyan Komünist Partisinin işareti olduğunu biliyor muydun?” diye sorar. Socrates gülümser, “Hayır ama öyle olduğuna çok sevindim.” der.
Socrates’in eylemleri Fiorentina’dan sonra da devam eder. Meksika 1986 Dünya Kupası’na giden Brezilya’da forma giyen Socrates, depremle yerle bir olmuş ülke yoksullarına bugün sembol haline gelen başındaki bandanasına yazdığı “Dik dur Meksika” yazısıyla seslenir. Futbolla olan sıcak ilişkisini hiç bozmadan, politik mesajlarını ardı arkasına sıralamaya başlar. Artık, şöhreti tüm dünyaya ulaşmış, güçlü bir politik figürdür o.
DOKTOR SOCRATES KİTABI
Futbolu bıraktıktan sonra dönem dönem profesyonel siyasetle, dönem dönem de doktorluk ve kulüp antrenörlükleriyle uğraşan Socrates, aradığını bulamaz. Mutsuzdur. İlk gençliğinden beri yaşadığı alkol problemi emekliliğinden sonra ayyuka çıkar. Karaciğeri bitap durumdadır. Sancılı bir hastalık sürecinden sonra da hayatını kaybeder.
The Guardian, The Economist, Financial Times ve The New York Times gibi gazetelerde yazılar yazan İskoçyalı Yazar Andrew Downie’nin kaleme aldığı Doktor Socrates-Futbolcu, Filozof, Efsane kitabı geçtiğimiz günlerde İthaki Yayınları’ndan çıktı. Yazar bu çalışmasında, Socrates’in sadece futbol ve siyasetle kurduğu ilişkiye değinmiyor. Onun yaşamını, aşkları, evlilikleri, alkol-sigara bağımlılığı ve aile ilişkileri üzerinden bakarak yorumluyor. Futbolcunun yaşamına tanıklık edenlerle gerçekleştirilen röportajların eşlik ettiği kitap, Socrates’in hayatını tüm boyutlarıyla aktarıyor. Brezilya tarihi ve sosyolojisinin arka planda yer aldığı bu biyografik çalışma, Socrates’in bir yanıyla devrimci, bir yanıyla da lümpen tavrını tam karşıdan resmediyor.