Cumartesi Annesi Hanife Yıldız: Evladımın mezarına hasret kaldım
Cumartesi Anneleri, 26 yıl önce ailesiyle birlikte gittiği karakolda kaybedilen Murat Yıldız'ın akıbetini sordu. Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız: Mezarına hasret bırakıyorlar.
Fotoğraf: Cumartesi Anelleri
Cumartesi Anneleri’nin 830’uncu haftasında 26 yıl önce ailesiyle birlikte gittiği karakolda kaybedilen Murat Yıldız'ın akıbetini sordu. Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, analık hakkının elinden alındığını belirterek, “mezarına hasret bırakıyorlar” dedi.
Cumartesi Anneleri eyleminin 830’uncusu pandemi dolayısıyla online gerçekleştirildi. Sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirilen eylemde, bu hafta 23 Şubat 1995 tarihinde gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın akıbeti soruldu.
Eylemde konuşan Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, Cumartesi Annelerinden bazılarının yakınlarına kavuşamadan yaşamını yitirdiğinin altını çizerek, “Bizimle mücadele eden ve aramızdan ayrılanların gözleri açık gitti. Bu annelere yapılmış en büyük zulümdür. Tüm annelerin acılarını paylaşıyorum. Cumhuriyet savcılarına şunu sormak isterim. Oğlumu kaybedenler belli. Bizler bunları yaşarken, yakınlarımızı sorarken yakınlarımızı kaybedenler değil bizler sorgulandık. Bugün bizim yanımızda olan ve olmayan insanlar hep susturuldu. Karşımıza hep polis gücü çıktı. Biz adalet istiyoruz. Kaybedilen insanların akıbetini istiyoruz. Bunları ortaya çıkarmak savcıların elindedir. Biz adalete susamışız. Bu insanlar nasıl kaybedildi? Beni analık hakkımı elimden aldılar. Ben sadece bir mezar istiyorum. Yıllarca bakıp büyüttüğüm evladıma hasret bırakıldım şimdi de mezarına hasret bırakıyorlar” dedi.
DOSYA KAYBEDİLDİ
Ardından söz alan davanın avukatı İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Yılmaz’ın sadece ifade vermek için karakola gittiğini ama bunun yeterli olmadığını İstanbul’a götürülmesi gerektiğini polislerin kendisine aktardığını söyledi. Yıldız’ı İstanbul’a götüren iki polis hakkıdna bir dava açıldığını ve para cezası verildiğini belirten Yoleri, “Fakat bu ceza da daha sonra kaldırıldı. Olayın üzerinden 20 yıl geçtiğinde dosyada ne tür gelişmeler olduğunu araştırdığımızda savcılık dosyasının olayın ilk olduğu tarihte intihar kaydıyla kapatıldığını gördük. Yani savcılık Murat’ı hiç aramamıştı. Bunun üzerinde dava dosyasına ulaşmaya çalıştık. Buna ulaştığımızda da dosyanın yerinde olmadığını gördük. Önce arşivdedir denildi, daha sonra yakılan dosyalar arasında olduğu ifade edildi. Ama imha edilen dosyaların içinde de olmadığını öğrendik. O zaman yaptığımız bir çok girişimde gördük ki Murat gibi dosyası da kaybedildi. İtirazlarımız sonucu dosya açıldı iki yıl içinde takipsizlikle sonuçlandı. Buna itiraz ettik fakat reddedildi. AYM ve AİHM’le hukuki girişimlerimiz devam ediyor” ifadelerini kullandı.
ADALETE ULAŞMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL
Haftanın basın açıklamasını ise Cumartesi İnsanları’ndan Fatma Baçaru okudu. Demokratik bir toplumda yargı bağımsızlığının adaletin güvencesi olarak görüldüğünü belirten Baçaru, “Hukuk devleti de devletin hukuka bağlı olduğu, yönetimde keyfiliğin önlendiği, bireylere hukuk güvenliğinin sağlandığı bir sistemi ifade eder. Türkiye demokratik bir hukuk devleti olmadığı için, Türkiye’de bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi olmadığı için, gözaltında kaybedilen insanlarımızla ilgili hakikate ve adalete ulaşmamız mümkün olmuyor. Her cumartesi kamuoyu ile paylaştığımız gözaltında kaybedilen insanlarımızla ilgili dosyalar bu iddiamızın kanıtıdır” diye konuştu.
BİR DAHA HABER ALINAMADI
19 yaşındaki kaybettirilen Yıldız hakkında da bilgi veren Baçaru, şöyle devam etti: “Yıldız, İzmir’de annesi ile birlikte yaşıyordu. Bir cafede otururken çıkan tartışmada silahla havaya ateş ederek olay yerinden uzaklaştığı için polis tarafından aranmaya başladı. Annesi Hanife Yıldız’ı karakola götüren polisler ‘Murat hemen gelip teslim olursa ifade vererek serbest kalacak’ dedi. Bunun üzerine 23 Şubat 1995 tarihinde Murat Yıldız, avukatı, kuzeni ve annesi ile birlikte, İzmir Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi’ne giderek Komiser Ramazan Kaya ile polis memuru Tahir Şerbetçi’ye teslim oldu. Aradan 3 gün geçtiği halde Murat eve dönmeyince anne Hanife Yıldız, Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi’ne gitti ancak sorularına net yanıtlar alamadı. Çelişkili açıklamalar karşısında Hanife Yıldız ısrarını sürdürünce yetkililer, Murat’ın emniyette verdiği ifadesinde silahı İstanbul Kartal’da sakladığını söylediği için onu polisler Tahir Şerbetçi ve Şah İsmail Öztürk nezaretinde İstanbul’a gönderdiklerini, yolda Murat’ın feribottan denize atlayarak kaçtığını ve tüm aramalara rağmen bulunamadığını iddia ettiler. Anne Hanife Yıldız’ın ‘Oğlum kendi isteğiyle teslim oldu. Hapis cezasını bile gerektirmeyen bir suç isnadı karşısında neden kaçsın?’ itirazı boşlukta kaldı. Hanife Yıldız’ın tek çocuğu Murat’tan bir daha haber alınamadı.”
YARGILAMA YOLU AÇMALI
Anne Yıldız’ın Bornova ve Gebze Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurduğunun altını çizen Baçaru, sözlerini şöyle tamamladı: “Gebze 2. Asliye Ceza Mahkemesi, beş yıl süren yargılama sonucunda Murat Yıldız'ın feribottan atladığını gören tanık olmamasına rağmen sanık polislerin beyanını esas aldı ve onlara yalnızca ‘görevi ihmal’den günümüz parasıyla 1 lira 18 kuruş para cezası verdi. Aynı mahkeme 2007 yılında da polislerin görevi ihmalden aldığı ceza ile ilgili davanın bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verdi. İHD avukatı Gülseren Yoleri, 2015 yılında Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak Murat Yıldız için yeniden soruşturma açılmasını talep etti. Açılan soruşturma iki yıl sonra takipsizlikle sonuçlandı. Takipsizlik kararına yapılan başvuru da reddedildi. Dava Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Gözaltına alınan kişiler devletin koruması altındadır ve yetkililer bu kişileri korumakla sorumludur. Gözaltına alındıktan sonra akıbeti belli olmayan, aradan geçen 26 yıla rağmen kendisinden haber alınamayan Murat Yıldız’ın yaşamından devletin sorumlu olduğu açıktır. Murat Yıldız'ın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili soruşturma ve kovuşturma onun başına ne geldiği konusuna açıklık getirmek ve faillerin cezalandırılmasını sağlamak için gerekli özen ve azim ile yürütülmemiştir. Bu yüzden Anayasa Mahkemesi dosyada devam eden ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yolunu açmalıdır.” (İstanbul/MA)