22 Şubat 2021 22:33

Getir çalışanından mektup: ‘Getir bi mutluluk’ çalışanlarına da

"Yeni açılan depolar, yeni anlaşılan restoranlarla Getir’in giderek kapasitesini büyüttüğü bu dönemde bizim de 9 saat olarak anlaştığımız çalışma süremize 2 saatlik mesailer eklenmeye başladı."

Getir çalışanından mektup: ‘Getir bi mutluluk’ çalışanlarına da

Fotoğraf: Pixabay

Getir çalışanı
İstanbul

Getir müşteri hizmetlerinden: Size nasıl yardımcı olabilirim?

Getir uygulamasını kullananların uğrak noktası olan bir müşteri hizmetleri çalışanıyım. Bu mektubumda size çalışma koşullarımızdan bahsetmek istiyorum. Pandemi koşullarında evden hem çalışıp hem de okuluma devam etmenin iyi olabileceğini düşünmüştüm fakat çok zaman geçmeden yanıldığımı anladım.

Toplu işe alım döneminde işe girenlerden birisiyim. Başlamamdan kısa süre sonra getirilen pandemi kısıtlamalarıyla iş yükümüz katlanarak artmaya başladı. Yeni açılan depolar, yeni anlaşılan restoranlarla Getir’in giderek kapasitesini büyüttüğü bu dönemde bizim de 9 saat olarak anlaştığımız çalışma süremize 2 saatlik mesailer eklenmeye başladı. Bunun haricinde izin günlerimizde ve vardiya saatlerinde sürekli olarak değişiklikler de peşinden geldi. Bunun daha iyi anlaşılması için bir örnek vereyim. Tek yaşayan biriyim ve bir cuma sabahı uyandığımda değişen çalışma saatimle 3 gün boyunca markete bile gidemeyeceğimi öğrendiğim anlar oldu. Derken siparişler daha da arttı. Her gün 11 saat çalışmaya başladık.

11 saat nefes almadan müşterilerin aramalarına cevap verdiğimiz konuşmaların tek zorluğu saatler de değil. Müşterilerin, kuryelerin ve restoranların bizden başka ulaşabilecekleri bir yer olmadığı için yoğun saatlerde 15-20 dakikaları bulan beklemeler sonrası Getir sisteminin tüm aksaklıklarını “soğuran” bizler oluyoruz. Biz bu markayı korumak için tüm sorunlarla yüzleşiyoruz, sonuç:

  • Asgari ücretin üç kuruş üstüne 11 saat çalışma.
  • Çalışma sürelerine molaların yansıtılmaması ve iş dışı bir zaman gibi değerlendirilmesi.
  • Yemek ücretlerimizin halen 2020 ücretleri üzerinden yatırılması.

Bu sorunlar karşısında muhatap bulamıyoruz. Müşteri temsilcileri olarak birbirimizden kopuk olmamız işlerine geliyor. Yaşadığımız sorunlar karşısında yalnız bırakılıyoruz. Yine de biz çalışmak zorunda olanlar; bu şartlar altında bile molasını aşmayan, zamanında mesaiye başlayan, 11 saat sonuna doğru bile hâlâ karşı tarafa yansıtmayarak enerjik bir şekilde çağrı alan müşteri temsilcileri olarak yalnız değiliz. Sadece birbirimizden habersiz ama dertlerimiz ortak. Bizi duymak istemeyen üstlerimiz, eleman alınması zorundayken bizi 11 saat yoğun şartlarda çalışma dayatan şirketimize karşı tek kişi değiliz. Ama bizim sesimizi kesmeyi şu ana kadar becerebildiler. “Biri gitse de biri gelir” mantığı halen onlara yarıyor olabilir. “Biz bir gün hatta girmesek ne yaparlar?​” sorusunu sormadan edemiyorum. Yaşanabilecek böyle durumlardan korktuklarını tahmin etmek zor değil. Çalışanlarını yan yana getirmemek için çaba sarf etmenin başka bir açıklaması olamaz.

Getir, emeğimiz karşısında kazandıklarıyla Londra’ya açılabiliyorken bizim için yurt dışı hayalden ibaret.

Evrensel'i Takip Et